Yolcu

43 3 0
                                    


Elka, yatağındaki hışırtıyı duyduğunda zaten uyanıktı. Tüm gece boyunca uyumamış, Dante'nin gideceği zamanı beklemişti. Ve elbette ki, bu heyecanlı bir bekleyiş değildi; endişe içerisindeydi. Dante'nin gitmesini istemiyordu.

Onun yataktan ayrılışını görmemek için gözlerini sıkıca kapattı. Dante, genç kadının bu çabasını anlamış olacak ki hüzünlü bir tebessümle ona baktı. Onu burada, bu dünyada tek başına bırakmak; henüz kapanıp kapanmadığından emin olamadığı yaralarıyla onu başbaşayız bırakmak çok zordu, sadece 24 saatliğine olsa bile. Gökyüzüne dönerken canını acıtan ne yorgun ruhunu başka bir bedenin çevrelediği sımsıkı deriden ayırmak, ne de hayalkırıklığı ve kızgınlıkla onu izleyen tanrısına yüz çevirerek cehennemdeki odasına çekilmekti; onun canını acıtan tek şey yeryüzünde bıraktığı sevgilisini tek başına düşünceleriyle beraber bırakmaktı.

Bu durum Dante'nin canını o kadar acıtıyordu ki... Ruhu ölümsüz olmasa, yeryüzünden ayrılırken Elka'nın ona attığı tek bir bakış ile ölmüştü çoktan. Gökyüzünden onu izlemek en acısıydı. Gökyüzündeki tüm ilahi varlıklara tek başına karşı çıkması yetmiyormuş gibi, sevgilisininin yeryüzündeki yalnızlığı izlemek kendi yalnızlığından daha çok acıtıyordu canını. O zaten ölüydü, daha da ölemezdi; fakat Elka, Dante'siz olduğu her saniye içerisinde yalnızlıktan deliriyordu. Ve Dante, onu izlemek, onu kontrol etmek zorundaydı. Bir şey yapabileceğinden değil, yeryüzüne dönebilmesi için mutlaka bir gün beklemeliydi; fakat kendisine engel olamıyor sanki ilk hapı dudakları arasına yerleştirdiği anda yeryüzünde belirecekmiş gibi Elka'yı kontrol etmeden duramıyordu. Gökyüzünde tüm gün onu izliyordu.

Onu bu şekilde bırakamazdı. Evden sessizce ayrılamazdı. Elka biliyordu, hissediyordu gideceğini. Uyanıktı, tüm gece uyumadığını da biliyordu genç kadının. Çaresiz bir biçimde etrafına bakındı. Yatağın ucunda uyuyan kediyi uyandırmamaya çalışarak kucağına aldı ve kediyi yataktaki kendi yerine, Elka'nın kolları arasına bıraktı. Daha sonra kedinin kucağına eğildi: "Ben yokken ona iyi bak." dedi. Genç kadının yanağına yumuşak bir öpücük bıraktığında yağmur damlalarının soğukluğunu dudaklarında hissetti: "Geleceğim tekrar, söz veriyorum." dedi.

Genç kadın gözlerini açmadan başını salladı. Dante, bir anlığına odada duraksadı. Dönmeseydi gökyüzüne, kalsaydı burada ne olurdu ki? İçinde bulunduğu beden, Elka'nın eski sevgilisiydi. Onun bedenini çalabilirdi, ruhu zaten beşpara etmezdi; Elka öyle demişti. Bu beden, Elka'nın bir zamanlar sevdiği bu beden daha güzel bir ruhu hak ediyordu. Evet, gökyüzüne dönmeden ve bedeni ruha teslim etmeden burada kalabilirdi.

Yapamazdı, eğer yaparsa kendini asla affedemezdi. Bir insanı öldürmekle aynı şeydi bu. Yapamazdı, bir daha yapamazdı. Bu günahı, bir kere daha işleyemezdi. Daha önce yapmıştı, daha önce Elka için yapmıştı. Bu sefer yaparsa, genç kadına bakamazdı; ona anlatamazdı.

Dante hızla odadan çıktı ve merdivenleri indi. Midesi bulanıyor, başı ağrıyordu. Geçmişi, en büyük günahları, yalanları bir bir zihninde toparlanıyordu. Sırası değildi, 24 saat dolmak üzereydi. Ruhu, bedenine geri teslim etmek zorundaydı.

Zihninin en dip köşelerine sakladığı tüm o anılar yavaş yavaş meydana çıkıyor, unutulmaya çalışılmanın intikamını genç adamı kanatlarından bıçaklayarak alıyorlardı. Dante, karnını tutarak kapıyı açtı ve kapıyı ardından titreyerek kapattı. Bayılacak gibi hissediyordu. Düşünmekten başı çatlıyordu adeta.

"Elka, o bir polis. Yolunu bulacaktır."

Dante, kulaklarında çınlayan bu cümleyle dengesini kaybetti ve yere doğru eğildi. Derin bir nefes aldı ve elleriyle yüzünü kapattı. O sadece tanrısına yüz çeviren, yeryüzündeki sevgilisini bekleyen masum bir bekçi değildi; o bir yalancıydı, ve belki de bir katil.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin