Ondan Nefret Et Ki Seveyim Seni

75 8 1
                                    


"Elbette getirmeyeceğim, görmüyor musun halini?"

Dante, masanın üzerineki peçeteliğin metal kabından kendi yansımasına baktı. Derin çizgili bir yüz, kısa gri saçlar, donuk gözler, keyifsiz bir ağız. Dilini, yavaşça ağzının içerisinde gezdirdiğinde dişleri yerinden çıkacak gibi oldu. Öksürdü. Kendini oldukça yorgun hissediyor ve dizleri ağrıyordu. Şimdi de yaşlı bir kadının bedenindeydi. İlerleyen yaşına, muhtemel şeker hastalığına rağmen bir parça çikolatalı kek için Elka'ya sessiz sessiz yalvaran yaşlı bir kadın.

"Ya bir şey olmaz, sen getir. Fıstıklı da olsun."

Elka, elinde tuttuğu bir fincan çayı masaya bıraktı ve Dante'ye baktı. Zavallı ruh eşi, huysuz ve yaşlı bir kadın olarak gelmişti yanına. Bu huysuz kadının, istediği çikolatalı pastayı getirmezse yapacaklarını tahmin ediyordu. Şimdilik Dante'nin ruhunu taşısa da, beden 70 yılı aşkın bir süredir yaşlı ve huysuz bir ruha sahipti. Ve beden, mutlaka önceki ruhundan birkaç özellik taşırdı. Tıpkı Dante gibi sakin bir ruhu fıstıklı ve çikolatalı pasta için Elka'ya bağırtacak kadar.

"Dediğimi yapsana!" diye bağırdı Dante ve daha sonra şaşkınlıkla ağzını kapattı. Beden, misafir ruha hükmediyordu. Yaşlı kadının bedeni, şeker hastalığına rağmen her gün yediği o çikolatalı pastalardan istiyordu. Ve bu isteği, bu bedene girecek olan hiçbir ruh engelleyemezdi.

Dante, "Ben bağırmadım!" diye haykırdı şaşkınlıkla. Kafede oturan müşteriler onlara doğru baktı. Elka, merakla bakan gözleri sakin bir tebessümle geçişti. Biliyorum, diye fısıldadı ve ruh eşinin konuk olduğu bu bedene daha fazla eziyet etmek istemedi. İstediği çikolatalı fıstıklı pastayı getirmek üzere kasanın yanındaki, leziz pastalarla dolu buzdolabını açtı ve kafenin en sevilen spesiyallerinden biri olan pastayı küçük bir tabağa koydu. Daha sonra çekmeceden bir bardak çıkarıp bardağı sıcak yeşil çay ile doldurdu. Zararlı, şekerli bir şeyin yanında faydalı bir şey içerse belki vücuduna verdiği zarar azalırdı Dante'nin.

Dante'nin oturduğu masaya doğru yaklaştığında kafenin kapısının açıldığını gördü. Pastayı ve yeşil çay dolu bardağı masaya bıraktıktan sonra kapıya doğru baktı ve gülümsedi. Gelen kafenin sahibiydi.

"Nasıl gidiyor?" diye sordu, Elka'ya yaklaşarak.

"Biraz yoğun bugün." diye cevapladı Elka, tebessüm ederek.

Dante, başında dikilen bu uzun boylu ve zayıf adama baktı. Adamın yüzünde yorgun bir ifade vardı ve geceleri uyumakta zorluk çektiği gözaltılarından belli oluyordu. Güzel bir adam sayılmazdı fakat tüm bu yorgunluk ifadesine rağmen adamın zoraki bir şekilde ince dudaklarında oluşan kasıntı tebessüm Dante'yi rahatsız etmişti. Adam, sanki o orada yokmuş gibi davranıyor, Elka ile ilgileniyordu. Dante, gözlerini Elka'ya çevirdiğinde Elka'nın heyecanla adama bir şeyler anlattığını gördü. Bir anlığına farklı bedenlere konuk olan bir ruh olduğunu unuttu ve bir zamanlar olduğu şeye döndü... Bir insana. Gerçek duyguları olan bir insana. Doğasında, kimileri tarafından iyi ve kimileri tarafından kötü olarak değerlendirilen, insanı ayakta tutan ve motive eden "kıskançlık" isimli bir duygu olan bir insana...

"Ben Elka'nın sevgilisiyim." dedi ve elini hızla kafe sahibine doğru uzattı, yerinden yavaşça kalkarak. "Adım Dante."

Elka aniden sustu ve Dante'ye baktı. Kalbi küt küt atıyor, midesi ağrıyordu. Stres içerisinde terleyen ellerine baktı. Dante henüz hiçbir şeyin farkında değildi ve birazdan, dediklerini kulağı duyduğu zaman heyecanla karışık o berbat hissi o da hissedecekti.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin