Dante'nin Duası

156 15 3
                                    


"O resmi tamamlayacağım."

Genç kadın, uyandığından beri yatakta öylece oturmuş yeşil çerçevenin içerisindeki o malum resme bakıyordu. O kadar uzun süredir resme bakıyordu ki, gözleri sızlamaya başlamıştı. Kirpiklerini kırpıştırdı. Oturmaktan beli ağrıyordu, karnı da acıkmıştı. Cama doğru baktığında yansıyan güneş gözlerini acıttı. Neden buradaydı? Neden buraya oturmuş, resmi inceliyordu? Büyük ihtimalle sarhoş olan bir adamın söylediklerini neden bu kadar ciddiye almıştı? Belki de bu küçük, saçma bir şakaydı. Adam, bahsettiği resmin ne olduğunu bilmiyordu. Belki de bu bir tesadüftü, her şey olabilirdi. Resim işte, günlük hayatta en sık kullanılan kelimelerden biri. Öylesine denk gelmişti işte, bu kadar basitti. Belki adam, sarhoştu ya işte, gökyüzüyle bile konuşuyor olabilirdi. Hüzünlü bir anına denk gelmişti, Elka'ya sarılmıştı ve gökyüzüne söylemişti her şeyi. Belki de sadece Elka'ya sarkıntılık etmişti. Evet, tabii bu da olabilirdi. O aşağı katta anlattığı saçmalıklardan sonra onu gülünç bulmuş olabilirdi. Her şey olabilirdi.

Peki tüm bunlara rağmen genç kadın neden sabahın bir körü dün gece hakkında düşünerek kalkmış ve öğle vaktine kadar tüm bu saçmalıklar hakkında düşünüp duvarda asılı olan yeşil çerçeveye bir sır, bir ipucu aramak adına kocaman gözlerini aralayıp uzun uzun bakmıştı? Madem her şey bu kadar basitti, her şey olağandı: Elka tam olarak neyin peşindeydi? Neden devam ediyordu, adamın o cümlesi üzerine düşünmeye?

"Çünkü aptalım. Hala önemli olduğunu sanan, dünyadan ve insanlardan kendi için bir işaret bekleyen bir aptalım." diye mırıldandı genç kadın.


Yatağının yanındaki komidinin üstünde katlı duran sabahlığı açtı ve üstüne geçirdi. Yataktan kalktı ve çerçevenin asılı olduğu duvara doğru yaklaştı. Boş bir kağıt üzerindeki boş bir kağıt resmi... O tablo orada olduğu sürece, bu aptal düşünceler hep devam edecekti. Parmak uçlarında uzanıp çerçevenin yerinden çıkarttı. Duvarın çerçevenin arkasında kalan kısmı kararmış ve tozlanmıştı. Elka yatağının yanında duran komidine yaklaştı ve çekmecelerden birini açtı. Çerçeveyi nazikçe çekmeceye koydu ve çekmeceyi ittirdi.

Tüm bu saçma düşünceleri bir kenara koymalı ve yaşamaya karar verdiği hayatını düzene sokmalıydı. Dün gece annesi aramıştı, cevap vermemişti. Bugün de telefonlar, annesinin endişesi üzerine artacak olmalıydı. Yaklaşık bir haftadır işe gitmemişti ve büyük ihtimalle artık bir işi yoktu. Sonra, artık şu pencereyi yaptırmalıydı yoksa site idaresi daha çok başını ağrıtırdı. Kimseyi rahatsız etmeden, kimse de onu rahatsız etmeden tanrının ona izin verdiği vakte kadar yaşamak istiyordu. Küçük detaylarla uğraşmak onu yormuştu ve artık yorulmak istemiyordu. Çünkü bu, öyle bir yorgunluktu ki insanı ölüme kadar götürebiliyordu.

Elka, yapması gerekenleri aklında küçük bir liste haline getirdi. Önce annesini aramalı ve iyi olduğunu söylemeliydi. Evet, bu ilk yapması gereken işti. Annesi, Elka'yı fazla aramazdı fakat aradı mı mutlaka telefonu açılsın isterdi. Dün gece cevaplayamadığı bu çağrı, annesini endişelendirmiş olmalıydı. Ve yine endişelenen annesinin yapacağı ilk iş, kızının sevgilisi Erdem'den ya da site müdüründen onu kontrol etmesini istemekti. Fakat bugün ne Erdem'i ne de site müdürünü görmek istiyordu. Görmeye tahammül edebileceği tek kişi, camını yapmaya gelecek olan usta olurdu. Evet bu da küçük listede yapılması gereken ikinci işti. Elka yatağının üzerinde duran telefonu aldı ve odasından çıktı. Merdivenleri inerken hızla telefon klavyesinde annesinin numarasını tuşladı. Telefonu kulağına götürdü ve salona indi. Annesi telefonu açtığında kalkıp tüm evi turlayacağını bilmesine rağmen koltuğa oturdu ve annesi telefonu açıp ince sesiyle nerede olduğunu sorunca gerçekten de kendini bildiği gibi koltuktan kalktı ve yavaş adımlarla salonda dolanmaya başladı.

Ruh Eşleri Ölmez (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin