11.Bölüm ~Sadece Zaman~

66 14 1
                                    

"Yaralar vardır hayatta,
Ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş
ve yanlızlıkla yiyen,
kemiren yaralar."

O gün öylece dersi dinleyip bitirmiştik, kim bilir hangi sorular vardı onların kafalarında da, benim anlamadığım tek birşey vardı oda Mert'in Ve Mete'nin Sinan'ın teklifini nasıl kabul etmisi? Benim bilmediğim birşey mi vardı? ama olsada onlar bana söylerdi. Ya da sadece çaresizlikiğimizden bu hallerdeydik.

Ders bitmişti, Sinan, "Bizim ev buraya 10 dk felan sürüyo, isterseniz yürüme gidebiliriz." Ben, kısık sesle yönelerek "ya bu adam biyerlerde bizi gözetliyorsa?" diye birşey söyledim. Galiba biraz yüksek sesle söylemiş olabilirdim, Sinan gözlerini hafifçe açarak, "anlamadim, bi sorun mu var?" Mert, "yok önemli birşey değil" dedi ve devam ettik. 10 dk öylece yürdüğümüzde Sinan, "ve işte geldik, hemen ilerdeki ev" dediğinde içim az da olsa rahatlamıştı, Hava sanki bir anda kararmıştı, rüzgâr öyle bir esmeye başladıki resmen attığım adımlarımı zorlaştırıyordu, sadece benimde değil hekimizinki de Bian da yağmur çiseleyip doluya dönüşmüştü adeta gözlerime inanamadım cidden bu nasıl olmuştu. Ülkenin mevsim değiştirme özelliğine hayrandım şahsen.

Daha fazla ıslanmamak için içeri girmiştik. Mete, "abi o neydi öyle ya, kafam kadar dolu yagiyo  nasıl olabilir" hayretler içerisinde bu cümleleri kurarken, Mert telefonu eline alıp birşeyler yapmaya başladı, kaşları ve bakışları değişik bir şekilde telefonundan kafasını kaldırıp,"iyide meteorolojide böyle bir sey yok, bu hafta ful güneşli hatta 30°C bile cikiyo" Hepimiz şaşkınlıkla bakakaldık, neydi bu şimdi?  Doğa bize şaka falanmı yapıyordu? diye düşünüp dururken

Sinan, "az da olsa ıslanmışınız gelin size bi kac bir sey veriyim, ordanda mutfağa iner birşeyler yeriz." derken gözleri bana bakıp öylece üstümde gezinirken "Ela sana kendimden birşey  veremicem, ama annemin kıyafetlerinden birkaç parça verebilirim." dediğinde gözleri doluşmuştu. Mert ve Mete Sinan'ın kiyafetlerini giydikten sonra Sinan,bana "gel benimle" dedi ve elleriyle o odayı işaret etti. "Bu odaya ben bile nadiren girerim, ve asla kimseyide sokmam, ama sen ne biliyim değişiksin ben insanları gözlerinden tanırım ela, içinden geçirdiği kötü bişeyi bile anlayabiliyorum ne garip değilmi" deyip kilitli olan kapıyı açmıştı, yavaş adımlarla içeri girdigimizde, papatya kokulu parfüm kokuları burnuma sinmişti. Istemsizce "ama çok güzel kokuyo" demiştim, nasıl dediğime ben bile şaşırmıştım, Sinan hafif bir tebessümle karşılık vermişti.

Bu oda ya girdiğimde kendimi nedensizce huzurlu hissettim, bilmiyordum nasıl olmuştu ama kendimi sanki denizin en derinlerine bırakmıştım. Okadar rahat okadar ferahtı ki adeta nefes'im kesilecekmis gibi hissettim. Sinan elini annesinin elbiselerin üstünde gezdirirken bian bitane tşört ve pijamayı eline alıp bana uzattı, kısık sesle "bunları giyebilirsin." dedi. ve birlikte odadan çıktık.

Bizimkiler yorgun düşmüştüki kolktukta öylece uyukluyolardı, resmen ayakta uyuyorlardı. Suratım da yapmacık bir gülumsemeyle onları izliyorduk ki bianda yağan dolu taneciklerinden cam dayanamayıp çatlamıştı, evet "çat" diye bir ses gelmişti. Kalbimin ritimleri daha da hızlanırken korkmuştum, Uyuyan Mete yerinden sıçrayıp, "Nee savaşmı çıktı noldu he" uyku sersemi söylemiştiki Mert de uyandı, "o seste neydi öyle" Sinan,"Cam çatladı ama sorun yok hallettiririm ben bizim adamlara" devam etti. "hadi gelin de  birseyler yiyelim." Aslında kac gündür hiçbirşey yemiyordum. 

4'ümüz kocaman mutfaktaki masaya oturduktan sonra, Sinan makarna yapmayı biliyorduki sosunu hazırlayıp 4ümüzede tabaklar eşliğinde servis yaptı. Öylece yemeğimizi yerken Saat'e bakmıştım, saat 12.30'du. "Sinan babam "gelmek üzeredir. Mert, "ya böyle geldik felan ama, daha seni bile tanımıyoruz, az anlat kendini de bizde bilelim." Sinan hafif gülümseyerek, "Benim öyle normal dümdüz bi hayatım var işte babam polis, Annem vefat etti." öylece anlatırken. Sinan "peki ya siz? Merakli gibi sormak istemem ama peşinizde kim var? açıkçası cidden merak ettim." Bianda söze atıldım ve konusmaya başladım."Bizimde daha 1 hafta öncesine kadar dümdüz bir hayatımız vardı, ama tâki ben Mete ve Mert'in hayatına girip ortalığı karıştırana kadar.

Sinan yüzüme meraklı ifadeyle bakıp, "Nasıl yani" dediğinde Mert, "Ela biz bunları senle konusmustuk diye hatırlıyorum." dedi kaşları hafif çatık ve ciddi bir sesle. "Tamam da yalanmı ama benim yüzümden odaya kitlendiniz, beraber kaçmak zorunda kaldık. Ve daha kim bilir neler olacaktı. Sinan bakışları değişik bizi izlerken ayağa kalkıp cama doğru ilerledim. Dışarı sı kapkaranlıktı ve her zamanki gibi Ay yıldızlarıyla beraberdi.

"Insanı sessiz kalmaya zorlayan acı, onu bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır"

SON YILDIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin