Kafam çok dolu, ne yaptığımı bilmiyorum resmen. Uyuyamıyorum. Canım acıyor. Ağlayamıyorum da.
Sadece kalbimde saf keskin bir acı var. Ve aklımda birbirine dolanmış binlerce soru...Belki de oluruna bırakmak gerekti, belki de hikayenin sonu acı verici ve hüsrandı, Bu Benim hayatımdı. mutluluklara yer yok gözyaşlarına yer çoktu nasıl olsa.
Gözlerimi öylesine kapamış yatıyordum, Sinan'ın bana yaklaşıp dokunmasıyla birden irkilmiştim, Sinan, "Ben uyandırdım galiba, çok özür dilerim." ne kadar da hoştu ne kadar zarifti ve okadarda zayıftı, bilmiyordum belkide güçlü bir insandı ama hissediyordum gözlerindeki o sönmüş feri. Fazla beklemeden kısık bir sesle cevapladım, "Hayır, zaten uyumuyordum." kaşlarını çattı ve elini beline koydu, "Birşey olmadığına eminmisin?", "Hayır" dedim ve ayağa kalktım elimle odayı işaret ederek, "müsadenle ben yatmaya gidiyorum." ve gene o can acıtan yalancı bir gülümseyişi attıktan sonra adımlarımı ufak ufak atarken arkamı dönüp ellerim saçlarımın üzerinde, "hee bu arada şey, Yarın bizim eve uğramamız gerekicek ufak bi işim var. Gideriz değilmi?" kaşları gene hafiften çatılmıştı fakat genede hızla cevap verdi, "Tabi, gitmeye çalışırız." kısa bir tamam cevabiyla odaya doğru ilerledim. Kapıyı yavaşça kapattım ve odanın penceresinin önüne doğru ilerledim.
Ne kadar güzel bir görüntüydü o, Birbirlerini ne kadar çok yakışıyordu onlar. Dünya yarılsa onlar birbirlerinden ayrılamayacaktı. Onlar muhteşem ikililerdi, Ay ve Gece.
Gece karanlığını Ay'a bırakırdı. Ay ise onu karanlıkta yanlız bırakmamak için parlardı...
Yatağın ucuna öylece kıvrılmıştım. Kafam da dolanan onca canlı vardı sanki, bir türlü uyuyamıyordum. Hem kim demişki geceler uyumak içindir diye?
Öyle böyle düşünüp dururken dalmış olmalıydımki sabahın saat 10'uydu kalktıgımda karşımdaki saate koca gözlerimle bakarken daha fazla vakit kaybetmemek için hemen kalkıp üstümü giyinmeye koyuldum. Diger kıyafetlerim yanımda olmadığı için şuanlık lacivert kot pantolon ve asker yeşili sweatimi giyip saçlarımı öylece sıradan bir şekil bağladım ve Sinan'ın yanına doğru ilerledim. Masum bir çocuk gibi uyuyordu, elim omzuna ilerlerken kendimi geri çekip onu bi kaç dakika öylece izledim. Garip birşeyler vardı bunu hissediyordum. Ondan hoşlanıyordum bu doğruydu, ama birşeyler vardı.
Sesimi hafif yükselterek, Sinan'a "Sinan uyan geç gitmemiz lazım." uykulu gözleriyle cevap vermeye çalışıyordu, "ya bu saat fazla erken değilmi?" Aceleci sesimle, "Ya şimdi gitmemiz gerekiyo işte" Gözlerini ovuşturarak yavaşça kalktı ve ,"sende bi işler var ama hadi hayırlısı." dedi ve giyinip arabaya geçtik. Sabah orada olacağımızı söylemiştim ve şuan da yoldaydık onu oraya götürmem ne kadsr doğruydu bilmiyorum ayrıca hiçbir şeyden haberi bile yoktu.
Içim yana yana dövünsemde o yol öylece bitmişti nerdeyse 4 saat olmuştu. Bi yandan Mertleri düşünürken bi yandan o pisliğin neler planladığını düşünüyordum. Ve şarkının sesini yavaşça yükselten Sinan şarkıya odaklanıp yola dalmıştı.
Sözleri beni bile alıp götürmüştü."Bak yine kader sessizce örmüş ağları." diyordu şarkı ve devam etti.
" Bi çare gönül uzanmıyorki kolları, Hep kara haber getirdi yaz yağmurları..."Öylece daldığımı farkettiğimde yavaşça kendime geldim ve arabanın durduğunu farkettim. Arabadan inen Sinan ve ardında ki ben, Evin önündeydik kafamı kaldırıp o eve bakmak bile gelmiyordu içimden.
"Nereye gidersem önce kendimi yanıma aldım, Nereden dönersem biraz dağınık kaldım..."
Içeriye doğru yavaşça adımımı attım kapı açıktı içeride ki insanlar hiç te yabancı değillerdi, Ben şaşkınlıktan ölmek üzereyken Sinan'ın tepkisizligine hayran kalmıştım. Karşımdakilerde aynı şaşkınlıkla bize bakan Mert Mete ve Sinan'ın babası Halit amca vardı. Ağzımdan çıkan zar zor kelimeler, "Sizin burda ne işiniz var?" Halit amca gözlerini bizden kaçırırcasına halıya baktı. Ve o ses iğrenç ayak sesleri tanıdık o ayak sesleri kafamın içinde dönüp duruyordu. Yaklaşıyordu bize doğru kapıdan girdi ve o çirkin laflarıyla konuşmaya başladı. "Gerçekleri ögrenmeye hazirmiyiz küçük hanım?" dedi ve o iğrenç sesiyle o kahkahayi attı. Bundan asla vazgecmeyecekti beni böyle oynatması ona zevk veriyordu.
Mete, "ölüyomusun yoksa" buna bile gülemeyecek kadar yorgundum. Mert'in kısık bir sesle "Keşke" dediğini duyar gibiydim. Ben daha fazla uzatmamak için "sadede gel" dediğimde o iğrenç suratı gülmeye başlamıştı. Anlam veremediğim o gözleri herkesin üzerinde geziniyordu en çok ta Rıza amcanın üzerindeydi. Rıza amcanın suratındaki ifade kızgınlık öfke ve Korku endişe karışığı birşeydi. Ortamı sessizlik kapladığı sırada sessizliğini bozup, Cebinden çıkarttığı bir fotoğrafı bana uzattı ve "Al bak bakalım bunlar kimmiş." Burda 3 tane bebek resmi vardı, 2 si erkek ti diğeri ise kız ve en şaşırtıcı olan noktası ise o kız çocuğu bendim, Evet ben bile Şok olmuştum, BENDİM o resimdeki nasıl yani yanımdakiler de kimdi?
Sinsi gözleriyle bir yandan herkese bakıp bir yandan da benimle konuşuyordu. Anlam verememiştim suratına boş bir ifadeyle bakmaya devam ediyordumki konuşmaya başladı, "Bu yanındakiler kim biliyormusun?" dediği anda Halit amca'ya baktı gözlerim halit amca'ya kaydığında Kaskatı kesilmiş kıpkırmızı olmuştu, neredeyse ağlayacaktı. Sinirli ve yüksek bir sesle, "uzatma artık!" dedim. Ve Hırs bürümüş sesiyle hızlıca, "O yanındakiler senin kardeşlerin." Nasıl yani benim 2 tane bilmediğim birde kardeşimmi vardı?
Konuşmaya devam ediyordu ağzından çıkan kelimeleri duymak istemezcesine kulaklarımı bastırdım. Bunun altından kötü birşey çıkacaktı biliyorum ve ben Başka aksiyon kaldıramayacak kadar yıkılmıştım. Cümleleri teker teker ağzından döküldü. "Onlar, Mert ve Sinan" Ve o an Dünyanın bitip gittiği gündü, Kalbim top çarpıp düştüğü bir vazo'ydu sanki, Ellerime kırıkları batmıştı en garibide Acımıyordu.Bi insanın ciğerinin yanması nasıl bir şey biliyormusunuz?
Benim her bir yanım ayrı ayrı cehennem ateşinde yanıp tutuşuyordu.Bir tek ben ve Mete bilmiyorduk diğerlerinin hiç biri şaşırmamıştı tam tersi korku ve pişmanlık vardı içlerinde oysaki ben onlara Ailem demiştim, sevmiştim, değer vermiştim neden Herşey böyleydi?. Sinan'a döndüğümde kollarını iki ellerimle tutup sarstım ve ağlayan gözlerimdeki hiçsizlikle gözlerine baktım, "Yalan söylüyo demi?" Sinan gözlerini benden kaçırırcasına yere baktı. Herkes öyleydi. Mert'e aynı şekilde sordum herkese sordum fakat bir cevap alamamıştım. "HEPİNİZ İĞRENÇSİNİZ!!" Kendimi o insanların yanından alıp dışarı attım nefesim kesilmişti zar zor yürüyordum, Yoldan geçen arabaların kornalarının sesleri umrumda bile değildi.
Arkamdan gelen Mete'nin bağırma sesi, "Ela lütfen dur." diyordu. Gözlerimde ki yaşlar sayesinde arabaları bile göremiyordum.En son hatırladığım şey kendimi Asfaltın üstünde hissedişimdi. Ve ardından Etrafıma toplanan bir kalabalık.
"Bembeyaz bir çayır hayal edin içindesiniz, etrafınız güneşin eşsiz ışığıyla kaplı, kuşların cıvıltısı, Sopsoğuk ve gökyüzünün renginin büründüğü ırmak, yemyeşil bir ormanlık ve dahası. Ben buradaydım işte mutluluğun gercekligindeydim, kim gitmek isterdiki burdan? Ben gözlerimi sonsuza dek bu tarafa mahkûm bırakacaktım..."
"Bittik Albayım, yolun sonundayız artık..."
***
Güzel okurlarım. öhöm öhöm şuan kitap bitmiştir fakatttt şöyle bir guzellik yapicam gerçekten okuyan arkadaşlarımız var yorum yapmasalarda hsjdjsnz canları sağolsun. Kitabin devamini yazsammi diye düşündüm bu bölümü uzun tuttum hatta karar veremedim acikcasi. Eger kitaba devam edersem cok ilginc seyler cikicak dhdhdbhd ben bile heyecanlandım. Bu bölümde yazarken aglamadim değil yani. Yazdığım karakterleri kendime evlat gibi bisey ediniyorum hicte bırakasım gelmiyo. Neyse arkadaşlar hepinizi öptüm <3
Yeni bölüm gelsinmi?
Yorumlarınızı önemle dikkate alıcam!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YILDIZ (TAMAMLANDI)
Science FictionSen karanlığın içinde boğulmak nedir bilirmisin? Ben hangi kapıları ardımda bıraktım? Hangi yol beni doğruya götürecek?