"Biliyorum aydınlığa giden yol karanlıktan geçiyordu. Ama benim tek korkum o karanlıkta kaybolup gitmek..."
Saat 3.45
Ve ben hala gözlerim açık beynimin yitip gitmemesi için çabalıyordum. Bi insan bu kadar çok şeyi bianda yaşayınca kafam kaldıramıyordu bunca şeyi, Elimden gelen tek şey bir an önce gitmekti. Bu olanları hiç yaşamamış saymıyordu ama buralardan gidip unutmaya çalışmak istiyordum. Daha doğrusu unutmak değildi sadece kafamı dağıtmaya yarayacaktı. Saatler geçti...
Saat 9.30
Ben hayatımın ilk uykusuz gününü geçirmiştim. Aklım başımda değildi sanki korkuyordum. Öylece yatağımın başında kıvrılırken Kapının açılma sesiyle birlikte gözlerimi kapıya çevirdim. Içeriye giren o'ydu. Ismini henüz bilmiyordum bilmekte istemiyordum açıkçası tek istediğim burdan çıkıp gitmekti.
İceriye temkinli adımlarla girerek iyi olup olmadığını sordu, kafamı evet şeklinde salladım. Kısa bir süre beni gözleriyle süzer gibi baktı, anlam veremediğim o bakışına kaşlarım çatık bir şekilde cevapladım, Sanki birine benzetiyordu sanki hatırlamak istediği birşey vardı bende. Bir süre böylece sessizlik sürerken "Çok benziyosun,ona çok benziyorsun." dediğinde Bana acır gibi bakışı beni cidden endişelendiriyordu.
Ellerini kapıya yöneltip "haydi gel" dedi ve hızlıca dışarıya çıktı, Nereye? diye bile soramadan peşinden gittim Arabaya bindi ve çalıştırdı, bundan pek emin değildim ama içimden bir ses gitmem gerektiğini söylüyordu. Yavaşça kapıyı açıp arabaya bindim, yüzünde hem korku hem de tehlikeye gider gibi bir hal vardı. Arabada çalan şarkının sözleri beni bir anlığına hipnotize etmiş gibiydi...
"Ağla gönlüm ağla, duyan yok
Bir tenhada düştüm, tutan yok.
Ağla gönlüm ağla, duyan yok
Bir tenhada düştüm, tutan yok..."Yol boyunca çalan şarkılar onun umrunda değilmişcesine bir bana birde yola bakıyordu açıkçası içimde bir endişe vardı, tek kelime bile etmiyordu korkmuyordum, korkmaktan ziyade merak ediyordum. Durduğumuz yer Bir Mezarlık'tı, Aklımın ucundan bile geçmeyen bir yere gelmiştim. Aklımda deli sorular ikimizde arabada öylece oturuken "Haydi gel" dedi bir kez daha. Napmaya çalışıyordu? Burası da ne alakaydı kafam allak bullak olmuştu.
Onu takip etmeye başlamıştım, yavaş yavaş yürüyordu ve bir anda durdu. Çömelip mezarı öylece izlemeye koyuldu elleri toprağın üzerinde geziniyordu. Anlamıyordum neler oluyordu böyle? Mezarda yazan isim "Halil Mutlu"ydu. Doğum tarihi yazıyordu fakat ölüm tarihi yazmıyordu olay gittikçe ilginç bir hal almaya başladı. Hiçbirşey anlamıyordum, anlamak dahi istemiyordum. Ben gitmek istiyordum yanlızca gitmek. Ayağımı ufak bir adımla başka yöne çevirecekken konuşmaya başladı durdum orada öylece durup onu dinledim. Ağzından çıkan kelimelerle birlikte döktüğü göz yaşları içimi çok kötü ediyordu.
"Anlatmak istedim çok önceden anlatmak istedim seni buhala getirdikten sonra anlatmak istemedim çok önceden anlatmak istedim ama olmadı başaramadım." dedikleri hercümleye anlamsızca bakıp dinliyordum ve bunun farkındaydı. Devam etti, "Biliyorum çok kızıcaksın ama artık söylemem gerek şurada kaç günüm kaldı onu bile bilmiyorum, Önceden söylemek istedim fakat yaşadıkça yaşadım ben ölmeyi beklerken sanki hayat uzuyordu. Sana iyi bakabiliceklerini zannetmiştim ama olmadı beceremediler. Kim bilir kaç yalan söylediler." Bana dönüp ellerimden sıkıca tuttu, göz gözeydik. Beni hiç kaybetmek istemezcesine bakıyordu. "Öncelikle senden Çok ama çok özür dilerim. Sen, Sen bunları asla haketmiyorsun." Derin bir nefes aldı ve ellerinin terlediğini hissediyordum ayakları hafif titremeye başladı, anlındaki damarlar belirdi ve O kelime, O kelime azından tek bir cümleyle çıktı.
"BEN SENIN BABA'NIM!"
Ve hayat son rekorunu benim üzerimde kırdı...
"Adalet varmı?, dedim.
Külü var lazım olursa, dedi.
Külü ne yapacağım? dedim.
Yandığını kanıtlarsın, dedi"***
Evet süpriz bir bölüm oldu.
Arkadaşlar sizce ilerki bölümde neler olacak? Yorumlarınızı bekliyorum.
Sizleri seviyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YILDIZ (TAMAMLANDI)
Sci-fiSen karanlığın içinde boğulmak nedir bilirmisin? Ben hangi kapıları ardımda bıraktım? Hangi yol beni doğruya götürecek?