20.Bölüm

595 39 7
                                    

#Jiyeon'un Ağzından#

Kollarımı göğsümde birleştirerek kapının önüne elinde kocaman beyaz bir ayı ile duran Sehun'a kızgın kızgın bakarken Sehun o dayanamadığım tatlılıktaki gülümsemesini yaptı ve içeri girdi. Yüzünü ayının arkasına saklayıp ses tonu nu da bebek gibi yaparak;

"Beni affeder misin? Dün için gerçekten çok üzgünüm. "

"Böyle yaparak seni affedebileceği mi düşünüyorsan yanılıyorsun"

"Sehun çaresizce ayıyı indirdi ve kanepenin üzerine bırakarak yanıma geldi, kollarını belime dolayarak kendine çekti ve kafasını omzuma koydu, burnunu boynuma yapıştırarak;

"Kokunu özledim"

Diyerek boynuma ufak öpücükler bıraktı ve onu kendimden çekerek;

"Neredeydin? Neden gelmedin? "

"Babamla konuşmam gerekenler vardı gelemedim ve haber de veremedim"

"Ne konuştunuz?"

"Boş ver tatsız şeyler"

Diyerek dudaklarımı sert ve sulu bir şekilde öpmeye başladı. Ellerimi saçlarının arasına geçirdim ve ona karşılık vermeye başladım. Sehun dudaklarını boynuna getirerek emmeye başlamıştı ki;

"Sehun bi-bir dakika"

Diyerek onu durdurdum çünkü yanlış bir inlemeyle onu delirten bilir ve ileri gitmesini engelleyemeye bilirdim. Yanaklarım yanıyordu ve kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Sehun'un fark etmemesi için dua ederken Sehun;

"Eğer beni durdurmasaydın sana tuhaf şeyler yapabilirdim ki bunu senin isteğin olmadığı sürece yapmak istemiyorum."

Hiç bir şey demeden kafamı eğdim ve sehun eliyle çenemden tuttu kaldırdı;

"Utandın mı sen?"

"N-ne utanıcam be!"

Dedim ve eline vurdum.

''Ama yanakların bana aksini söylüyor. Şimdiden alışsan iyi edersin, evlendiğimiz gün daha az utanırsın ve bizde işimizi güzelce hallederiz.''

"Sehun!!"

"Tamam tamam sustum''

Dedi ve pis pis gülmeye başladı. Öküz, hayvan, pis sapık ne olacak. Sehun'un yanından kalktım ve mutfağa giderek bir bardak su içtim. Hala kıpkırmızı olduğumu fark ederek kafamı buzluğa soktum. Tam o sırada arkamdan ayak sesleri geldi ve Sehun;

''Benim bildiğim utananlar yerin dibine girer buzdolabına değil.''

''B-ben sadece akşam için tavuk var mı diye bakıyordum.''

''Öyle olsun bakalım. Ee bugün yapmak için planladığın bir şey var mı?''

''Aklımda bir fikir var ama beğenir misin bilmem''

''Neymiş bakalım o fikir''

Koşarak salona gittim ve sehpanın üzerinde duran dergiyi alarak arkamdan gelen Sehun'a uzattım. Sehun anlamsız gözlerle bana bakarak;

''Nedir bu?''

''Bu dergide Kore'de olan bütün kamp yerleri var. Bir yer seçelim ve oraya gidelim. Ha olur mu, nolurr noluuurrrr ''

''Baş başa mı?''

''Yok Ajdar'da bizimle gelecek, çok ısrar etti kıyamadım''

''Dalgamı geçiyorsun sen benimle?''

''Evet''

Dedim ve sesli bir kahkaha atarak ona dil uzattım. Sehun elindeki dergiyi sehpaya koyarak kollarını göğsünde birleştirdi ve çocuksu bir tavırla;

''Ben gelmiyorum siz Ajdar'la gidin''

''Off sehun şaka yaptım. Oyşş yerum senin o burnunu''

Dedim ve burnunu sıktım.

''Hele şu kampa bi gidelim kim kimi yiyor görüceğiz''

Dedi ve dergiyi tekrar eline alarak kamp yerlerine bakmaya başladı.

''Hah burası güzelmiş''

Diyerek dergiyi bana uzattı.

''Bence de güzelmiş. Şimdi sen evine git ve ihtiyacın olan eşyaları al. Bende bavulumu hazırlamaya başlayayım''

''Ne bavulu Jiyeon, sadece 2 gün kalacağız, lütfen abartma''

''Pff tamam hadi git ve hazırlan''

* * *

Yaklaşık 1 saat sonra Sehun geldi. Kamp alanına doğru yola çıktık. Tam varmak üzereyken telefonum titredi. Ar zor da olsa çantama uzanarak telefonumu çıkarttım. Arayan Mark'tı tam açacakken Sehun telefonu elimden aldı ve telefonun bataryasını çıkartarak cebine koydu.

''Kamp boyunca telefon yasak. Anlaşıldı mı küçük hanım.''

''Bari Mark'a cevap verseydim merak edebilir.''

''Sen ne zamandan beri markı düşünür oldun?''

''O artık değişti Sehun. Artık bizi ayırmaya çalışmayacak, sana da söylemiş''

''Evet söyledi ama ona güvenmiyorum, ve Jiyeon lütfen şu 2 gün boyunca şu adamın lafını etme''

Tam bir şey söyleyecektim ki geri sustum. Çünkü bende şu 2 günü güzel ve tartışmasız geçmesini istiyorum.

Kamp alanına geldik ve çadır kurmaya başladık. Bu iş gerçekten de zor.

''Sehun sen çadırı tek başına kurabilirsen bende odun toplayım ve ateş yakalım olur mu?''

''Tamam hallederim ben, ama çok uzaklaşma''

''Tamam''

Dedim ve odun toplamaya başladım. Elimde odun yığınıyla döndüğümde Sehun çoktan çadırı kurmuş ve yiyecekleri çıkartıyordu. Kamp alanında pişirmek zor olacağı için hazır yemekler almıştık. Ateşi yaktık ve yanına 2 sandalye koyarak oturduk. Çok soğuk değildi ama Sehun bir battaniye getirerek üzerimize örttü. Bende kafamı Sehun'un omzuna koyarak;

''Seni seviyorum Oh Sehun. Ve seni ömrümün sonuna kadar seveceğim. Ama olur da senden ayrılmak zorunda kalırsam benden nefret etme olurmu.''

''Buda nereden çıktı şimdi?''

''Bilmem sadece korkuyorum. Seni incitmekten, sana zarar vermekten. Henüz kendimin bile nasıl bir ucube olduğunu bilmezken sana zarar verip vermeyeceğimi nereden bilebilirim ki.''

''Sen ucube değilsin! Böyle şeyler düşünme, ben her zaman senin yanında olacağım ve seni koruyacağım. Jiyeon olur da benim hakkımda bir şeyler duyar veya görürsen ön yargılı davranma ve benim açıklamamı dinle olur mu? hıh...''




Gizemli RüyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin