22.Bölüm

434 40 5
                                    

#Jiyeon'un Ağzından#

"Sehun lütfen bu fotoğraftakinin sen olmadığını söyle"

Sustu, başını öne eğerek sadece sustu.

"Hayır ya hayır, gerçek dimi her şey, o fotoğraftaki sensin. İnanamıyorum Sehun sen, sen nasıl?"

"Jiyeon bak hiç bir şey göründüğü gibi değil"

"Sehun sus. Ben sana güvendim ya, ben seni sevdim Sehun, bu görüntülerin hiç bir açıklaması olamaz!"

Yapabildiğim tek şey bağırmaktı, onun ise susmak. Bir türlü sakin olamıyordum bir şeyler kırıp dökme isteğimi durduramıyor evin içinde dört dönüyordum. Sehun ise sadece susuyordu, sanki suçlu olduğunu kabul ediyor gibiydi. Ben ona sus dedim diye susuyor olamaz değil mi.

Kendimi koltuğa attım ve yüzümü ellerimin arasına alarak kol dirseklerimi dizlerime koydum. Sessiz bir şekilde;

"Sehun git buradan"

Hiç bir şey demedi ve gitti.

#1 Hafta sonra#

Aşk nedir? İnsanların birbirini arzulaması mı yada birbirlerine karşı duydukları tuhaf hisler mi? Daha tam olarak ne olduğunu bilmezken o hastalık beni de bulmuştu. Evet bu şey hastalıktı. Yan etkileri olan, bazen ağlatan bazen güldüren, seni kılıktan kılığa sokan, duyguların en güzelini ve en acısını yaşatan, bir ömür boyu senin peşini bırakmayan ve tek tedavisi zaman olan bir hastalık. Zaman derken öyle bir kaç yıl değil, 50-60 yıl sonra yaşlanıp bunayarak, aşkın yavaş yavaş hafızandan silinmesiyle geçer aşk. Tabi bide bunun karşılıksız olanları var. Bu daha beterdir. Hastalığın son noktası da denebilir. Mücadeleyi tek başına verirsin. Uzaktan uzaktan, utana sıkıla izlersin onu. Her gülüşünde Allah'ım bir gün benim içinde böyle güler mi acaba diye düşünürsün ama bilirsin bu düşüncelerin bile karşılıksız olduğunu. Yinede bir umut,vazgeçemezsin. Belki bir gün, belki bir gün o da beni sever diye beklersin ama onun gözü seni görmez bile, ama bilmezsin ki aşkın en güzeli karşılıksız olanı. Başkalarını sevmeyi denersin, aşık olduğunu kişiden uzak durur, ona bakmaz, onu düşünmemeye çalışırsan. Belkide unutursun, başkasını seversin yada sevdiğini düşünürsün ama yıllar sonra bile olsa o aşık olduğun adam karşına çıktığında kalbin hiç olmadığı kadar hızlı atar çünkü insanlar ilk aşkını unutamaz ve insanlar hayatları boyunca sadece 2 kez gerçekten aşık olur. Ben ilkimi olmuştum. Peki onu nasıl bırakacaktım, nasıl unutacaktım. Ben 2. aşkımı bulmak istemiyorum. Sadece onu istiyorum onu, Oh Sehun'u!

İstemeyerek de olsa o sıcacık yatağımdan çıkarak giyinmeye başladım. Merak ediyorsunuz dimi geçen 1 haftada ne olduğunu. Pff neler olmadı ki. Sehun gittikten sonra evde deli gibi ağlayıp birkaç bir şey kırdım. Birkaç bir şey derken annemin o değerli misafirleri için aldığı yemek takımından birkaç tabak kırmış olabilirim. Annem öğrendiği zaman ne olur bilmiyorum ama tüm delili ortadan yok ederek yenilerini aldım. Gelelim asıl konuya. Bir hafta boyunca okula şiş gözlerle gittim ve Krysta beni her gördüğünde fondöten le sıva yaptı. Tabi kide gözlerimin şiş olması ağlamaktan değil. Sehun her gece sarhoş olup kapıma dayandığı için bana uykuyu haram etti. Taamaamm tüm neden bu değil biraz ağlamış olabilirim. Tuhaf olan şey ise Mark hep yanımda olmuştu. Bazen beraber Sehun'u öldürme planları yapıp bazen de nasıl olacaksa bilmiyorum ama onun suçsuz olduğunu düşünüyorduk.

Okula gittiğimde bahçede tek başına oturan Kai'yi gördüm.

-Hadi Jiyeon yapabilirsin git ona Sehun'un nasıl olduğunu sor.

-Yok olmaz.

-Sorsana kızım o senin sevgilin.

-Hayır mal siz ayrıldınız.

-Ama bitti diye bir şey demedin o da demedi.

-Ama o seni aldattı.

-Ne olursa olsun bir geçmişiniz var ama.

Şu an resmen kendi kendime iç savaş başlattım. Birazdan kalbim bağırsaklarıma kan bombası atıcak, bağırsaklarıma kalbime, tamam ya iğrençleşmenin alemi yok ses kes.

Gittim ve Kai'nin yanına oturdum. Geldiğimi fark edince elindeki telefonu bıraktı ve gülümseyerek;

"Selam"

"Selam"

"Nasılsın? "

"Pek iyi sayılmaz. Sehun nasıl? "

"Teşekkürler ben iyiyim."

"Oh Sorry. Peki Sehun nasıl?"

"Çok merak ediyorsan kendine sor"

"Kendine sormak isteseydim senin yanına oturmazdım"

"Pekalaa atar yapma, iyi degil"

Umursamaz bir tavır takınarak;

"Güzel!"

"Güzel mi?"

"Evet güzel. Hayır yani beni aldattı bide iyi olmasını mı dileyim?"

"Jiyeon o seni aldatmadı!"

"O fotoğrafları kaç kez fotoğrafçıya götürüp montaj olup olmadıklarını sordum haberin var mı senin!"

"O fotoğraflar montaj değil zaten, onların çekinmesi için oyun oynadılar Jiyeon anlamıyor musun?"

"Kim neden böyle bir şey yapsın ki?"

"Mark ve Bay Oh. Mark seni elde etmek için Bay Oh'da sehunu istediği kişi ile evlendirebilmek için"

"Güzel senaryo, buna inanmamı bekleme Kai. Üzgünüm ama bunu bana ya o kız, ya Mark ,yada Sehun söylerse belki inanırım."

# Sehun'un Ağzından #

Jiyeon ve Kai'yi konuşurken gördüm ve tam yanlarına giderken Jiyeon ayağa kalktı ve gitti. Kai'nin yanına giderek;

"Ne konuştunuz?"

"Ona her şeyi anlattım"

"O ne dedi?"

"İnanmadı, Sehun eğer sen anlatırsan inana bilir."

"Yapamam"

"Neden?"

"Üzgünüm dostum bunu sana bile söyleyemem. Tek umudum o kız, eğer o kızı bulabilirsem bu olay çözülür"

"Sen anlatsan da çözülebilir"

"Anlatamam anlasana, eğer anlatırsam o Mark piçi hem benim, hem Jiyeon'un hemde Jiyeon'un babasının hayatını bitirir"

"Ama Jiyeon'un babası"

"Hayır onun babası ölmedi hâlâ yaşıyor."

[Y/N] Öncelikle hikayeden sıkıldınızmı bilmek istiyorum sanki oylar azaldı gibi :'( umarım severek okuyusunuzdur çünkü ben severek yazıyorum :) yorumlarınızla beni çok mutlu ediyosunuz çok teşekkür ederim :D :D sizi sefiyom ;) :* ^-^







Gizemli RüyalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin