Kapıdan girdiğimde gözüme ilk çarpan Uras olmuştu. Onunda bana baktığını fark ettiğim an kafamı hemen yere çevirmiştim. Boş bir masaya geçtiğimde yanıma otuzlu yaşlarında bir adam geldi.
"Merhaba ben Levent"
Adam o kadar itici biriydi ki. Elimi tutup öptü. O görmeden hemen elimi arkamda sildim.
"Merhaba. Asya"
"Çok memnun oldum. Böyle bir hanımefendi acaba tek mi geldi buraya?"
Dediği an arkadan bir kol belime sarıldı Dennisin zamanlaması mükemmeldi.
"Güzelim geç mi kaldım"
Den bana güzelim dediğin de aklıma Uras gelmişti. Bu kelime bir tek ona yakışıyordu. Aklıma yine o geldiğinde gülümsememi durduramamıştım. Tam o sırada Urasla göz göze geldik. Bizden tarafa sinirli sinirli bakıyordu. Çenesine öyle bir sıkmıştı ki 2 metreden bakan adam bile fark edebilirdi. Deni fazla beklettiğim mi anlayıp cevap verdim hemen.
"Hayır canım tam zamanında geldin Levent beyle biz de tam senden bahsediyorduk"
"Öyle mi memnun oldum ben Asya'nın erkek arkadaşı Dennis."
Ne yalan mıydı. Hayır. Erkek arkadaşımdı hatta kardeşimdi.
"Memnun oldum. Neyse ben artık gideyim Asya hanımın bir şey ihtiyacı var mı diye sormaya gelmiştim"
" Saolun artık ben varım merak etmeyin"
Adam arkasına bile bakmadan giderken Dennis arkasından "akbaba"diye söylendi.
"Ya kızım seni 2 dakika boş bırakmaya gelmiyor mu?"
Den sabır dilermiş gibi havaya bakınca gözlerim Urası aramıştı. Ama ortalıklarda gözükmüyordu. Den bunu fark etmiş olacak ki hemen çok bilmiş gibi cevabı yapıştırdı.
"Seninki yok galiba" deyip güldü. Elimi kaldırıp garsonu çağırdım. Den bu yaptığımı anlamamış olacak ki şaşkın şaşkın bakmaya başladı.
"Pardon bana iki tane merdane getirebilir misiniz"
Bu sefer şaşkın şaşkın bakma sırası garsondaydı. Den olayı anlamış olacak ki bir adım benden uzaklaştı. Garson anlamayarak
"efendim"
"Siz bana ya da mutfağın yolunu gösterin ben kendime en uygun cinayet aletini bulurum"
Garson duydukları karşısında adeta şok geçirmişti ayaklarını poposuna vura vura kaçmasından belli oluyordu Dennise dönüp
"Sen bekle burada o göstermezse ben bulurum" Diyip arkama bile bakmadan yürümeye başladım. Şapşal çocuk o beni mutfağa gitti sansın. En azından bir lavobaya gidip makyajımı düzeltebilirdim. Tam koridorda ilerlerken arkamdan biri beni çekip erkekler tuvaletine sokup kapıyı kitledi. Allahım yardım et yardım et. En azından kadınlar tuvaleti olabilirdi. Salak Asya ne diyorsun sen öleceksin en son duan bu mu olacak.
"Gözlerini açacak mısın Asya?"
O söyleyene kadar gözlerimi kapattığımın farkında bile değildim. Gözlerimi açmamla kapatmam bir oldu. Her türlü ölecektim. Sadece ölüş şeklim farklı olacaktı. Bu sefer heyecandan ölecektim. Çünkü tam Uras'ın göğüsü nefes alıp verdikçe bana çarpıyordu. Ben ise nefes almamayı tercih ediyordum.
Uras bana değdikçe parmak uçlarımdan kan çekiliyormuş gibi oluyordum. Aman Allahım bu ses inşallah kalbimden gelmiyordu. Çünkü Uras bunu duyarsa gerçekten çok utanç verici bir şey olurdu.
" Asya nefesin ne zaman bırakmayı düşünüyorsun"
Ya Allah aşkına bu çocuk beni yerin dibine mi sokmaya çalışıyordu. Nefesimi bıraktığımda yavaş yavaş kendime gelmeye başladım.
" ya sen geri zekalı mısın ne yapıyorsun"
Uras cıkcıklayıp "Patronunla doğru konuş güzelim" demişti. Sırf bu yüzden işi bırakabilirdim.
"affedersiniz ama ne zamandır çalışanlarınıza bu denli yaklaşıyorsunuz"
"İlk ve sonsun"
Dediklerine bir anlam yüklememiştim. Yine kafamı karıştırmıştı bu adam.
"Ne diyorsunuz Allah aşkına bırakır mısınız"
Uras ısrarla beni tutmaya devam ediyordu. Gözlerimin içine bakarak "Boşanıyorum Asya" dedi. Ne yani ne yapmalıydım ki. Koşa koşa boynuna mı atlamamı bekliyordu.
"Sizin adınıza üzüldüm Uras bey ama bu beni ilgilendirmez sonuçta özel hayatınız."
" Asyam ne olur bana böyle davranma sana yemin ederim açıklayabilirim her şeyi ama yeterki beni dinle"
Artık gerçekten sabrımın son demlerindeydim.
"Neyi açıklayacaksın Uras. Beni kendine bağlayıp sonra çekip gittin pardon evlendin bunumu açıklayacaksın bana. Eğer bunu açıklayacaksan hiç yorulma bu açıklanabilecek bir şey değil."
Bağırıyordum artık çünkü gerçekten içimde tuttuklarımdan çok sıkılmıştım. Uras benim dediklerimi sindirememişti bir süre sindiremez zaten tam kapıyı açıp gidecekken Uras aniden beni kendine çekti. Birbirimize o kadar çok yakındık ki ben hareket etsem dudaklarımız birbirine deyecekti Allahım nolur kalbimin sesini duymasın ne olur ne olur ne olur.
"Asya seni bu kadar üzdüğüm ve beklettiğim için özür dilerim"
Gözleri dudaklarıma kaydı. Uras yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Ben ise ne yapacağımı bilmez bir şekilde ona bıraktım kendimi. Tam Uras'ın dudaklarını dudaklarıma değecekti ki Uras'ın telefon çalmaya başladı. İlk başta duymazdan geldi. Telefon tekrar çalmaya başladığında Uras içinden küfür mırıldanarak açtı telefonu. Beni mecburen bırakmak zorunda kalmıştı. Bıraktığı an dizlerimin bağı çözülmüş ve sendelemiştim.
"Ne var Engin ne var"
"..."
Karşı taraf ne dediyse Uras dona kalmıştım. Hayır hayır hayır onun gözlerimi dolmuştu. Sırf bu yüzden telefondaki kişiden nefret etmiştim.
"Uras iyimisin"
Uras küçük bir çocuk gibi sanki ağlayacakdı.
" Asya babam... babam kalp krizi geçirmiş"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Patronum
ChickLitİlk başlarda çok güzeldi ben biz birbirimizden hoşlandık sanmışken onun evlenme haberini gördüm. O an anladım ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. ... Yanılmışım.