2. BÖLÜM

38 9 3
                                    


Kalbim bu asrın dengi değil.


Sabah alarmdan erken uyanıp günlük rutinimi yaptıktan sonra kapının önünde ayakkabılarımı giyerken aşağıdan korna sesini duydum. Kapıyı çekip merdivenleri hızla inerek aşağı indim. Ön koltuğa oturup "Günaydın" dedim canlı bir sesle. Aynı karşılığı aldıktan sonra koltukta rahat bir pozisyon alıp "Dün beni bıraktıktan sonra ne yaptınız ?" diye sordum. 

"Sen indikten hemen sonra Nevşin teyze Asena'yı aradı, alışveriş merkezinden birkaç parça siparişi varmış, gidip almasını istedi. Biz de oraya gittik, sonra da Asena'yı evine bıraktım." Onaylayan bir mırıltı çıkarıp radyoyu açtım. Sancak'tan güzel bir parça çalarken yerini Görkem Sağlam'dan 'Hayatımın Nakaratı' parçasına bıraktı. Bir kaç dakika içinde Asena'nın evine varmıştık. Arka kapıyı açmasıyla "Elimden kayıp gider, bak en güzel yaşlarım" diyerek şarkıya eşlik etmeye başladı. Doruk göz devirirken ben gülümsemekle yetindim. O hep aramızda en neşelimiz, enerjisi en yüksek olanımızdı. Alışmıştık biz de bu haline. Okulla Asena'nın evi arasında arabayla beş dakikalık bir mesafe vardı ve biz de bu süreyi havadan sudan sohbet ederek geçirdik. Dorukların maddi durumu iyiydi ama yine de babası okula arabayla gitmesini onaylamıyordu fakat üçümüz birlikte gidip geldiğimiz için kabullenmişti arabayla gitmemizi. Okula vardığımızda arabadan inip binaya adımladık. 

Hemen yanımızda Asena'ya iki yıldır platonik olan bir çocuk vardı. Doruk'la bir çok kez kavga etmelerine rağmen asla pes etmiyordu. Asena da istemiyordu fakat çocuk anlamamakta ısrarcıydı. Biz okula giderken de çardaktan Asena'yı süzdüğünü fark ettiğimde gözlerimi devirip önüme döndüm. Fakat o süzmekle yetinmeyip çardaktan kalktı ve önümüzü kesti. Kalbim hızlanmıştı, çünkü bu yeni bir kavganın habercisiydi. Doruk sıkıntılı bir nefesi içine çekip "Çekil şuradan" dedi elinin tersiyle iterken. Yiğit Doruk'a göz ucuyla baktıktan sonra duymazlıktan gelerek, "Günaydın Asena" dedi gülümseyerek. Asena da olacakların farkındaydı ve bu onu da korkutuyordu, çünkü Doruk ve Yiğit neredeyse her hafta kavga ettikleri için çok ağır cezalar alıyorlardı ve Doruk'un babası Kerem amca olmasa Doruk çoktan okuldan atılmıştı. Biz de kavga etmelerini istemiyorduk fakat Yiğit bir türlü durmuyordu. Bu da Doruk'u fazlasıyla sinirlendiriyordu. Asena sinirli gözlerle bakarken henüz ağzını açmıştı ki Doruk keskin bakışlarını Asena'ya yöneltince hızla kapattı ağzını. Asena Yiğit'e kızacaktı fakat Yiğit'in de amacı buydu, Doruk da istediğini ona vermemek için böyle davranmıştı. Bana dönüp "Okula girin" dediğinde Asena'nın kolundan tutup gözlerimi Doruk'a çevirdim. Başıyla beni onaylayınca içim rahatlamıştı. Bu bizim aramızda 'kavga etmeyeceğim' anlamına geliyordu ve Doruk sözünü tutardı. Biz Asena'yla okula girerken Asena'nın gözleri dolmuştu. Sınıfa çıktık ve duvar kenarında yerlerimize oturduk. Bir şey söylemedim. Bunlardan kendini sorumlu tuttuğunu biliyordum fakat onun hiç bir suçu yoktu. Yiğit, Asena'nın onu istemediğini bir türlü anlamak istemiyordu. Onunki aşk olmaktan çıkmış, saplantı derecesine gelmişti. Asena'ya zarar verdiğinin, onu üzdüğünün farkında değildi ve o buna aşk diyordu. Doruk da buna sinirleniyordu. Asena'nın onu istemediğini bile bile peşini bırakmıyor ve ona bir şekilde sürekli zarar veriyordu. Bir kaç dakika sonra Doruk sınıfa girince ben Asena'nın yanından kalkıp arkaya, Doruk'un yerine geçtim ve Doruk bana göz kırpıp sorun olmadığını belirttikten sonra kalktığım yere oturdu ve başını Asena'nın omzuna koyduktan sonra "Noldu tavşanım" diye fısıldadı. Asena kıkırdarken ben de arkada aynı şekilde onları izliyordum. Doruk herkese karşı mesafesini koyan biriydi ama konu biz olunca bütün duvarlarını yıkıyordu. Asena ona tavşanım demesini çok seviyordu. Fakat Doruk karizmasının bozulmaması için asla söylemekten yana değildi. Yıllardır sadece bir kaç kere duymuştum ağzından bu kelimeyi. Bu da o anlardan biriydi işte. Asena'nın sevinmesi için söylemişti. 

SİYAH MÜREKKEPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin