Kim demiş ki geceler uyumak içindir diye ?
Ellerimi başımdan çekip odada gezdirdim gözlerimi. Her birimiz odanın bir köşesinde müdürü bekliyorduk. Kapı açıldığında korkuyla o tarafa çevirdim gözlerimi. Müdür odaya girince ayağa kalktık hemen. Kalktık dediysem, sadece ben ve Asena.
Müdür koltuğuna oturup eliyle ufak bir hareket yapınca kalkma zahmetinde bile bulunmayan Ateş'e sinirle baktım. Zaten ne olduysa onun yüzünden olmuştu. Geldiği günden beri huzur kalmamıştı. Müdür, "Bu hergelelerden beklerdim de, senden hiç beklemezdim böyle bir şeyi Doruk" dediğinde sesinde naif bir şefkat vardı. Doruk utançla başını öne eğince boğazını temizleyip Ateş'e döndü.
"Kavga ettiğin için ceza olarak gönderildiğin sınıfta ilk günden kavga çıkarman, beni pek şaşırtmadı!" dedi dalga geçer gibi bir ses tonuyla. Ateş gözlerini devirince devam etti, "Çocuklar, gençsiniz, anlıyorum kanınız kaynıyor. Ama bu şekil olmaz, birbirinize zarar vererek olmaz!" göz ucuyla benle Asena'ya bakıp Doruk'a döndü ve "Kızlara güvendiğini düşünüyorum, rahat konuşabilir miyim ?" Doruk onaylarcasına başını sallayınca gözlerini hepsinin üzerinde gezdirip "Siz birkaç yıl öncesine kadar kardeş gibiydiniz, ne oldu da bu hale geldiniz bilmiyorum. Ama birbirinize zarar vermenize izin vermem! Hele ki ileride pişman olacağınız şeyleri yapmanıza, asla izin vermem! Gelirken dersinize giren hocanızdan öğrendim olayı. Konuya açıklık getirmek gerekirse; 12/A sınıfında bir çocukla kavga ettikleri için ceza olarak sınıflarını değiştirdim. Sizin sınıfa düşmeleri benimle ilgili değil, müdür yardımcınızdan mevcudu az olan bir sınıfa yazmasını istedim. O da sizin sınıfa yazmış hepsini. Yani 'canını sıkmak için' değil Doruk," dediğinde Doruk utanmıştı. Çünkü sınıfta onları yerlerimizde gördüğünde 'Canımı sıkmak için elinden bu kadarı mı geliyor Ateş ?' dediğinde Ateş de 'Elimden gelenleri görmek istemezsin!' diye karşılık vermişti ve bir anda ortalık saman alevi gibi tutuşmuştu.
Göz ucuyla Fatih'in Özgür'e bir şeyler fısıldadığını gördüm. Onlar bıyık altında gülerken müdür de görmüş olacak ki yüksek sesle "Yeni bir kavgayla bu sınıftan da çıkacağınızı hiç düşünmeyin derim. Aksi takdirde canınız fena sıkılır. Farklı ceza seçeneklerimi görmek istemezsiniz. Şimdi, bir daha bu gibi olaylar için sizi burada görmek istemiyorum. Bunun dışında istediğiniz zaman gelebilirsiniz tabi" diyip gülümsedi. Çok iyi bir adamdı, bu adamdan Ateş gibi bir çocuk nasıl çıkmıştı, anlamıyordum. Fatih muzip bir tavırla "İstediğimiz zaman mı, emin misin Görkem amca ?" dediğinde elimde olmadan kıkırdadım. Odadaki bütün bakışlar bana dönünce, olduğum yere gömülüp kaybolmak istedim. Odaya girdiğimizden beri bakışlarını yerden kaldırmayan Ateş bile bakmıştı. Utançla ellerimle ilgilendiğim sırada müdür Fatih'e cevap vermek yerine masadaki gözlüğünü gözlerine takıp önündeki kitabı alınca kibarca 'çıkın' dediğini anladım. Ayağa kalkarken Asena herkesten önce odadan çıkınca ben de peşinden çıktım.
Asena kapının önünde "Biraz daha içeride kalsaydık, bayılacaktım" dediği sırada Özgür ve Fatih çıkmıştı odadan. Onlar bu tür konuşmalara alışkınmış gibi şakalaşarak odadan çıkarken, Niran da bir o kadar donuk bakışlarla çıktı peşlerinde. Hayatımda bu kadar soğuk birini görmemiştim. Ateş bile arada mimiklerini oynatıyordu, ama bu kız yüzüne felç inmiş gibiydi. Hiç kıpırdamıyordu. Doruk ve Ateş çıkmayınca korkuyla kafamı içeriye uzattım. Müdür onlarla bir şey konuşuyordu sanırım. Birkaç dakika sonra onlar da birlikte kapıdan çıkınca asla birbirlerine bakmadan merdivenlere yöneldiler.
Sanırım Doruk bizi görmemişti. Biz de peşlerinden sınıfa çıkarken teneffüs zili çalmıştı. Öğrenciler sınıflarından çıkarken biz de sınıfa giriyorduk. Sınıfa girdiğimizde nasıl oturacağımızı düşünürken orta sıraya eklenmiş dört sırayı görünce bu endişem de gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH MÜREKKEP
ChickLitÖnündeki uçurumun dibinde, hayal kırıklıklarının can yakan acısıyla duruyordu dostu. Gidip konuşmak istiyordu, bir çözüm bulmak istiyordu ama ne diyeceğini de bilmiyordu Niran Erendiz. Dostunun sonunun kendisi gibi olmasından ölesiye korkuyordu. On...