Dva

537 77 106
                                    

Başlamadan önce biraz ısınalım.

Isındık mı? Hadi başlayalım o zaman.

İyi okumalar!

Ben... bitmiştim

Patlayan konfeti havada yayılıp bazıları kumral alnıma düşen kısa saçlarıma takılırken süsler arasından ona bakıyordum.

Siyah karanlık gözlerini üzerinden çekmezken diğerleri pek bizim cephede neler olduğuyla ilgileniyor gibi durmuyordu.

Sıklaşan nefesim ile gözlerim arkadaki kapıya kaydı. Kapı ile şu an bulunduğum konum arasında az mesafe vardı. Koşarak geçebileceğim kadar kısaydı.

Ama nedense bu adamın insan olduğunu düşünmüyordum.

  Sonunda olduğu yerden ayrılarak yavaş ve emin adımlarla merdivenleri inip yanıma yaklaşmaya başladı.

Yaklaştıkça gözlerim büyüyor odağımı çekmeden birden fazla tökezlememe rağmen aynı miktarda gitmeye devam ediyordum.

Gözlerinde herhangi bir duygu dalgalanması yaşamayan bu adamın gözleri, kor gibi yanan bir alev kadar yakıcı, kış soğuğunda yüzünüze çarpan kar kadar buz gibiydi.

Sırtım ve başımın gidecek yerim kalmadığını haber verircesine duvar ile bütünleşmesi ile gözlerimi kapatmamak için kendimi sıktım. Wooyoung'un şu lanet olası Choi San takıntısı olmasaydı şu an beni doğrayacak mı deşeleyecek mi bilmediğim adamla kırmızı ışık altında birbirimize bakıyor olmayacaktık.

  Düşünce bulutları arasından önümdeki kişinin kulağıma eğilmesi ile sıçrayarak çıktım. Kulağımın dibinde olan dudaklarından firar eden nefeslerin kulağıma çarpıyor oluşu oldukça rahatsız ediciydi.

  "Quoniam impletum est tempus, lilium amisit animam."

Dudakları arasından firar eden nefeslerle dökülen kelimeler nefesimi yutmama yetmişti. Bu dili biliyordum...

Sözünü bitirmesine rağmen kulağımdan çekilmeyen adam, derin nefesler alıyorken bulunduğum yerde bayılmamayı diledim. Minik bedenim daha fazlasını kaldırabilecek kadar güçlü değildi.

Dakikalar sonra dışardan gelen çıldırmışcasına yükselen bağırış ile Wooyoung sendeleyerek içeri girdi. Kapı pervazına tutunarak dengesizce salonu süzen gözleri soluna kayınca duvarla bütün olmuş hâlde korkuyla yan çevirdiğim başımla onu süzerken fark etti beni.

"Burada ne yapıyorsun saatlerdir? Götüm dondu dışarda."

{}

   Ortalığın baskın ile dağıtılması ile gönderilen polis ekipleri kırılmış masalar, dökülmüş süs ve pahalı içkilerle harabeye dönmüş alana geri gelmişlerdi.

Birkaç ergenin kendini bir şey zannetmesi ile kulüplere akın oluyor, ticaretçilerin gözü kulağı oluyorlardı istemeden. Bu nedenle civarda yapılan pek çok baskın, zaten iş işten geçtikten sonra yapıldığı için başlarına büyük bela olmuştu.

Bay Park, yardımcısı Bay Kim ile geldiği bu kulübe sadece göz atıp mekânın birkaç  fotoğrafını çekip gidecekti. Suçlar bürosunun amiri olduğu için bunu da dosyaya eklemek zorundaydı.

NEKROMANSİ § SeongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin