2. Bölüm

332 37 36
                                    


Görselde Bursa'dan İstanbul'a giden Ala var. 

Beğeni ve satır arası yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen. İyi okumalar. 

🐦


Yurda girdiğinde yine her zamanki sessizlikle karşılaştı. Okul dönemi olmadığından yaz öğrencilerinden başka kimse kalmamıştı. Ala yaz kış fark etmeksizin kalıyordu. Artık yurt personelleriyle bile arkadaş olmuştu.

Girişte yerlere paspas atan Süleyman efendiye başıyla selam verdi.

"Hoş geldin kızım."

"Hoş buldum Süleyman abi, bu iş yine sana mı kaldı?"

"Sorma kızım Seher ablan kimse yokken sen yapıver dedi elime tutuşturdu gitti." Seher Süleyman'ın biricik eşi, yurdun da baş sorumlusuydu. Beslenme, ısınma, temizlik her şey onun denetimi altında yapılırdı. Yurtta normalde erkek personel olmazdı ama böyle yaz dönemlerinde, yurtta kalan olmadığında Süleyman efendi kendini burada buluverirdi.

"Müdüre hanım burada mı?" dedi Ala Süleyman'a gülümseyerek.

"Odasındaydı kızım, az önce geçti."

"Tamam abi görüşürüz." deyip adamın cevabını beklemeden merdivenlere doğru ilerledi. Bir üst kata çıktığında müdüre hanımın kapısının önündeydi. Üzerine başına biraz çeki düzen verdi. Çantasındaki küçük parfüm şişesini çıkarıp havaya doğru sıktı. Sigara kokusu yüzünden yine azar işitmek istemiyordu. Güzel koktuğuna emin olduğunda, kapıyı çalıp içeri girdi.

Ala'ya göre hayatında saygıyı hak eden yegâne kişi yurt müdüresi Ayfer hanımdı. Hiçbir zaman kalitesinden ödün vermeyen, ilkelerinden ve çizgilerinden asla vazgeçmeyen bir kadındı. Giyim kuşamı önemli değildi Ala için, Ayfer hanım insan olarak çok kaliteliydi. Karşısındakini her zaman insan yerine koyardı. Çocuktur, cahildir, yaşlıdır ayırmaz herkese aynı sevecenlikle aynı mesafeyle yaklaşırdı.

Odaya uzunca bir göz attı ama kimseyi göremedi. Tam geri dönüp çıkacaktı ki Ayfer hanımın sesini duydu.

"Bekleyin geliyorum."

Kapıyı kapatıp odadaki geniş camın önüne geçti. Çantasını camın önüne bırakıp rahat bir nefes aldı. Buradan gideceğini düşündükçe garip bir sızı hissediyordu. İçinden hem gülmek hem ağlamak geliyordu. Yakasını çekiştirdi. Bu duygularına anlam veremeyip bir süre kendi kendine söylendi. Sonra çokça aşina olduğu odaya son kez bakıyormuşçasına baktı. Naif bir insan olan Ayfer hanımın, Ayfer hocanın, Ayfer annenin odası da kendisi gibi naifti. Ortadaki uzun sehpanın üzerinde renk renk çiçekler vardı. Karşı duvarda kocaman bir tablo, masmavi bir çiçek tarlası, adı neydi diye düşündü. Uzun zaman izlemişti o çiçeği, Ayfer hanım ne severek anlatırdı hikâyesini, düşünürken birden aklına geldi. 'Unutma beni.'

Evet resimde gördüğü koca bir unutma beni tarlasıydı. Ayfer hanımın eşi vefatından birkaç sene evvel bir dostuna yaptırmış, eşine büyük bir mutlulukla hediye etmişti.

Hemen yan duvarda yurdun ilk açıldığı günden itibaren olan resimleri asılıydı. Kimilerinde dış cephe değişikti kimilerinde insanlar ama koca yorgun bina hep aynıydı.

Resimlere boş gözlerle bakarken aklına birden teyzesi geldi. Manasız bir düşünce olarak gördü bunu önce, kendine kızdı. Sonra teyzesinin kişiliğiyle ilgili tahminlerde bulunmaya başladı. Ayşe gibiydi yüksek ihtimalle, karşısındakini daha ilk anda büyüleyen bir yüzü vardı.

Annem YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin