4.Bölüm

259 26 12
                                    

Hoşgeldin sevgili okur

Beğeni ve satır arası yorum yapmayı unutma lütfen, iyi okumalar.


🐦

Genç kız kayalıkları durmaksızın yıkayan denizi, gözünü kıpmadan izliyordu. Beyazlı grili taşlar önce suya bulanıyor sonra daha yukarıdaki taşlara çarpıyordu. Beyaz büyük bir kayanın üstü sürekli kararıp aydınlanıyordu. Aynı benim hayatım gibi diyordu içinden, aynı benim gibi aslen beyaz olan ama sürekli taşlar ve deniz tarafından dövülen bir taşsın.

Denizi, gelgitleri düşünürken bir önceki gün geldi aklına, nefesi daralır gibi oldu. Teyzesini düşündü. Eniştesi, kızlar, annesi, babası, İstanbul, her şeyi herkesi düşündü. Elindeki sigaradan ufak bir nefes çekti. Buraya oturduğundan beri içtiği üçüncü sigaraydı.

İçinde acıyan bir yerler vardı. 'Nasıl olmasın Ala? Aptal mısın sen?' diyordu.

Yanına yaklaşan kediyle irkildi önce, küfredecek gibi oldu. Ama bu siyah gözlü, ufacık canlı içini ısıttı. Yavruydu daha, bunu Ala dahi anlayabilirdi.

"Oo sen de mi anasız kaldın? Gel buraya bakalım."

Küçücük yavru Ala'yı anlamışçasına kucağına doğru sokuldu. Yavruyu rahat ettirebilmek için biraz daha gevşedi, ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını bacaklarının altına çaprazladı.

"Uslu dur tamam mı? Sana neler anlatacağım şimdi, beni iyi dinlemelisin." Mayışan kedinin tüylerini karıştırdı.

"Benim.." diye başladı söze, devamını getiremedi.

"Aslında benim.."

"Şuna bak sana bile açıklayamadığım bir hayatım var. Görüyor musun nasıl zavallıyım!"

"Bu ezik kız dün teyzesiyle tanıştı. Hatta sabahın bu saatinde teyzesinin koynundan kaçar gibi çıktı geldi buraya, ne zavallıyım değil mi? Ne kadar çok aklım karışık görüyor musun?"

Kedinin mırıldanmasına kızdı. Oysa gezinmekten yorulmuş hayvan yalnızca uyumak istiyordu.

"Annemi görsen kedicik, nasıl da güzelmiş. Bakma ben böyle oğlan çocuğu gibi dolaşıyorum ama tıpatıp aynısıymışım. Sen de beni çirkin bir şey sandın değil mi?"

"Ha bak neredeyse unutuyordum. Benim bir de babam var. İllaki senin de vardır canım, hava atmak için söylemiyorum. Zaten pek hava atılacak bir yanı yok. İşte ben o babamı arkamda bırakıp geldim. Ama inan kalbim hiç acımadı. Aksine nasıl rahatladım biliyor musun?" Mırıldanan kediye gülümsedi.

"Orada kalsaydım iyi miydi? Satacaktı beni, bilmiyor muyum ben. Senelerce korumadı." Son söylediğiyle içi ezildi, aklına tüm yaşadıkları geldi.

"O hayvan, ah özür dilerim. O yaratık diyeyim senin için, bana neler yaptı biliyor musun? Her seferinde nasıl senin gibi dört ayaküstüne düştüm nasıl kurtuldum inan ben bile anlayamıyorum."

"İnsan kardeşine nasıl bu gözle bakar ama haksız mıyım? Ben eminim, biz kardeş falan değiliz onunla, eğer hakikaten aramızda bir kan bağı varsa ve o şerefsiz bana tüm bu rezillikleri yaşattıysa yazıklar olsun böyle hayata. Bakma öyle melül melül, haksız mıyım?" Bir yandan çocuk gibi şikâyet ediyor bir yandan usul usul ağlıyordu. O da biliyordu ki Türkiye'de kimi evlerde böyle şeyler oluyordu. Sessiz kalınıyordu. Bazı kadınlar sokakta öldürülürken bazıları sıcacık yuvasında babası, abisi, amcası, dayısı, kuzeni vb. tarafından öldürülüyordu. Yaşarken ölen bir sürü kadın vardı. Aklının yettiği ilk anda karar verdi Ala, zaten onu ölümden ve Gökhan'dan koruyan tek şey bu kararıydı. Asla o evde o adamla kalmayacaktı. Öyle de yaptı, Şebnem'in işe yaradığı tek konu da buydu. Ala'ya olan nefreti dış dünyanın kapılarını genç kız için sonuna kadar açmıştı.

Annem YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin