İki gün geçtikten sonra hazırlanmış bir şekilde yola çıktık. Julianın dediğine göre sığınak çok uzakta değildi. Şehrin batı tarafındaki çıkıştan motorsikletle yarım günlük uzaklıktaymış. Arabayla gitmeyi teklif ettiğimde o yaldan bir arabayla
gitmemizin zor olduğunu söyledi.Yanımıza pek fazla bir şey almamıza gerek olmadığını söylediği için sadece yolluk olarak yemek almıştık. Yine de biraz fazla mermi ve silah aldık yanımıza. Sonuçta önümüze ne çıkacağını bilmiyorduk.
Ve şimdi yola çıkmaya hazırdık. Ben motoru çalıştırdığımda Julia arkama bindi. İyi bir kızdı. Ama galiba şartlar tavırlarını biraz sertleştirmişti. Arkama oturunca biraz şaşırmıştım açıkçası.
"Julia sen yandaki koltuğa oturmayacakmısın. Hem yolumuz uzun orası daha rahat."
"Oraya Alfa oturmayacak mı? Yoksa onu yol boyunca arkamızdan koşturmayımı düşünüyordun?"
"Hayır tabikide. O kendisi peşimden koşmayı seçiyor. Hem onun için antrenman oluyor. Belki de o yüzden koşmayı seçiyordur. O çok akıllı."
Julia omuzlarını silkip yandaki koltuğa oturdu. Bende alfaya bakıp derin bir nefes aldıktan sonra yola koyuldum.
Julia yolu tarif ederken ben motoru sürüyordum. Yaklaşık iki saat sonra Julia nereye doğru gitmem gerektiğini söyleyip bacaklarını koltukta ileri uzatıp uyumaya başladı. Bu nasıl bir rahatlık diye geçirmeden edemedim içimden.
Biz yolda giderken önümüze ara sıra küçük gruplar halinde canavarlar çıkıyordu. Juliayla birlikte hiç zorlanmadan hepsini öldürüyorduk.
Julianın dediğine göre orda eğitim alıp güçlenmeye çalışıyorlardı. Bende gücümün ne olduğunu merak etmeye başlamıştım.
Yaklaşık yarım gündür yoldaydık. Şehirden çıkmak biraz fazla zamanımızı almıştı. Hem molozlar hemde canavarlar olsun gitmemizi engellemişti. Şuan çöl gibi bir yerdeydik. Yolun sonunda demir çitler görülmeye başlamıştı.
Julia nın söylediğine göre bu hayvanlardan kat ve kat güçlü olanları varmış. Bende ona gödüğüm yedi büyük canavardan bahsedince onlardan bile daha büyüklerinin olduğunu söylemiş. Ama bu hayvanlar kendi bölgelerinden fazla çıkmazmış. Onlarla da mücadele edebilmek için güçlenmeye çalıştıklarından da bahsetmişti.
Motorla demirden yapılmış iki metrelik çitlerle beraber üstlerinde iki metrelik tel örgüler vardı. Demir kapıdaki adam bana biraz ters baktıktan sonra Julia'yı görünce kapıyı açtı. Julia biz içeri girerken ne haber gibisinden bir selam vermişti adama. Az daha içeriye girdiğimizde burasının bir askeri üst olduğunu anladım. Hemde çok büyük bir taneydi. Binaların bitişinde büyük bir tepe vardi. Bir çok binanın yarısı bu tepete gömüktü. Tepenin bir çok yerinde küçük pencereler vardı. Sanırım içerisine bir üst yapmışlardı.
Onun dışında da bir çok bina vardı. Bir kaç tane eğitim sahasıyla birlikte bir kaçtane spor alanı da vardı. Sol tarafta çitin dışında küçük bir orman vardı. Çitin sağ tarafından dışarda kalan kısımlarda atış poligonları ve el yapımo büyük parkurlar vardı. Burası inanılmaz bir üsttü. Etraf güzelce temizlenmişti.
Ben motoru arabaların durduğu yere park ettiğimde alfa yanımdaki yerşni almıştı. Ben ve Julia çantalarımızı sırtlayıp Julia nin gösterdiği binaya doğru ilerledik. Biz ilerlerken aklıma bir soru gelmişti.
"Julia"
"Vana july de sende bizden biri sayılırsın artık."
"Tamam. July burda kaç kişi yaşıyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İşaretli Olanlar(TAMAMLANDI )
Bilim Kurgu%%%%%%%%%%%%%% İnsanlar birbirlerini yok etmeye başladığında dünya yapay bir kıyamete sürüklendi. İnsanlar onları, işaretli olanları dışladılar. Ama bunun çok büyük bir hata olduğunu anlayacaklar. Onlarla işbirliği yapıcaklar mı? Yoksa savaşacaklar...