Gözlerimi yeni bir güne açtım sabah omuştu. Alışmıştım artık her şeye. O gün uyandığımdan beri iki ay geçmişti. Her ne kadar alıştığımı söylesemde yalnızlık alışılabilecek bir durum değildi.
Alfa kucağıma atlayıp yüzümü yalamaya başladı. Sanki düşüncelerimi duymuş gibiydi.'' Hey oğlum. Dur. Hahaha . Tamam. Sen olmasan neyapardım bilmiyorum. ''
Kalkıp her zamanki rutin sporumu yaptıktan sonra iki dakikalık soğuk bir duş aldım. Vücudum gelişmeye başlamıştı. Kaslarım belirginleşmiş, kilom normale dönmüştü.
İki ay boyunca şehrin yarısından çoğunu motorsikletimle dolaşmama rağmen bana saldıran hayvanlar dışında pek bir canlı kimse göremedim. Bu esnada iyi gelişmelerde yaşadım. Mesela yaptığım yiyecek stoğu epey bir gelişti. Kuytu köşede şans eseri bulduğum bir silah deposundan mühümmatımı nerdeyse ikiye katladım.
İyi şeylerle beraber bir çok kötü şeyde olmadı değil hani. Mesela iki hafta önce dev bir tazıyla kavgamda bir kolumu kaybetmekte zor kurtuldum. Ama yinede kolumun kemiğine kadar giden bir kesikten kurtulamadım. Son bir gayretle pompalı tüfeğimi çenesinin altına koyup kafasını patlatmayı başardım. Yarayı gördüğümde her ne kadar bayılacağımı düşünsemde tazıya attığım bir yumrukta gücümün olması gerekenden fazla olduğunu gördüm.
Çenesine mecburiyetten hiç bir etkisi olmayacağını düşündüğüm bir yumruk geçirdiğimde tazının geriye doğru sendelediğini gördüm. O an şaşkınlıkla yumruklarıma baktım.
Alfa epey bir büyümüştü. Boyu artık dizimden bir karış kadar yukarıya geliyordu. Onu da çoğu zaman kendimle beraber dışarıya götürüyordum. Nede olsa öğrenmesi gereken bir çok şey vardı. O bir kurttu. Avlanmayı kendi kendine öğrenmişti. Çoğu zaman gözünü uzak bir yere diker ortadan kaybolurdu. Geldiğinde ağzında bir hayvan olurdu çoğu zaman. Hatta bir keresinde dev sincaplardan bir tane yakaladığını gördüm. Ama gidipte gelmediği zamanlarda olmuştu. Gelipte kendiyle beraber peşinden kendisini kovalayan bir sürü hayvanı getirmişliğide. Bir keresinde geri dönmeyince arkasından gitmiştim. Ve kendisini bir pitona sarılı bir şekilde boğulmak üzere olduğunu görmüştüm. Küçük boyuna rağmen epey bir güçlüydü. Koca yılanı epey bir hırpalamıştı. Ama doğanın kanunu buydu.
Ne kadar güçlü olursan ol senden daha güçlüsü vardır.
Alfayla birlikte dışarı çıktığımızda her zamanki gibi motora bindim alfaysa peşimden koşmak için yanımda durup bana baktı. Haritayı çıkardığımda alfayla konuşuyordum. ''Evet oğlum. Bir bakalım. Hah buraya gitmedik değil mi?'' Elimdeki şehir haritasının çoğu yeri çarpı işareti ile işaretlenmişti. Gideceğim bir yeri yuvarlak içine alıp motoru sürmeye başladım. Gittiğim o yerlerde bir insanın ayak izi dahil bir şey bulamadım.
Silah kullanmakta epey ustalaşmıştım. Hızlı öğreniyorduk ikimizde. Zaten civardaki pek çok hayvan sürüsünü öldürmüştüm. Hayvanların gözünde burasının yeni sahibi bendim. Çoğu hayvan motorumu gördüğünde arkasını dönüp kaçıyordu. Kalıp savaşmak isteyenler ise kaderlerini silahımın ucuna emanet ettiler açıkçası. Burdaki hayvanlar fazla güçlü değildi. Ama güçlü olanlarda olduğundan emindim.
Bir keresinde şehrin çok uç bir noktasına gittiğide büyük bir bataklık gördüm. Bataklığın kenarında ise beni tek lokmada yutabileceğini düşündüğüm bir dev yılanın postunu gördüm. O an hızla atan kalbimi zorla da olsa durdurup ordan kaçmaya başladım. Ve bunun gibi bir çok hayvan vardı. Haritamda onların bölgelerini kırmızı kalemle işaretledim. Şehrin çlarına dağılmış altı hayvan. Merkezdeki büyük örümcek. Az kalsın dev tiösaha yem oluyordum. Neyseki kısa bacaklarıyla beni kovalayamadı. Motoruma atladığım gibi ordan kayboldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İşaretli Olanlar(TAMAMLANDI )
Ciencia Ficción%%%%%%%%%%%%%% İnsanlar birbirlerini yok etmeye başladığında dünya yapay bir kıyamete sürüklendi. İnsanlar onları, işaretli olanları dışladılar. Ama bunun çok büyük bir hata olduğunu anlayacaklar. Onlarla işbirliği yapıcaklar mı? Yoksa savaşacaklar...