Elimi duvardaki tarayıcının üzerine koyduğum sırada, Se-Joo'nun bakışlarının üzerimde gezindiğini hissedebiliyordum. Revirden beri ara sıra topallayarak ve bu duruma uyum sağlayabilmek için birkaç adımda bir durarak yürüyordum. Se-Joo, birkaç kez yardım etmeye yeltenmiş ama her seferinde reddedilince vazgeçmişti.
Onaylama sesiyle beraber kapı açıldı ve içeriye doğru ilerlemeye başladım. "Buraya Görev Odası diyoruz." dedim, Se-Joo arkamdan beni takip ediyordu. "Bazı şeyleri görmek, anlaman konusunda daha yardımcı olabilir diye düşündüm." Sıra sıra bilgisayarların ve ekranların dizili olduğu geniş, cam masaya doğru yöneldim.
"MJ, sistemi aç. Komut, Elizabeth Stacy." diyerek beklemeye başladım. "Diğerleriyle de tanıştın mı? Daniel dışında yani." dedim, Se-Joo'ya dönerek.
"Sanırım buradaki herkesle tanıştım." dedi, şaşkın bakışlarının eşliğinde kafasını salladı.
"Elizabeth Stacy. Onaylandı." sesiyle bütün ekranlar açıldı. Masanın karşısında yer alan duvar boyu uzayan ekranın da açılması, bütün odayı daha da aydınlık bir hale getirdi.
"Elizabeth Stacy?" dedi Se-Joo, soru sorar bir ses tonuyla. Ağırlığımı masaya vererek yaslandım ve ona doğru döndüm. Tam karşımda duruyordu.
"Sanırım ilk önce bundan başlamalıyız." dedim kafamı sallayarak. "İsmim konusunda sana yalan söylediğimi düşünebilirsin, aslında söylemedim. Senin dünyanda..." derken duraksadım, bunu bu şekilde ifade etmek ne kadar doğru olacaktı bilemiyordum. Sonuçta başka bir gezegenden falan gelmiş değildim. "Adım Kang Ha-Neul ama benim geldiğim yerde, adım Elizabeth Stacy."
Kaşlarını kaldırmış suratıma bakıyordu.
"Bak," dedim. "Sana karışık gelecek, biliyorum. Hatta delice gelecek. Ama-"
"Bilmek istiyorum." diyerek sözümü kesti, kollarını göğsünde kavuşturarak cevaplarını beklemeye başlamıştı bile.
Önüme döndüm ve masanın dokunmatik ekranından birkaç tuşa bastım. "MJ, Valan Vlue dosyalarını aç." diyerek komut verdim.
"Valan Vlue dosyaları açılıyor." dedi, duymaya alışık olduğum o kendinden emin kadın sesi. Duvardaki ekranda, sırayla bir sürü fotoğraf belirmeye başladı. Geldiğim yere, halkımın yaşadığı yere ait fotoğraflar. Birkaç senedir oradan uzaktaydım. Bu yüzden fotoğrafların ekrana gelmesiyle, içimde bir şeylerin hareket ettiğine yemin edebilirdim.
Bakışlarımı monitörlerden ayırıp Se-Joo'nun suratına çevirdiğimde, gözlerinin bugün fazlasıyla alışık olacağı o şaşkınlıkla, fotoğrafların ekranda belirişini izliyordu.
"Geldiğim yer," dedim. "Valan Vlue."
Ekrandan gözlerini ayırarak bana doğru baktı. "Evet." diyebildi.
Kafamı salladım ve anlatmaya başladım. Önünde sonunda anlatacaktım, ona bir açıklama borçlu olduğumu biliyordum ama nereden başlayacağımdan emin olamadığım için bir türlü giriş yapamıyordum.
"Üzerinde yaşadığımız gezegen aynı olsa da, hayatlarımızın ait olduğu dünyalar birbirinden farklı." dedim, tekrar duvarda beliren fotoğraflara bakarak. Önümde duran ekrandan, daha açıklayıcı olacağını düşündüğüm birkaç tanesine bastım.
"Gerçekten ayrı dünyaların insanlarıyız yani?" dedi soru sorarcasına. Suratına baktım. "Sinirlerim bozuldu biraz hâliyle, kusura bakma." dedi. Bir elini uzatarak, devam etmemi işaret etti.
"Pekala" dedim dudaklarımı birbirine bastırarak ve devam ettim. "Dünyanın dengesi," dedim, duraksadım. Bunları daha önce, kimseye bu şekilde anlatmama gerek olmamıştı. Bu yüzden en çok nasıl daha anlaşılır olabileceğini düşünüyordum. "Doğa olayları, hayvanların davranışları, mevsimler gibi şeyler. Sonuçta her şey kendi içinde ve birbirleriyle bir denge hâlindedir ve bu denge aslında tek bir taşa bağlı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
valan vlue ☾ düzenleniyor
FantasiaAltı parçanın meydana getirdiği denge taşının oluşturduğu dünya dengesini korumak üzere eğitim almış Elizabeth Stacy ve ekibi, insanların aniden kaybolmaya başlamalarıyla birlikte bu esrarengiz olayı çözmek üzere 4 ay boyunca uğraşıyor ancak hiçbir...