Elizabeth ve Se-Joo kapıdan içeriye girer girmez, hızlı adımlarla kendilerine yaklaşan Austin karşılarında belirmişti. Daniel ise onu takip ediyordu.
"Elizabeth." dedi Austin, endişesi her hâlinden belli olan ses tonuyla. Kaşlarını çatmış, Elizabeth'in suratına bakakalmıştı. Sanki diyecek bir sürü şeyi vardı ama hangisini söylemesi gerektiğini bilmiyordu.
"Birkaç dakikaya burada olurlar tahminen. Ne yapıyoruz?" dedi Daniel. Bir elini beline koymuş, diğer eliyle çenesini ovuşturuyordu.
"Austin, üst kata çık ve benim odamda bekle." dedi Elizabeth soluklandığı sırada. Bu sırada Daniel, bakışlarıyla Se-Joo'yu işaret ederek kaşlarını kaldırdı. Elizabeth bunun üzerine "Ha." diyerek kafasını salladı ve konuşmaya devam etti. "Se-Joo, sen de Austin ile git. Seni de görmeseler iyi olur."
"Tamam." diyerek kafasını salladı Se-Joo ve Austin'e yaklaştı. Austin'in dudakları aralandı ve birkaç saniye boyunca Elizabeth'in suratına bakmayı sürdürdü.
"Bir şey mi söylemek istiyorsun?" diye sordu Elizabeth bunun üzerine. Ancak ortama nüfuz eden gürültülü kapı sesi her şeyi böldü.
"Gidin hemen." dedi Elizabeth ve Daniel'a kapıyı açmasını işaret etti. Bu sırada Felix ve Lexi de hızla geniş salondaki yerlerini almışlardı.
Kapıdan içeriye üç kişi girdi ve ortalarında duran adam ellerini arkasında kavuşturarak bir süre içeriyi süzdü. Yanında duran diğer adam ise kıyafetinin kolunu sıyırdı ve bileğindeki simgeyi göstererek sessizliği bozdu.
"Valan Vlue Ekip Birliği." diyerek kafasıyla selamladı.
"Elizabeth Stacy, ekip lideriyim." dediği sırada kolundaki saati hafifçe yukarı kaldırıp o da bileğindeki işareti gösterdi.
"Elizabeth Stacy." dedi ortadaki adam. "Şu meşhur, kusursuz savaşçı Elizabeth Stacy." diyerek gülümsedi.
"Öyle derler, evet." dedi Elizabeth de karşılık olarak. Çoğu kişi Elizabeth'i bu takma adıyla tanıyordu ama ona gelince; bu adı duymak, istemediği bir şekilde her seferinde yüreğini sızlatıyordu. "Ekip sorumlumuz burada değil. Ufak bir iş için çıkmıştı. Umarım sorun olmaz."
Adamlar kafalarını salladılar ve ortadaki adam konuşmaya devam etti. "Neden burada olduğumuzu biliyor olmalısınız. Size çoktan bildirilmişti." Elizabeth kafasını salladı. "Bizi içeri davet etmeyecek misiniz?" dedi adam kaşlarını kaldırarak.
Elizabeth, yanında duran Daniel'a döndüğü sırada Felix araya girdi. "Yeni temizlik yapmıştık biz de." diyerek gülmeye başladı. Bunun üzerine Elizabeth, adamlara dönüp zoraki gülümsemesini bahşetti. Gerginliğinin kokusu alınacaktı neredeyse.
"Pekâlâ, uzatmayalım en iyisi." dedi ortadaki adam kaşlarını kaldırarak. "Bildiğiniz gibi, Austin Martin'i arıyoruz."
"Ah, evet. Hiçbirimiz ondan böyle bir şey beklemezdik. Duyunca hepimiz çok üzüldük." dedi Elizabeth, sahip olduğu bütün oyunculuk yeteneklerini o an kullanmakta kararlıydı.
"Kendisi aranızdan herhangi biriyle iletişime geçti mi?" diye devam etti.
"Neler yaptığını geçen hafta bize bildirildiğinde öğrendik." diye yanıtladı hemen Elizabeth. Sorulara verdiği cevapları özenle seçiyordu. Ne yalan söylüyordu, ne de açıkça doğruyu. Bilerek soruları saptırmaya çalışıyordu.
Adam, Elizabeth'in suratına baktı. Elizabeth soğukkanlılığını korumakta zorluk çekiyordu.
"Açık konuşacağım. Siz Austin Martin'i saklıyor olabilir misiniz?" dedi adam, gözlerini bir saniye olsun Elizabeth'in gözlerinden ayırmadan.
"Hayır, kimseyi sakladığımız yok." dedi Elizabeth, bu kararlı bakışlara karşılık olarak o da kendi kararlılığını ortaya koymaya çalışıyordu. Sessizliğin ve gerginliğin hüküm sürdüğü bir süre böylece bakışmaya devam ettiler.
"Bize bir saniye verin." diyerek uzaklaştılar ve aralarında tartışmaya başladılar.
Felix bunu fırsat bilip Elizabeth ve Daniel'ın yanına yaklaştı ve adamların duymadıklarından emin olduğu bir ses düzeyinde fısıldamaya başladı.
"Vay canına. Yalan söylediğinize inanamıyorum. İkinizi böyle şeyler yaparken görmek çok şaşırtıcı." dedi. Elizabeth, anlamsız bir şekilde Felix'in suratına bakıyordu.
"Çok mu hoşuna gitti?" dedi Elizabeth fısıldayarak. Bu durum ile eğlenebildiğine göre Felix de sonunda kafayı yemiş olmalıydı.
"Hey." dedi Daniel, bu fısıldayarak anlaşma grubuna katılarak. "Teknik olarak hiçbiri yalan değildi. Kimseyi sakladığımız yok. Yukarıda işte." diyerek omuz silkti.
"Vay canına, Daniel." dedi Felix gözleri parıldayarak. "Bu hâlini daha çok sevdim dostum. Hep böyle ol lütfen." Daniel kafasını sallayarak güldü. Bu sırada adamlar konuşmayı bitirip tekrar onlara doğru yaklaşmışlardı.
"Austin Martin'den herhangi bir haber alırsanız Valan Vlue Ekip Birliği'ne bildirmekle yükümlü olduğunuzu belirtmek ister, aksi takdirde tüm ekibin Austin Martin'in işlediği tüm suçlara ortak sayılacağını ve buna göre cezalandırılacağını da eklerim." dedi, o ana kadar hiç konuşmamış olan adam kafasını eğerek. Elizabeth kafasını sallamakla yetindi. Ne diyeceğini bilemiyordu ancak bundan daha azını da beklemiyordu elbette.
"Eğitmen James Blake'in öğrencisiydin, değil mi?" diye sordu ilk başta konuşan adam. Ortadakiyse yalnızca Elizabeth'in suratını inceliyordu.
"Evet. Ben ve Daniel, ondan eğitim aldık." dedi Elizabeth dudaklarını birbirine bastırarak.
"Başınız sağ olsun. En son bunu Elizabeth Stacy adına postalamış. Öldükten sonra incelemeye almıştık. Bu yüzden geç ulaştı." diyerek Elizabeth'e siyah bir zarf uzattı.
"Teşekkürler." diyerek zarfı kavradı Elizabeth, biraz da şaşırmıştı. Eğitmen James ona ne göndermiş olabilirdi ki? Ayrıca neden bunu inceleme gereği duymuşlardı ki?
"Şey... Neden bunu incelemeye aldınız? Ölümüyle ilgili şüpheli bir şey mi vardı? Bize uzun zamandır hasta olduğu söylenmişti çünkü." diye söze girdi Daniel, sanki Elizabeth'in zihninden geçenleri okumuş gibi.
"Ne olur ne olmaz diye." dedi gülümseyerek. "Size iyi günler dileriz öyleyse." diyerek devam etti ve adamlar kapıya doğru ilerledikleri sırada Daniel da arkalarından onları takip etti.
Elizabeth, eline aldığı andan itibaren siyah zarfın etkisi altına girmiş, şaşkınlıkla ona bakıyordu. Eğitmen James birkaç ay önce hayatını kaybetmişti ve bu Elizabeth'i fazlasıyla sarsmıştı. Çünkü o, Elizabeth için bir öğretmenden çok, ailesinden biri gibiydi. Ne olursa olsun, her seferinde onu kollayan, ona arka çıkan ve akıl veren biriydi.
Zarfı açtığı sırada içindekinin bir fotoğraf olduğunu anlayabilmişti. Daniel, Elizabeth ve Eğitmen James'in birkaç sene önce birlikte çekilmiş fotoğraflarından biriydi.
Bir süre fotoğrafı inceleyip arkasını çevirdi. Arkasında el yazısıyla bir not yazılıydı.
"Onu bulduğunda her şeyi nasıl çözmen gerektiğini anlayacaksın."
Peki ya bu... Ne anlama geliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
valan vlue ☾ düzenleniyor
FantasíaAltı parçanın meydana getirdiği denge taşının oluşturduğu dünya dengesini korumak üzere eğitim almış Elizabeth Stacy ve ekibi, insanların aniden kaybolmaya başlamalarıyla birlikte bu esrarengiz olayı çözmek üzere 4 ay boyunca uğraşıyor ancak hiçbir...