Son çare...

50 11 3
                                    

Paul artık işe aramaktan çok bıkmıştı ve kara kara düşünmeye başladı. '' Ne yapacağım ben ? Oğluma nasıl bakacağım ? Koca şehirde bana işe verecek kimse yok. '' diye kendi kendine mırıldanırken birden aklına o esrarengiz adam geldi. Artık son çaresi o kartta yazan numarayı aramaktı.

Paul cebinden telefonunu çıkarttı ve numarayı çevirdi. Telefon bir süre çaldı ve telefonu açan kimse yoktu. Paul tamamen ümitsizliğe kapılmış bir şekilde tam telefonu kapatacakken bir ses geldi. 

- Alo ? 

+ İyi günler. Ben Paul Batler bu numaray....

Derken telefondaki kadın Paul ' un lafını kesti ve :

- Los Angeles ' tan üç km uzakta eski bir şeker fabrikası var. Oraya gelin.

Dedi ve yüzüne kapattı Paul ' un.

Paul ' un korkusu daha da büyümüştü ve bir şeylerin ters gittiği endişesine kapılmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu ama tek çaresi oraya gitmekti ve yola koyuldu. 

Paul taksi beklerken Caroline ' i aradı ve ona iş görüşmesine gittiğini biraz geç gelebileceğini ve onu merak etmemesi gerektiğini söyledi.  Taksi gelmişti , bindi ve şoföre gitmek istediği adresi söyledi. Artık yola çıkmıştı ve son parasını taksiye ayırmıştı geri dönmek gibi bir şansı yoktu.

Fabrikaya varmıştı. Fabrika çok bakımsız bir yerdi ve hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Burada insanların yaşaması imkansızdı. Paul ' un aklında kartviziti veren adamın giyiminden dolayı daha lüks bir yer canlanmıştı. Paul taksiden indi ve fabrikaya doğru yürümeye başladı.  İçeriye girdikten sonra onu bir adam karşıladı. 

- Bay Paul siz misiniz ? 

+ Evet buraya çağrıldım. 

- Beni takip edin efendim.

Paul önündeki ismini bile bilmediği adamla fabrikanın alt katına indi ve dar bir kapıdan geçtiler. Paul kapıdan geçtikten sonra kafasını kaldırdığında yerde çuvallar ve ortada bir masa. Yavaş yavaş ayak sesleri gelmeye başladı ve karanlıktan masaya doğru bir adam yaklaştı. Bu adam o kartı Paul ' a veren adamdı evet evet o adamdı. Paul adamın yanına doğru yürüdü ve elini uzattı ama karşısındaki adam Paul ' un elini sıkmaya tenezzül bile etmedi. Masanın önündeki sandalyeye oturdu ve : 

- Otur bakalım Paul. Her yeri gezip iş aradığını duydum. Senin hakkında biraz araştırma yaptım ve eşini oğlunun doğumu sırasında kaybettiğini , şimdi ise yıkık virane bir evde oturduğunu öğrendim. Sana iş vermek isterim fakat bu işler tehlikeli ve riskli işler. İşlerin sana getirisi çok büyük olacak bundan emin olabilirsin. Benim emrimde çalışmak ister misin ? 

+ Bayım daha isminizi dahi bilmiyorum. Ayrıca ne işi yapacağım ? Benim bir oğlum var ve ben cebimdeki son parayla buraya geldim.

- Bak Paul ben ne dersem onu yapacaksın. Yeri gelecek adam öldüreceksin , yeri gelecek uyuşturucu kaçakçısı olacaksın. Ama ne olursa olsun yakalanırsan beni tanımıyorsun. Merak etme yaptığın her işte çok büyük paralar kazanacaksın. Benim yanımda çalışan kimsenin parayla derdi olamaz. Al bu avansın. ( Masaya 4000$ koyar ) Git ve bizden haber bekle. Seni aradığımızda her ne ile uğraşıyorsan uğraş yanımıza gelmek zorundasın. 

+ Bayım bana isminizi bağışlar mısınız ? Kimin için çalışacağımı bilmek istiyorum.

- Kevin , Kevin Cartman

Paul ' un başka hiçbir şansı yoktu. 4000$ avansı görünce gözleri yerinden çıkacak gibi olmuştu. Bu para ile çok daha iyi bir eve taşınıp oğluna ve kendisine çok daha rahat yataklar alabilirdi. Çok mutlu bir şekilde eve döndü ve Joseph uyuyordu. Evde Joseph ' ten başka kimse yoktu. Caroline gece kulübüne eğlenmeye gitmişti. Paul çok kızdı fakat o kadar mutluydu ki hiçbir şey bu mutluluğu bozamazdı. Oğlunun yanına uzandı ve o evde ve yatakta yattığı son gün olduğunu bilerek uyumaya başladı. Yatak Paul ' a o kadar rahat geliyordu ki sanki tahta bir yatağın üzerinde değilde kuş tüyü bir yatağın üzerinde uyuyormuş gibiydi. Çünkü aklında yarın yatacağı yatağı hayal ediyordu...

Bir Katilin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin