Buluşma (Bölüm 1)

87 16 0
                                    

Bölümü bu kadar geç yüklediğim için üzgünüm.
Umarım beğenirsiniz.

~~~~~~~~~~♡~~~~~~~~~♡~~~~~~~~~~

Violetta

Kasvetli bir sabaha uyandım daha doğrusu yataktan kalktım. Gece boyu yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durmuştum bu gecenin katili görüceğim gece olmasının gerginliğiyle.

Ve en sonunda hava aydınlanınca yataktan fırladım. Monica ve diğer iki kızı uyandırmamak için üstümü değiştirerek odayı terk ettim. Ortak salona indim. Henüz kimse uyanmadığından ortalık sessizdi. Ve notu aldığım andan beri olduğu gibi yine aklım bu gece neler olabileceğiye ilgili senaryolar yazmaya başladı. Sonra bir anda kafama dank etti. Bu gece yarısı iki kişiyi öldürmüş psikopat bir katille buluşucaktım. Bunu yalnız yapmamalıydım ama kimi alabilirdim ki yanıma?

Monica, Aaron ya da James söz konusu olamazdı. Tanımadığım biri veya bir profesör de. Aslında aklıma ilk gelen isim Dumbledore du ama o ölüydü. Ölüydü. ÖLÜLER!

Tabi ya! İhtiyacım olan kişi Sirius Black'ti. Eğer bana Profesör Snape'i bulmama yardım edicekse pekala arkamı da kolluyabilirdi. Hem Dumbledore onun tam olarak ölü olmadığını söylemişti. Acaba büyü yapabilir miydi?

Yapıcak bir şeyimin olmasının verdiği heyecanla ihtiyaç odasının yolunu tuttum.

Odanın önüne gelince normalde yapmam gereken şeyi uygulamak yerine yüzümü duvara çevirdim ve konuşmaya başladım.

"Alexsander, Helena bana borçlu olduğunuzu söylemiştiniz. Şu an gerçekten bir iyiliğe ihtiyacım var.
Lütfen bana Sirius Black'i bulmamda yardım edin."

Sözlerim biter bitmez siyah, keskin hatlara sahip meşe ağacından bir kapı göründü.
Kapıyı yavaşça açtım ve kendimi karınlık bir odada buldum.

Asamı çıkardım ve ufak bir büyü kullandım. "Lumos" dememle asamın ucunda ufak bir ışık belirdi.
Ve... söndü.

Sirius Black hemen karşımda duruyordu.

...

"Umm, merhaba?"
Sesim kulağa çok apatalca gelmişti ama söyliyecek başka bir şeyim yoktu.

"Sanada merhaba küçük kraliçe. Gelmen bayağı uzun sürdü ha?"

"Bir saniye! geliceğimi biliyormuydun yani?"

"Tabiki"
Dedi yüzünde büyük bir sırıtışla havada süzülürken.

Hayalet gibi görünüyordu ama daha farklıydı. Normal hayaletlerin aksine beyaz, büyülü bir sis değilde gri bir dumandan yapılma gibiydi.

"Sen nesin? Yani hayalet değilsin-"

"Evet biliyorum. Ben dumandan yapılmayım falan filan. Açıkçası ben de ne olduğumu bilmiyorum. Tek bildiğim sana yardım etmem gerektiği.
Şimdiii işimize dönelim mi?"

"Evet doğru. Senin yardımına ihtiyacım var."

Sirius'a herşeyi anlattıktan sonra onunla gece yarısı iksir sınıfının orda buluşmak için sözleştik.

Günün geri kalanı ise oldukça normaldi. Dersler, öğle yemeği. Tek fark Andrea'nın orada olmamasıydı ve bu bütün gryffindorları etkilemiş görünüyordu. Bazıları ise korku içindeydi. Gerçi onları kim suçlayabilir ki.

...

Gece yarısına bir kaç dakika kala James'in görünmezlik peleriniyle beraber. Şişman hanımın portresinin önündeydim. Sessizce yürümeye başladım. İksir odasının oraya gelince sirius'u gördüm. O da beni fark edince yanıma geldi.

"Şimdi ne?"

"Hiçbir fikrim yok. Notta zindanların orda demişti belirli bir mekan adı vermedi."

Derken ufak mavi bir ışık topu belirdi. Eh biz de takip ettik. Bir dönemeçten sonra Sirius'u kaybettim.
Arkamda kalmıştı.
Ama bir nedenden dolayı daha ileri gidemiyor gibiydi. Ağzının oynadığını gördüm. Eliyle git işareti yapınca durum açıklık kazandı.

Bunu tek başıma yapmak zorundaydım.

Işığı takibe devam ettim ve kısa bir süre sonra bir odaya vardık. Kapıyı yavaşça açtım ve titrek bir görüntüyle karşılaştım.

"Gwendoline.."

  Hırsız Cadı, Karanlık Kraliçe (Harry Potter'dan Sonra)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin