MULTİ= ALEV
ARAS
Kızıl kafa lafını söyledikten sonra yanındakilerle beraber kantinden çıktı.Hala sinirim geçmemişti. O kim ya, kim oluyor da bana kafa tutuyor. Ama bunun hesabını çok pis ödeticem ona. Söylediğine pişman edicem. Ona öyle bir şey yapıcam ki hayatı boyunca asla ama asla unutmayacak. Ben hain planlarımı kurarken Sarp yanıma geldi. " ne yapacaksın abi?" dedi. Henüz bilmiyorum ama çok kötü bir şey olacak. Hepsine döndüm ve " merak etmeyin. çok kötü bir şey yapıcam. o lafları söylediğine pişman edicem onu. daha doğrusu hepsini. Henüz aklımda bir şey yok ama olmayacağı anlamına gelmez. Bunu çok ağır ödeyecek." dedim. Mine " iyi de abi okulun içinde ne yapabilirsin ki. en fazla rezil edersin. Bu da sana ters olur. Ne yapacaksın?" aslında haklıydı rezil etmek çok hafif kalırdı. Bu bana tersti. onu derinden yaralamam gerekiyor. Ama nasıl? elbet bir yolunu bulucam. Ama şimdilik rezil etmek en ağırı olur. şimdilik...
ALEV
Sinir ya sadece sinir. gelmiş bir de yok böyle yaparım yok şöyle yaparım. Sen kimsin lan. Kimsin sen. Valla geberticem onu. o söylediklerini bin pişman edicem. Hayır yani sana yolu tarif ediyorum git işte niye duruyorsun öyle. Tamam madem duruyorsun niye bana sataşıyorsun. "Alev kardeşim sakin dur. Titriyorsun resmen. Boşver ya." dedi Güneş. " yok abi ben sakin duramıyorum. Benim sinirimi çıkaracak biri bulmam lazım. böyle olay çıkarmayacak biri." dedim. Tuğçe hemen " kardeşim müdüre ne dersin. Ne de olsa babandan korkuyor." dedi ve ikimizde aynı tarafa dönüp sırıttık. işte bu ya. Tuğçeyi yanaklarından öptüm ve arkamı dönüp " evet gençler. Malum kişiyi bulduk. Şimdi planı anlatıyorum. Biz kızlar yere otururken siz erkeklerde kendi görevlerinizi yapacaksınız. Ama birimiz müdürü oyalayacak. Daha doğrusu tüm okulu. O iş bende. Savaş sen gidip müdür odasının olduğu katın kameralarını devre dışı bırakacaksın. sonra Oğuza mesaj çekeceksin. Oğuz yukarı çıkacak ve yeni gelenler hakkında bilgi toplayacak. Zaten her bok o kağıtta yazıyor. Güneş ve Merve siz ayağa kalkıp arada gözetleme yapacaksınız. İş bitince oğuz lazeri bize doğru tutacak ve herkes normal haline yavaşça dönecek. bu sayede hem bilgi toplayacağız hem de ben sinirimi atmış olucam. Nasıl fikir ama ." Barış hemen "iyi hoş ta ben ne yapıcam?" dedi. hemen " senin görevin her zaman ki gibi Mukaddes hocayı binadan çıkartmak. Biliyorsunuz ki kadın törenlere çıkmıyor." dedim ve hepsi birden kafalarını salladı. elimi ortaya koydum ve " hadi o zaman. başlıyoruz..." dedim hepsi elini koyunca sessizce sevindik ve planı uygulamaya başladık. İlk önce Mukaddes hocayı çıkarmaya gittik. öğretmenler odasına Barış girdi ve biz de yandaki odanın kapısından onları dinledik. Barış bir anda kendini yere attı ve " hocam, hocam yardım edin lütfen" demeye başladı gülmemek için kendimizi zor tutmuştuk. Mukaddes hoca " noldu yavrum iyi misin. bir yerine bir şey oldu mu? " dedi. barış biraz ses tonunu değiştirerek " hocam arkadaşlarımın yanına gitmem gerek ama bu halde tek başıma gidemem. lütfen yardım edin." dedi. Mukaddes hoca " e oğlum nöbetçiyi çağır seni dışarı çıkarsın." deyince bir gerildik ama Barış hemen toparladı. " hayır hocam asla. ben bunu arkadaşlarıma yapamam. güvenmediğimiz biriyle yanlarına gidemem. ama sizi biz annemiz gibi görüyor ve güveniyoruz. O yüzden siz beni götürün hocam. İnanın bana ölüm kalım meselesi. ahh. çok acıyor yaa" dedi ve tepinmeye başladı. Mukaddes hoca " ama oğlum şimdi tören falan yapılacak. hadi seni nöbetçi götürsün" "hayır hocam siz bu kadar duygusuz, vicdansız, merhametsiz ve gaddar olamazsınız. eğer gelmezseniz benimle ölümü görün hocam." " evladım deme öyle tövbe estağfurullah. iyi tamam hadi ver kolunu" diyince hemen kapının ağzından çekildik. Barış elini tamam dercesine sallayınca savaş hemen güvenlik odasına gitti. zaten bu saatte güvenlik memuru odada olmuyordu genelde kantinde oluyordu. savaş ta gidince biz kızlar tören yerine gittik ve hemen yere oturup bağdaş kurduk. Mikrofon açılma sesi gelince hemen müdür konuşmaya başladı. Bende bağırmaya. " ya allah aşkına okulun ilk günü bu sıcakta bu kadar insan bekletilir mi hocam ya. zaten ayrı sinirim bugün. valla bu tören bir an önce bitmezse boğazımı keserim ve suçlu olarak da bu okulu gösteririm. Yemin ederim yaparım. Siz böyle yapınca benim içimdeki okuma hissi resmen benden kaçıp gidiyor. sonra da Alev niye okulu sevmiyorsun. Alev neden böyle yapıyorsun. Alev de Alev. Hay Alev kadar başınıza taş düşsün ya. Müdür bey bakın eğer uzatırsanız olacaklardan ben sorumlu olmam. o yüzden ne yapıyorsanız kısa sürsün . bakın medenice söylüyorum." ben daha devam edecekken Güneş tamam işareti yaptı. o sırada ayağımın ucunda lazer ışığını gördüm ve kısa kestim. " hayır yani siz bilirsiniz yine de benden söylemesi" deyip sustum. Savaş hemen arkadan dolanarak yanımıza geldi. Arkasından da Oğuz. ve işte olay bitmişti. Ama Barış hala ortalıkta yoktu. Nerde lan bu? arkamda bir hareketlilik olunca döndüm ve Barışı gördüm. Salak hocayı Dışarı çıkartmış. Neyse artık. Müdür " sırada İstiklal Marşı var gençler. okuduktan sonra herkes sınıflarına çıkabilir." dedi ve kürsüden indi. Müzik hocamız kürsüye çıktı ve İstiklal Marşımızı okumaya başladık. 1 dakika falan sürdükten sonra herkes sınıflarına dağıldı. Biz herkesin girmesini bekledikten sonra girmeye başladık. tabi bir oyun eşliğinde. Ben Oğuzun sırtına, Güneş te Savaşın sırtına bindi. hemen hizaya geçtik ve ben "3,2,1" dedikten sonra başladık. en önde her zaman ki gibi Oğuzaşkımla ben vardık. Sınıfa doğru ilerlerken bir şey fark ettim ve etmemle bağırmam bir oldu. çünkü yeniler bizim sınıfa doğru ilerliyordu. " Oğuuuuuuzzz. koooş. çabuk ol sıramı kapacaklar." deyince Oğuz ışık hızına bağladı ve 10 saniye içinde sınıfın kapısına ulaştık. Kapının önünde Oğuzun sırtından indim ve havalı bir şekilde sınıfa girdim. Sıramın boş olduğunu görünce sırama doğru koşup cam kenarına oturdum. Güneş yanıma Merve ve Tuğçe önümüze , onların önüne Savaş ve Oğuz, onların önünde de Barış oturuyordu. Sınıfa yeniler girince kapı tarafındaki köşeden başlayarak öne doğru oturmaya başladılar.Hemen sıramın üstüne oturdum ve kızları yanıma çağırdım " şimdi canımcımlarım gelelim analiz yapmaya yenilerle ilgili" dedim ve Güneş hemen lafa atladı." ay şu Arasın arkasında ela gözlü bir çocuk var ya hani taşş dediğim. İşte o çocuk taşş."dedi. hemen onu bu düşüncelerden arındırmak için " salak onu mu diyorum ben. Napıcaz bir şeyler yapmamız lazım." dedim ve onlara baktım. Merve " kızım bir rahat dur ya daha okulun ilk günü. eğer bir şey yaparlarsa biz de karşılık veririz yani. sen rahat ol." dedi ve bacağıma vurdu. Aslında haklıydı yani bana bulaşırsa bende ona bulaşırdım. Tuğçe hemen " ay evet şimdi gelelim şu gruptaki meteorlara. şu Mert var ya allahım çocuk başka ülkeden gelmiş gibi. eridim şuan." dedi ve direk kafalarımızı ona çevirip hortlak görmüş gibi baktık. Bunun üzerine Tuğçe hemen toparlamaya çalıştı. " ıııı...şey. yani şey. Karakter analizi yapıyorduk ya biz. Bende hemen dışından başlayayım dedim. Zaten Alevle kavga etme potansiyeli olduğunu anlayınca tam bir salak olduğunu anladım. yani gözlerinizi üzerimden çekin. tırsıyorum yaa... bakmayın öyle" dedi ve pencereyi açtı. Merve hemen gruptaki bir diğer çocuğu anlatmaya başladı. " şu bir tane kendini bir bok sanan var ya. Mavi gözlü. Ben hayatımda onun kadar kendini beğenmiş, salak ve herşeyi elde edebileceğini sanan birini görmedim. o var ya tanıdığım en-" hemen Mervenin sözünü kestim ve " kızım yavaş gel. Bağladın yine motora. Hem sen nerden anladın böyle olduğunu. çocuk alt tarafı saçma sapan bir espriye güldü. Ama bir yandan haklısın o gruptakilerin hepsi boş ve-" sözümü Aras kesmişti " ve yakışıklı mı diyecektin" dedi ve tüm grup gülmeye başladı.sınıfta bizi izlemeye başlamıştı. Bir kahkaha attım ve ayağa kalkıp tam karşısında dikildim. " yok canım. Beyin yoksunu, ultra egoist ve nerden geldiği bilinmeyen varlıklar daha doğrusu hayvanlar dicektim ama sen sözümü kesince bu laflardan mahrum kaldın. Şimdi sana ilk ders. Biri konuşurken dinle ki sonra dan etrafına far görmüş tavşan bakışları atma. tamam mı tatlım" dedim ve herkes "ooooooooo" demeye başladı. Bende bunun verdiği zevkle kollarımı önümde birleştirip ona baktım. Birden aramızdaki sıraya kollarını yerleştirip konuşmaya başladı " bakıyorum da ilk okul çağına dönmüşsün. Çocuk çocuk hareketler, çocuk gibi laf sokmalar. Hayır çok istiyorsan seni oraya postalayabilirim. Sen yeter ki iste.Bende onun gibi kollarımı sıraya yerleştirdim ve biraz yüzüne yaklaşarak " Kuyruğuna basınca böyle mi konuşuyorsun veliaht. hayır çok acıttıysa laflarım söyle ben seni acıtmayacak laflar bulayım.Bu arada buradan gitmeye hiç niyetim yok biliyor musun? ama sen çok istiyorsan ilkokul hemen yan tarafta." dedim ve birbirimize nefret dolu bakışlar attık. Aniden onun tarafı ve benim tarafım bizim gibi karşı karşıya gelmişti. Savaşın karşısında yeşil gözlü bir kız, Barışın karşısında kahverengi gözlü bir kız, Oğuzun karşısında gri gözlü bir kız, benim karşımda Aras, Tuğçenin karşısında ela gözlü bir çocuk, Güneşin karşısında yeşil gözlü bir çocuk ve Mervenin karşısında mavi gözlü bir çocuk duruyordu. Hepimiz birbirimize ölümcül bakışlar atarken nereden çıktığını anlamadığım bir hoca " ne oluyor burada. Alev hemen yerlerinize geçin." dedi bende lafa atlayıp " hocam önemsiz bir mevzu. arkadaşlar ilk okulun yerini sordular da biz de cevap veriyorduk. Abartılacak bir şey yok yani" dedim. Aras " aynen hocam kızıl kafaya katılıyorum. Abartılacak bir şey yok. Zaten ilkokulun yerini biliyormuş. Kendini oraya postalayabilir." dedi ve pis pis güldü. tabi ben altta kalır mıyım? " Hocam şimdi dersimiz biyoloji ya. Bu arkadaşların da nereden çıktıkları belli değil. Acaba onların nerden çıktıklarını cevaplayabilir misiniz? Yada siz durun ben cevaplayayım. Imm neydi. Hah buldum. Ama şimdi söylersem ayıp olur hocam. Yazık çocuk ağlamasın. Maazallah babasına söyler falan.Ay şuan çok korktum beni babasına söylicek. imdaaaaat yardım edin" dedim ve sınıfla beraber gülmeye başladım. Aras hemen sıraya tekme attı ve sınıfa döndü " kesin lan sesinizi.Eğer bir daha gülerseniz hepinizi sikerim lan. Sende bana bak. Sınırlarını çok kötü aşıyorsun. Eğer bir daha bana bulaşırsan seni doğduğuna pişman ederim kızıl kafa." dedi ve sırasına geçip oturdu. Bende sırama geçip oturdum ve defterimi çıkarıp hocayı dinlemeye başladım. Hoca " evet arkadaşlar şimdi sınıfımıza yeni gelen arkadaşlarımızı biraz tanıyalım. En köşeden başlayarak kendinizi tanıtır mısınız? Ancak hoşlanıp hoşlanmadığınız şeyleri söylemeyi unutmayın. Buyrun gençler " dedi ve eliyle en arkayı gösterdi. Aras kalkmadan sırasında yayılarak kendini tanıtmaya başladı." Aras Sargın.herkes yavaşça tanır beni zaten kızıllardan hoşlanmam." dedi ve bana ruhsuz bir yüz ifadesiyle baktı. Bende hemen " aman onlara sana bayılıyor sanki." dedim. yanındaki çocuk da aynı şekilde oturarak kendini tanıtmaya başladı. " Sarp Kaya. sarıları sevmem.kendilerini bir şey sanarlar." diyince sınıfta ki sarılar hemen ofladı tabi Güneş hariç." zaten hocam böyleleri kendilerini bir şey sanınca sarılara sıra gelmiyor. listenin başını senin gibi öküzler çekiyor merak etme. " dedi ve tam on ikiden vurdu. Sarp Güneşe kötü kötü bakarken öndeki kız konuşmaya başladı." Mine Sargın. hoşlanmadığım bir şey yok. Karakteri düşük olanlardan haz etmem." dedi ve oturdu. Anam bu Arasın kardeşimiymiş. Yazık kıza acıdım. Oğuz hemen atladı ve " o zaman kendinden haz etmiyorsun." dedi. kız ona öyle bir baktı ki valla ben tırstım. Aras hemen " doğru konuş lan." dedi Oğuz da " hadi ya naparsın göstersene " dedi ve sıradan kalktı. Aras ta sıradan kalkınca hoca hemen " hemen yerlerinize oturun yoksa ceza alırsınız." dedi. bunun üzerine Minenin yanındaki kız ayağa kalktı ve " Sude Özberk. Hoşlanmadığım şeyler resim yapmak.hoşlandığım şeyler müzik dinlemek." dedi ve oturdu. O sırada Barış o kıza bakıyordu. önlerindeki çocuk ayağa kalktı ve " Deniz Aksoy. Hoşlanmadığım şeyler sarışınlar. Esmer candır." dedi ve Merveye bakıp piç piç sırıttı. Merve hemen " zaten hocam şu kendini beğenmiş salağı kim ne yapsın. Esmer bile katlanamayıp kaçıyordur." dedi ve o da ona aynı şekilde sırıttı. Deniz hemen " o yüzden mi yanımdalar " dedi. Merve bir şey söyleyecekken hoca " Aras ve Oğuz için söylediklerim sizlere de geçerli." dedi ve devam etmesi için Denizin yanındaki çocuğu gösterdi. çocuk ayağa kalkıp " Mert Molluoğlu. Sarılardan hoşlanırım." dedi ve Tuğçe ye bakıp sırıttı. Tuğçe dışında herkes sevinmeye başladı. Son olarak bir tane kız kalmıştı. ayağa kalktı ve " Özge Bozkurt. erkeklerden hoşlanmam. hatta nefret ederim." dedi ve oturdu. Savaş ona bakıp" Aynı şekilde erkeklerde senden hoşlanmaz. Merak etme yani." diyip göz kırptı. Kız da göz devirdi ve hocayı dinlemeye başladı. hoca " evet çocuklar. Öncelikle hoşgeldiniz. Ben biyoloji öğretmeniniz Nebahat Pınar. bugün ki dersimizde canlıların ortak özelliklerini işleyeceğiz." diyip ders anlatmaya başladı. Dersin bitmesine 2 dk falan kala hoca dersi bitirdi. ve biz konuşmaya başladık. sonra zil çalınca herkes sınıftan çıktı. Sabah ki yaptığımız plan aklıma gelince Oğuzu çağırdım." knk sen şu çektiğin fotoları hepimize göre çektirip akşam kulübeye getirsene.Hem aşamaları da konuşmuş oluruz." Oğuz kafasını salladı ve yerine geçti.Kızlara dönüp kaç ders kaldığını sordum. "Alev oha. daha yeni ilk dersten çıktık kızım." Merve bunu söylediğinde isyana bağlamıştım resmen. Bizimkilere dönüp " Ben uyuyorum.Kimse ölmedikçe beni kaldırmayın. Kaldıranın anasını severim. Ona göre." dedim ve uyumaya başladım.
Ne kadar süre geçtiğini anlamamıştım. Ta ki biri koluma dokunana kadar.Kafamı kaldırdım ve kimin beni uyandırmaya çalıştığına baktım. Ve hüsran... Müdür bey başımda dikilmiş bir şekilde suratıma bakıyordu hem de sınıfla beraber. Acaba bu kadar önemli ne oldu. Hemen kendimi toparladım ve " kim öldü?" dedim. çünkü onlara kimse ölmedikçe beni uyandırmayın demiştim. Müdür suratıma baktı ve " Günaydın Alev hanım. Uyandırdığımız için kusura bakmayın." dedi. Suratına bakıp " Ne kusuru hocam . buyrun ne lazımdı?" dedim ve tekrar esnemeye başladım. Müdür sabır çekercesine başını kaldırdı ve " Okuldan çıkman lazım. Mümkün müdür acaba?" deyince olayın farkına vardım ve " Okul bitti mi?" dedim. Sınıf bana bakıp gülmeye başladı. Sınıfa döndüm ve " noluyor ya. ne gülüyorsunuz. komik bir şey mi var? söyleyin biz de gülelim. ayrıca hocam okul bittiyse ben artık gidiyim." dedim ve çantamı alıp sınıftan çıktım. Kapının önünde hiç görmek istemediğim, Dünya başına yıkılsa da kurtulsam dediğim kişiyi gördüm. Buse. Evet kendisi okulun en iyi sürtüğü rolündedir. Çoğu kez bizim çocuklara bulaşmaya kalkıştı ama benim sayemde istediğini elde edemedi. Ne acı... Ona döndüm ve " Evet benim saygı değer sürtük okul arkadaşım aynı zamanda en nefret ettiğim kişi. Seni dinliyorum. Kuyruğuna ne ara bastım. Çünkü ben hatırlamıyorum." dedim ve kollarımı önümde birleştirip ayağımla ritim tutmaya başladım. Saçma bir şekilde gülmeye başladı ve " Aaa tatlım. Biliyor musun sana acıyorum. Çünkü okula gelen yeniler sayesinde senden çok kısa bir sürede kurtulucam. Ama merak etme gittiğin yerde seni ziyarete gelirim. E sonuçta yalnız kalacaksın. Bu çok kötü bir şey. Kıyamam." dedi ve yanağımı okşamak içini elini uzattı. Elini hemen ittirdim ve " gerek yok tatlım çünkü yeni gelen bile olsa kimse beni buradan gönderemez. Bu arada hayallerini yıktığım için çok üzgünüm ama napalım kader." dedim omzuna vurup okuldan çıktım. Sanırım bizimkiler çoktan gitmişlerdi kulübeye. Hemen Oğuzu aradım ve nerede olduklarını sordum. Tahmin ettiğim gibi kulübedelerdi. Okulun bizler için ayarladıkları bisikletlerden birini alıp yola koyuldum. Zaten kulübe fazla uzakta değildi. Yolda giderken yanımdan son model bir araba geçti. Arabalarla aram o kadar iyi olmadığı için markasını anlamadım. Arkasından saydırıp tekrar yola odaklandım. Kulübeye vardığım da bizimkileri gördüm içeride oturmuş harıl harıl bir şeyle uğraşıyorlardı. Kapıyı açtım ve " Hey milllet. Ben geldim." dedim. sonra önümü döndüm ve dönmemle yere yapışmam bir oldu. Çünkü kızlar bir anda üstüme koşup bana sarılmaya çalışmışlardı. Bunu her zaman yaparlardı ama zarar gören ben olurdum hep. Nefesim çıkmayınca " Kızlar.. nefes." dedim ve onları üstümden ittirdim. Hepsi üstümden kalktıktan sonra yanaklarımı öpmeye başladılar. Onları ittim ve " sömürdünüz lan. Onlar ne kadar değerli haberiniz var mı. Onlar benim yanaklarım." dedim ve gidip Savavaşın yanına oturup ona sarıldım. Bana sarıldı ve " nerede kaldın. Her zamankinden daha fazla geç kaldın" dedi. Evet bunun bende farkındaydım çünkü o salak araba az kalsın beni eziyordu. O na döndüm ve " sorma ya başıma neler geldi. Salağın biri yolda bisikletle gelirken son hız yanımdan geçti az kalsın altında ezilecektim." dedim ve bizimkilere döndüm. Güneş, Merve ve Tuğçe aynı anda " iyi misin?" dediler. Bunlara hep şaşırırdım. Her defasında aynı anda doğru şeyi söyleyebiliyorlardı. Mesela ben onların yerinde olsaydım direk ' çiğköfte aşkına' derdim. Ama onlar benim gibi değillerdi. " iyiyim merak etmeyin. Hem zaten arkasından öyle bir saydırdım ki bir daha yola çıkmaya bile cesaret edemez." deyip gülmeye başladım. Hepsi benimle birlikte gülmeye başladı. Sonra aklıma gelen şeyle Oğuza döndüm. " Hazır mı?" dedim.Oğuz hemen " tabi ki. benden kaçarmı lan " dedi ve kağıtları dağıtmaya başladı. Kağıdı elime aldığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı çünkü gördüğüm şey mükemmeldi. Tüm kağıtlara baktım ve aynı yazıyı görünce sevinç çığlığı attım. İşte şimdi elime düştün ARAS SARGIN...
Sizce Alev ne gördü kağıtta?
Alev mi, Aras mı?
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Hepinizi seviyorum.
Görüşürüüüz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİDOLU (ESKİ ADIYLA SOĞUK SAVAŞLAR)
Teen FictionAlev, okuduğu kolejde yanında yandaşları ile hocaların kabusu haline gelmiştir. Yaptığı oyunbazlıklar ile herkesi kendine düşman eden Alev için artık etme bulma dünyası durumu başlamıştır. Onca yaptığı şeyden sonra okulun sahibinin oğlunun okula gel...