En güzel yaşlarımızın olduğu bu dönemlerde kim acı çekmek isterdi ki? Hepimizin tek gayesi eğlenmek ve sınavlarımızdı. Okul hayatımızı doya doya yaşamak hepimizin hakkıydı. Elbette engeller çıkacaktı önümüze ama yine de pes etmek öğrencilerin lügatinde yok! Çünkü pes etmek gibi bir şansımız yok. Düşünsenize bu sınava girmek istemiyorum. Pes ediyorum diyorsunuz ve bam! Bir bakmışsınız ki sınavın ortasında kağıtla bakışıyorsunuz. Böyle işte. Okul hayatı boyunca yapmam dediğiniz veya yapmayacağım dediğiniz ne varsa yaparsınız. Bu böyledir. Bazılarımız asla derslere katılmam der ama ertesi gün ailesinin zoruyla derslere katılmak zorunda kalır. Bazıları asla okulu asmayacağım der ama bir anda canı sıkılır ve okuldan kaçar. Söylediklerimiz ve yaptıklarımız birbirini tutmaz kısacası. Bende şu an o durumdaydım. Asla bir erkeğe bağlanmayacağım diyerek kendime koyduğum kuralları kendim yıkmaya başlıyordum. Giderek bağlanıyordum. Bu durum ne kadar istemesem de hoşuma gidiyordu. Erkekleri gereksiz varlıklar gibi gören ben ( Babam hariç. O benim babam çünkü sjxwnxjncıw) şimdi egolamanın birine yavaşça bağlanıyorum. Hayatımdan çıksın istemiyorum. Hep hayatımda olsun istiyorum. Hiç gitmesin. Ne kadar paranoyakça düşünceler değil mi? Çünkü her insan istemese de hayatımızdan çıkar. Ama öyle istiyorum işte. Ve galiba çıkmaması için elimden geleni yapacağım...
Uyandığımda birinin ayağı burnumun ucundaydı. Pembe çorap ve üzerinde gumball simgesi vardı. Kesinlikle Merve! Ondan başka gumball karakterinin manyağı yoktu bu evde. Merve'nin ayağını ittim ve yataktan çıkmaya çalıştım. Bir yanımda Tuğçe bir yanımda Merve ve ayağımın ucunda uyuyan Güneş olunca biraz zor oluyordu. Nasıl sığdığımızı bende bilmiyordum. Yataktan çıktıktan sonra aynanın önüne geçtim. Avazım çıkana kadar çığırdım. Olamaz ya! Kapının aniden açılmasıyla arkamı döndüm kapıya. Beni kimse böyle görsün istemiyordum. Dün fazla geç yattığım için sabah bu haldeydim. "Ne oluyor lan!"diye bağırdı Savaş. "Alev niye bağırdın?" Diye sordu Tuğçe. Beni bir görseniz siz de bağırırsınız. Yavaşça arkamı döndüm. Savaş, Oğuz ve Barış kapıda öylece durdu. "Tövbe bismillahirrahmannirrahim! Kızım kurana mı bastın!"diye bağırdı Barış. Yataktan yastığı alıp Barış'a attım. Ne kadar kötü bu çocuk ya! "Çok kötüsün Barış! Ben burada sendrom yaşıyorum sen gelmiş dalga geçiyorsun. Ben bu halimle nasıl dışarı çıkıcam! Off Allahım ya!" Aynanın önünde gözüme iyice bakmaya başladım. "Bunun için mi çığırdın sen! Kızım bir pazarımız var onunda sen içine ettin! Yürüyün gidelim yatalım. Sabah sabah nedir bu çektiğimiz" diyen Oğuz'la dudağımı sarkıtıp gözlerimi açtım ve gözlerim kızarmaya başladı. Ben bu hale gelmişim onlar beni umursamıyorlar. Benim moodum şu an yerlerde ve kimse beni umursamıyor! Ben zaten niye varım ki? Barış bana gözlerini kısarak baktı ve "Şimdi kafasında kuruyor. Bahane arıyor kendince" dediğinde sırıttım. "Ve buldu" dedi Barış ve koşarak odadan çıkıp kapıyı kapattı. Kızlara döndüm ve "Beni eski halime döndürün. Hemen!" Dedim. Kızlar gözlerini ovalayarak yataktan kalktılar ve sırayla kapıdan çıktılar. Sanırım daha ayılmadılar. Tekrar aynaya döndüm ve yüzüme baktım. "Allahım off ya!"diye kendi kendime söylendim. Benim acilen eski güzel Alev olmam gerekiyordu. Evet egom biraz aç kaldı doyurayım dedim. Bu aralar onu fazla boşlamıştım. Güzel ben! Allahım yarattığın şahesere hamd olsun ya! Kendime bayılıyorum. Sanırım aşık oldum!
Kızlar gözlerim için çeşitli maskeler uyguladıklarında daha iyi olmuştu. En azından sabahki gibi değildim. Gün içerisinde de şişkinliğin geçeceğini söylemişlerdi. İnşallah doğrudur. Yoksa derilerini yüzmekte hiç çekinmem!
"Kızım az yavaş ye! Boğulacaksın" diyen Tuğçe'ye elimi 'boşver' der gibi salladım. Öleceksem çiğ köfteden öleyim. Çiğ köftemi acı sosa biraz daha bandırdım. Allahım bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Son lokmamı da ağzıma attım ve kolamı da içip sandalyede geriye yaslandım ve karnımı okşadım. "Yine iyisin bugün. Doyduk." diye karnımla konuşmaya başladım. Deli biri olarak beni görebilirsiniz ama ne yapayım huy olmuş. Tuğçe "Ayı! Üç dakika içerisinde gömdün koca dürümü. Kızım bir gün gideceksin o pisboğazından ama hangi gün" Ben Tuğçe'ye 'yav he he' bakışı atarken bizim çocuklar mutfağa girdiler. "Oğlum adam oradan geliyor yerinizde duruyorsunuz. Öldürmek gelmiyor aklınıza herhalde" dedi Savaş. Sanırım yine pubg atmışlardı. Bende oynardım onlarla bazen. "Ne oldu yenildiniz mi yine" diye dalga geçtim. Savaş "Alev sus allah için. Zaten sinirim alt üst oldu." Dediğinde omuzlarımı silktim. "Bana ne! Ben mi sinirlen dedim. Sende sinirlerine az hakim ol" bunu söylememle hepsi bana baktılar. Merve "Bunu söyleyen sen o gün kavga çıkardın. Garip doğrusu" dediğinde "Alt tarafı çocuğu biraz hırpaladım. Ne var bunda?" Dediğimde hepsi kafalarını 'tabi tabi' dercesine salladılar. Daha fazla onlarla muhattap olamayacaktım. "Neyse ne yapıyoruz şimdi?" Diye sordum. Barış "Biz erkekler sinemaya gidelim siz alışveriş yapın" dediğinde kafamı salladım. İhtiyaçlarım vardı zaten. Gratis'te de indirim günüydü. Gider işlerimi hallederdim. "Gratiste işlerim vardı zaten. Kızlarla beraber onları halleder sonra yemek yeriz. Sonra da alacağım kitaplar var onları alırız. Biraz dolandıktan sonra da siz sinemadan çıkarsınız eve döneriz. Belki kızlar da bir şeyler alırlar." Dediğimde ayaklandık. Kızlarla odaya girdik ve hazırlanmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİDOLU (ESKİ ADIYLA SOĞUK SAVAŞLAR)
Fiksi RemajaAlev, okuduğu kolejde yanında yandaşları ile hocaların kabusu haline gelmiştir. Yaptığı oyunbazlıklar ile herkesi kendine düşman eden Alev için artık etme bulma dünyası durumu başlamıştır. Onca yaptığı şeyden sonra okulun sahibinin oğlunun okula gel...