お母様*

3.2K 261 157
                                    

"Saygın ve Sayın Anneciğim,

Oradan çıkmana ve özgür kalmana sadece bir hafta kaldığı için çok mutluyum. Bayaca bir zamandır sana istediğim kadar uzun mektuplar yazamadığım için beni affet. Kavuşmamıza günler kaldı artık, yüz yüze istediğimiz kadar sohbet edebileceğiz, ancak sana önceki mektuplarımda dilediğim şekilde anlatamadığım bazı olaylar vuku buldu. Yüzyüze gelmeden önce bu önemli konuyu sana mektupla açmak isteğimi mazur gör.

Biliyorsun, hiç cesur bir evlat olamadım. Biraz sonra yazacaklarımı yüzüne karşı söylemenin düşüncesi bile korkutuyor. Beni ne kadar çok sevdiğini bilsem de, bu hisse engel olamıyorum.

Bana, Karanlık Lord'dan evvel, sevmeyi anlatmıştın. Hatırlıyorsundur belki ama yine de alıntılamak istiyorum, "Dünya üzerinde sadece senin için parlamaya başlayan tek bir değerli taşın varlığındadır." demiştin, "Aşk, hiç bilmediğimiz, kapasitemizin olup olmadığına dair hiçbir fikrimizin olmadığı bir ışıma, ışıldamadır, birileri sadece senin için parlayacak bu hayatta. Sevme şansına ve bu mertebeye erişen insanları horgördüğünü biliyorum oğlum. Ne yazık ki baban sana ancak sönük kalmayı öğretiyor, sanki kendisi zamanında hiç yanmamış gibi. Umarım," demiştin ardından ve sonrasında söylediğin şey için uzun zaman sana kızgın kalmıştım," umarım, bir gün o horgördüğün insanlar kafilesinde sen de katılır ve uğruna parlayacağın o kişiyi bulursun."

Anneciğim, benim için dilediğin bu dileğin gerçekleştiğini bilmeni istiyorum. Buna mutlu olacağına eminim. Ancak benim gözümdeki en parlak değerli taş, ki inanıyorum ben de onun gözünde öyleyim, senin için doğru olmayabilir. Eğer durum bu olur, karşımda bulursam seni, gerçekliğine inandırmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.

Çıktığında, seni malikanede O'nunla karşılayacağım."

Minerva, gözlüklerini aşağıya kaydırıp mektubu tekrar rulo haline getirirken, portredeki düşünceli ama gülümseyen adam ellerini ovuşturdu,"Granger kütüphanedeki araştırması için özel izin istemeye ne zaman gelmişti?"

"Geçen hafta." mektubu, Bayan Malfoy'dan gelen diğer mektubun yanına koyup gülümsedi, "Eh Albus, oyunun sona yaklaşıyor sanırım ha?"

Portre gülümseyip göz kırptıktan sonra, nazik bir reveransla görüş açısından çıktı.

***

"İnana....demek ki.... larmış. Gerçi!.... İhtiyacım... İnanmıyorum gerçekten."

Astoria sırıtarak Hermione'nin kitaba gömdüğü kafasını arada bir kaldırıp hızla parşömenine not almasını izlerken, masanın üzerine koyduğu kollarına başını yaslamıştı. Mırıldanmalar ve arada yükselen nidalar devam ederken, akşam yemeği çoktan bittiğinden Büyük Salon'da pek kimse kalmamıştı.

"Beni asla yenemezsin, daha kaç kere mağlup etmem gerekiyor seni?" Ron koluna taktığı satranç takımı çantasıyla, arkasında kaşlarını çatmış sevgilisine laf anlatmaya çalışarak yanlarına kadar geldiğinde Astoria kafasını kaldırıp onlara selam verdi.

"Siz Slytherin'ler hep bu kadar inatçı ve kıt kafalı mısınız Astoria?"

"Hayır diyeceğim tabi ki." dedi saçlarını kulaklarının arkasına yerleştirip, hala kitaptan kafasını kaldırmayan sevgilisine baktı. Hala kendi dünyasındaydı.

"Ben de kime diyorsam,neyse, beyazlar sen de Blaise."

"Bu sefer yeneceğim." diyerek ilk hamlesini yaptıktan sonra sırıttı çikolata tenli genç.

AKAİ İTO (KIRMIZI İP/Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin