赤い糸* FİN

2.9K 222 106
                                    

Lunapark'ın otoparkında arabadan inip, gözlüklerini gözüne indirerek inmeye hazırlanan sevgilisinin kapısını açtı Harry. Tatlı bir gülümseme kazanırken, ona elini uzattı. Kıştan tamamen soyunmuş, ılık meltemin esintisiyle, nispeten boş kalmış alanda el ele ilerlerken konuşma gereği duymadılar.

Üçüncü yıl dönümleri, debdebeden, basından, arkadaşlarından ve büyücü dünyasından uzak olsun istemişti kuzgun saçlı genç. Kaderin birbirine yazdığı iki ruh da olsalar, Harry hala daha kaybetme korkusuyla içinin titrediğini hissediyordu. Daha yeni, dönmedolabı menziline alan şatafatlı dairelerine taşınmış olsalar da, daha yeni yeni, artık sadece hafta sonları değil de her gün aynı yatakta uyanıyor olsalar da, nereden geldiği ve kaynağı belirsiz bir doyumsuzluk Harry'nin benliğini kemiriyordu.

Bugünün sabahına, içinde aynı korkularla ve Draco'nun durgun yüz hatlarına rağmen aynı duyguları paylaşıyor olmasına dair dualarla uyanmıştı. Geniş porselen gövdede güne gözlerini açmak kadar sersemletici ve aynı zamanda yaşamaya heves ettiren başka birşey yoktu onun için. Şimdi boş olan, ama çoğu zaman geldiklerinde oynadıklarını oyunun, örtülmüş tezgahına doğru gülümsediğinde, avcundaki el de,elini sıkıp gevşeterek aynı düşünceyi paylaştığını belirtti. Patikayı ilerleyerek, sallara vardıklarında Harry, hiç tereddütsüz onu kucağına aldı. Üç yıl, her şeyden çok Harry'nin gelişiminde harikalar yaratmıştı, profesyonel bir arayıcı olmanın da katkıları inkar edilemezdi. Kıkırtılarla, sevgilisini sala çıkarıp, her zaman yaptığı gibi paçalarını kurutmak üzere asasını kolyeninden uzatırken, gerek kalmadan Draco, onun için bu ayrıntıyı halletti.

Göle açılıp, suyun dalgalanmasını izlerlerken, "Önümüzdeki hafta için çalışma kampına gitmemiz gerekiyor." dedi Harry.

"Hm? Nereye?"

"İskoçya. Dağlık bir bölge yine."

Draco kafasını öne eğip ona güneş gözlüklerinin üzerinden bakıp sırıttı, "Gelip gelmeyeceğimi mi soruyorsun hayatım?"

Elini saçından tedirgince geçirip, ona, sevimli bulduğunu bildiği şekilde kafasını yana eğip baktı, "Evet?"

"Gelirim. Belki bende yerel bir eser falan bulurum. Piyasayı boş bırakmak istemiyorum."

"Gelecek Postası'nı satın aldın, kazancının haddi hesabı yok. Geçtim hatta, yayımcılık işlerini de aldın. Herkes kitabını türü fark etmeksizin senin basman için deliriyor ve sen hala eser peşindesin." dedi Harry gülerek.

"Ah, ayrıntılar, sana söyledim. Eser avlamanın heyecanı bambaşka." dedi Draco, ceketinin cebinden kafasını uzatan Kabuluk'u alışmış hareketlerle çıkarıp, salın kenarına yerleştirdi, eğilip gölün suyundan onun üzerine doğru küçük damlalar yollarken, Harry fark edilmeyeceğini umarak kendi cebinden, yalnız kalmayı istemesinin asıl sebebini yoklayarak çıkardı.

"Draco..."

Kabuluk'u izleyerek gülümseyen genç, ona bakmadan, "Hm?" dediğinde Harry tekrar seslendi.

"Draco." elindeki kutuyu açmış, karamel teninin yanaklarında çok daha koyu bir tona döndüğünü bilerek, ona yavru aybuzağı bakışları atıyordu. Gri gözler onu bulduğunda, Harry'nin en sevdiği hali alıp birden akışkan cıva misali dalgalanmaya başladığında yutkundu, "Evlen benimle. Evlenir misin? Lütfen?"

Draco ani hareket etmemeye çalışarak, kollarını bağlayıp ona yandan bir bakış attı, "Annemden izin aldın mı?"

Eli ayağına dolansa da Harry hemen, "Evet, evet aldım. Cevap ver lütfen ya da beni hemen şimdi göle at."

"Ah Harry, ad meliora, hayatımızın sonuna kadar." diyerek elini uzattı, "Evet. Seninle evlenirim."

***

AKAİ İTO (KIRMIZI İP/Drarry) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin