- Bölüm 2 -

132 15 27
                                    

"Bu gece buraya gelmek istememin sebebi sadece eğlenmek değildi." Beni haksız konumuna düşürecek olsa bile itiraf ettim, "Aslında eğlenmek bile değildi. Böyle yerleri sevmediğim konusunda haklıydın, evde oturarak da zaman geçirebilirdik."

"Öyleyse neden gelmek için bu kadar ısrarcıydın?"

Islak yolları daha net görebilmek için yuvarlak çerçeveli gözlüğünü takmış, çiseleyen yağmur altında pür dikkat sürüyordu. Tavrı teselli ediciden, sorgulayıcıya dönmüştü. Ona gazetede gördüğüm ilandan bahsettim, zaten söyleyecek çok bir şey de yoktu. Sadece bir anlık heyecana kapılıp böyle bir işe kalkışmıştım.

"Yani sadece siması tanıdık gelen birini, eski bir dostuna benzettiğin için kalkıp gelmek istedin. Öyle mi?"

"Evet."

"Şaşılır şey!" Sesinin fazla kızgın çıktığının farkına varıp daha anlayışlı bir sesle, "Peki o olup olmadığını öğrenebildin mi bari?" dedi.

"Öğrendim. Gerçekten de oymuş ve o da beni tanıdı."

Kuliste yaşadığımız nahoş karşılaşmadan bahsedince göğüs kafesimde nefesimi daraltan baskıyı yeniden hissettim. Ağzımda hala acı alkol tadı ve başımda müthiş bir zonklama vardı. Yaşadığım sarsıcı olaydan dolayı sarhoşluğun etkisi geçse bile damarlarımda kan değil de içimi uyuşturan soğuk bir zehir dolaşıyor gibi hissediyordum.

Behçet sıkıntımı anlamış olacak ki, "Hastalanacak gibisin Nilüfer," dedi. "Üzülmeni istemem ama anlattığına göre karşılaşmanız pek iyi geçmemiş. Evden başka bir yere gitmek ister misin? Gerçi bu saatte, bu soğukta nereye gidilir bilemiyorum ama."

Behçet karşısındaki insan üzgün olunca ne yapacağını bilemeyen kişilerdendi. Çaresizce durumu iyileştirmeye çalışır, çoğu zaman çabaları yetersiz kalırdı. Çünkü kendisi üzgün olduğunda başkasına ihtiyaç duymuyor, acısını paylaşma fırsatını kat'iyen vermiyordu. Her şeyi içine atardı bu yüzden konuşarak karşısındaki kişinin sıkıntısını azaltmayı ve gönül almayı beceremezdi, bazen büyük tartışmalarımızdan sonra bile elinde özür maiyetinde bol çikolatalı fondanlarla döner, eğer haksız olan oysa suçunu kabul ettiğini söylemek yerine normalde olandan çok daha duyarlı davranarak kendini affettirmeye çalışırdı.

"Hususi bir yere gitmemize gerek yok, sadece hemen eve gitmek istemiyorum. Arabayla biraz turlarsan memnun olurum."

Kafasıyla onayladı, "Şimdiye kadar bana hiç böyle birinden bahsetmedin bana. Kim bu kadın?"

Başımı pencereye yasladım. Sokak lambalarının ışıkları üzerimde parlayıp sönerken göz kapaklarımın ardındaki siyah beyaz girdabın içinde rüyaya dalmak istercesine, geçmişi hatırlamak için gözlerimi kapadım.

**********

"Onunla ilgili ilk anılarım henüz okumayı yeni yeni öğrenmeye başladığım zamanlara dayanıyor. Babamın tayini yüzünden birinci sınıftan sonra oturduğumuz şehri terk etmek zorunda kalmıştık. Yazın büyük çoğunluğu kilometrelerce uzaklıktaki yeni evimize taşınmakla geçiyordu ve sürekli işçilerle ilgilenen babamla durmaktan sıkıldığımdan kaşla göz arasında firar ediyor, kendimi serin çimenlerin üzerine atıp okumayı yeni öğrenmenin hevesiyle ağaç gölgelerinde akşama dek kitap okuyordum.

Bir gün fazla uzağa gitmiş olacağım ki kendimi daha önce hiç bulunmadığım lavantalarla kaplı bir bahçede buldum. Mis gibi koku aklımı başımdan almıştı, hiç düşünmeden kendimi çiçeklerin dibine atıverdim ama dakikalar geçtikçe içimde bir irkilme hissediyor sanki birinin bakışları ensemdeymiş gibi ürperiyordum.

Felakete Götüren RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin