Benim hoşuma gidecek kadar sade ve Behçet'in rafine zevklerine birebir uygun mozaik desenli karolarla kaplı balık restoranının teras katında lezzetli bir akşam yemeğinin ardından elmalı güllü tartımı yiyordum, Behçet ise sade Türk kahvesiyle bana eşlik ediyordu.
Restoranın duvarları ahşaptan çapa ve dümen tasvirli süslemeler, kıvrımlı deniz kabukları şeklinde apliklerle doluydu. Süs havuzunun tepesinde kuyruğunu sarkıtarak oturmuş, saçlarını tek omuzunda toplamış mermerden yapılma yosun lekeli denizkızı heykeli vardı ve dibindeki suda parlak kırmızı renkli japon balıkları yüzüyordu. Serin havadan dolayı camlarla kapalı teras, mehtabın yansımasıyla karanlık boğaz sularının üzerinde göz alıcı gümüş renkli düğümler oluşturan bir manzaraya sahipti.
Ben insanı içine çeken manzaraya dalıp gitmişken Behçet keyifle homurdanarak arkasına yaslandı. Yemeklerimizi beklerken güzel haberi vermiş, iki ay sonrası için Mısır'a biletlerimizi aldığını müjdelemişti. Arabadayken hediye ettiği firavun figürlü küreyi Yasemin'e oyuncak aldığı dükkanın bitişiğindeki antikacının vitrininde görmüş, görür görmez de vereceği güzel habere uygun bir hediye olduğunu düşünerek almaya heveslenmişti.
Kahvesini yudumlarken fonda alçaktan çalan hafif nameli sanat müziğine karışan sesiyle, "Nilüfer, sana bahsetmek istediğim bir mesele daha var esasen." dedi.
"Nedir bu mesele?"
"Ben diyorum ki, acaba..." Yorgun gözleri dalgınlıkla kahve köpüğüne oradan da yüzüme kayarken sanki bu mevzuyu açmak için bir daha fırsatı olmayacakmış gibi ansızın söyleyiverdi, "Acaba gerekli başvuruları yapıp Yasemin'i evlat mı edinsek?"
Hiç beklemediğim bu ani çıkış bana endişe dolu karmaşık duygular hissettirmişti, verilecek en orta yollu cevabı bulmaya çalışarak, "Bilemiyorum Behçet. Bu öyle hemen karar verilebilecek bir konu değil ki." dedim, bu ciddi mesele karşısında iştahım kaçtığı için elimdeki çatalı tatlıma devam etmemek üzere elma püresinin içine bıraktım ve peçeteyle dudaklarımı sildim.
"Kolay olmadığının bende farkındayım ama onu ilk gördüğümden beri bu düşünceyle ilgili çok kuvvetli bir istek duyuyorum içimde. Yeni bir fikir değil bu, aksine aylardır aklımda. Sana bahsetmek için Amerika'dan dönmeyi ve onu görmemizi beklemem gerekti."
Onu üzmek istemesem de gerçeği söylemek zorundaydım, "Behçet, ne yalan söyleyeyim Yasemin'i o korkunç ortamda bırakmaya gönlüm razı gelmese de bu fikrine sıcak baktığımı söyleyemem."
"Neden? Seni endişelendiren ne hayatım?"
Sıkıntı veren düşünceler içinde dalıp gittiğimi görünce kucağıma koyduğum ellerimi tutmak için masanın üzerinden elini uzattı ve parmakları parmaklarıma cesaret verircesine sarıldı.
"Korkuyorum, iki evlat kaybettikten sonra anne olmak korkutucu geliyor. Kendimi anneliğe uygun görmüyorum. Başka bir evladın hassasiyet gerektiren sorumluluğuna hazır hissetmiyorum."
"Nasıl böyle düşünebilirsin, yaşananların hiçbiri senin suçun değildi ki. Kızımız doğuştan yakalandığı talihsiz bir hastalık sonucu vefat etti, oğlumuza gebeliğinde ise hekimin uyarısı üzerine düşük yapmak gibi fena bir ihtimali zaten göze almıştık. Olanların sebebi senin kötü anneliğin değil, kötü şansımız."
"Yine de ikimize de zorlu bir mesuliyet düşüyor, altından kalkabileceğimizden emin değilim."
"Canım Yasemin çok olgun bir kız, evde yaramazlık edip bize sorun çıkaracağını hiç sanmıyorum. Hem her şeyin bilincinde olduğu için ona ilerde açıklamamız gereken bir sırrımız da olmayacak. Kendi gözlerinle gördün bizimle yaşamak için can atıyor. Sana düşen tek sorumluluk ona vereceğin anne sevgisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Felakete Götüren Rastlantı
Mystère / ThrillerÇalkantılı evlilik hayatı, acıları ve yalnızlığının altında ezilen Nilüfer, en ihtiyacı olduğu anda eski bir dostuna denk gelir. Onu aydınlığa eriştireceğine inandığı geçmişten gelen bu yabancı, aynı zamanda kulağına en derin arzularını fısıldayarak...