"Özür dilerim hepinizden. Yapmamam gerekirdi. Yani ne olursa olsun takımımı yalnız bırakamam. Ama bir daha olmayacak size söz veriyorum."Nisa voleybol oyununda oynamadı. Eğer o oynasaydı büyük farklarla ödülü kazanırdık. Ama Nisa voleybolcu olmasına rağmen oyuna çıkmadı.
Göz göze geldiğimizde omuz silktim ve ayağa kalktım. Hiç yorum yapmak bile istemiyorum.
"Anıl, bekle biraz."
"Ya Cemo ne bekle? Neyini bekliyeyim? Biz orada bi bok bilmediğimiz bir spor dalı için götümüzü yırtıyoruz ama hanımefendi oynamıyor. Hakkı yok."
Bir bardağa su katıp başıma diktim.
"Uzun zamandır başka sorunlar var. Psikolojik. Ben her şeyi biliyorum ama istersen sen de konuş onunla."
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Olmuyorsa olmuyordur öyle sürekli bir araya getirilmeye gerek yok."
Yürüyerek bahçenin herkesten uzak bir köşesine oturup bacağımdaki yaraları soymaya başladım.
"İletişimden önce biraz tatlı fena olmaz bence."
Uzattığı tatlı kasesine uzunca baktım. Kıyamıyorsun işte Anıl, al oğlum hadi.
Elindeki tatlıların ikisini de aldım ve yanıma oturduğunda kendi tatlısını ona uzattım.
"Dün için özür dilerim gerçekten. İnan bana kendimde yapabilecek gücü bulsaydım oynardım."
Bunu yapma işte.
"Birleşmeden çıktık Nisa. Hani şu partilediğimiz, dans ettiğimiz birleşme."
"Ve içinde Sercan'ın olduğu birleşme."
Tatlıdan bir kaşık aldım. Sercan rahatsız bile etmedi Nisa'yı. Yanına gelmedi bile adam.
"Hoşlanmadığın bir insandan ilgi görmek o kadar kötü ki. Her an bakışı üzerimde, arkadaşlarıyla fısıldaşıyorlar. Tüm gece böyle geçti."
"Bu oyuna çıkmamanın gerekçesi olamaz."
Şu an tatlı yerken kendimi terk edildikten sonra Türk filmlerine sarmış gibi hissediyorum.
"Üstüne bir de oyuna çıkıp onun bakışları altında ezilmek, Mert'in o iğrenç sırıtmasını görmek istemedim. Bir de kolyem kaybolunca işte."
Ona döndüm.
"Şu İran Man kolyen mi?" Başını salladı. "Uğurlu kolyendi o."
Benim kolyelerimden birisi kaybolsun yemin ediyorum terk ederim burayı.
"Çok aradık Yasin'le Cemal'le ama yok yani bulamadık."
Yersiz bir Barış espirisi yapmamak için kendimi tutmak zorunda mıyım acaba? Ya da yaparsam herhangi bir kameranın lincini yer miyim?
"Burada kaybettiğine emin misin?"
"Bilmiyorum. Ama dün boynumdaydı. Şimdi kendimi lanetlenmiş gibi hissediyorum."
Boynumdaki kolyeleri çıkardım.
"Küçükken hep özenmiştim nesilden nesile gelen uğurlu eşya olaylarına." Gülümsediğini gördüğümde anlatmaya devam ettim. "Bizim ailede de o kolyenin sahibi ablam oldu. Çünkü açık açık kadın kolyesi. Ama ben kıskançlığımdan çatlıyorum, deliriyorum bana verilsin diye. Benim de olsun bir uğurum."
Annemin aldığı kolyeyi elime aldım.
"Dayanamadım anneme bende istiyorum diye atarlandım. Ama yok ki ellerinde öyle bir kolye. Canım annem yine de gitmiş bana bir kolye almış. O günlerde de babam işte kanser yüzünden ameliyata girecek. 'Her uğurun bir başlangıcı olur, bu kolye babanı iyileştirecek ve senin uğurun olacak.' dedi. O gün bu kolye babamı kurtardı belki ama annemin kalp krizine çare olamadı. Gücü yetmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Survivor
General Fiction"Biraz eğlence için kendimi satarım." * "Hepiniz söz verin. Öyle gücüm kalmadı diye bırakmak yok." "Söz." "Söz."