Louis: Ne istiyorsun?
Harry kafasını kaldırıp ürkek ürkek baktı Niall'a. "Daha iki gün önce bir çocuğu sırf Belle'ye selam verdiği için dövmüş." Dedi Niall. "Yani... sonuç olarak olayın böyle olduğunu görmedin değil mi?" Yutkundu. "Sonuç olarak gerçekte ne olduğunu bilmi-" "Saçmalama Harry, o senin koca kıçını tekmeleyecek."
"Sence 'yardımına artık gerek yok' demek için çok mu geç?" "Altı üstü bir soru soracaksın 'Belle yılbaşı çekilişi için en çok hangi hediyeyi beğenir?' Bu kadar basit. Gidip de ben deliler gibi Belle'ye aşığım demeyeceksin. Abartma boşuna. En kötü ne olabilir ki? Hiçbir şey yapmaz."
"Hepsi senin yüzünden! Durup dururken Belle için dövdüğü birinden bahsediyorsun tabii ki de tırsacağım."
Harry: Cevap verdiğin için teşekkürler. Biliyorsun ki perşembe günü yılbaşı çekilişi yaptık ve bana Belle'nin ismi çıktı
Harry: AMA SAKIN BUNU ONA SÖYLEME
Harry: Yani söylemesen daha hoş olur çünkü
Louis: Kısa kes
"Kıçını tekmeleyecek" Niall başını iki eli arasına alarak Harry'ye baktı. "Bana hiçbir şey yapmayacağını söylemiştin!" "Ordan bakınca medyum gibi falan mı görünüyorum? Ayrıca hatırlatırım en başta da kıçını tekmeleyecek demiştim. Bu Louis Tomlinson. Hani bizim okulumuzdaki."
Harry: Yani düşündüm ki, siz ikiniz yakın arkadaş olduğunuz için bana onun beğenebileceği bir hediye seçmemde yardım edebilirsin diye düşünmüştüm.
(Görüldü)
"Ee, ne oldu şimdi?" Harry hiçbir şey yapmadan ekrana bakıyordu. "Kıçını tekmelemeye geliyor." "Ciddi olamazsın değil mi? Belki sadece düşünüyordur." "Kıçını nasıl tekmeleyeceğini mi?" "Saçmalama Niall, daha evimin nerde olduğunu bile bilmiyor!" "Öğrenemez mi sanıyorsun?" Harry gözlerini devirdi.
"En azından yardım etmek istemediğini yazabilirdi." "Dedim işte, şu an düşündüğü tek şey kıçını tekmelemek." "Dostum, artık bırak şunu söylemeyi. Gerçekten can sıkıcı olmaya başladı."
Harry derin bir nefes aldı. Niall o sırada perdeyi aralayıp camdan bakıyordu. "Siktir." "Ne, ne oldu?" "Gelip de kendi gözlerinle gör." Harry oturduğu koltukta arkasına dönerek perdeyi araladı. "Yoo, olamaz..." "Bal gibi de olur işte."
'Louis. Tomlinson. Evimin önünde.' Dedi içinden Harry. "Kesinlikle kıçını tekmelemeye geldi." Harry aniden perdeyi kapatarak Niall'a döndü. "Şimdi... Gerçekten buraya benim için mi geldi?" Seslice yutkundu. "Yanındaki ucube kılıklı herif de kim?" Harry bacaklarını kendine doğru çekip kollarını dizlerine sardı. "Bir de yanında birini mi getirmiş? Beni gerçekten dövecekler." "Öyleyse sen şanslı bir bok kafasın çünkü sadece evin önünden yürüyüp geçtiler. Evi mi karıştırmışlar acaba?" "Ne?!" Harry perdeyi geri araladı. "Gerçekten de gidiyorlar. Belki de sadece burdan geçiyorlardır. Olamaz mı? Sonuç olarak evin önünde de durup beklemediler. Yürüyüp geçtiler." Niall ifadesiz bir şekilde konuştu. "Hiçbir fikrim yok."
"Hadi onları takip edelim!" Niall oturduğu yerden hızla kalkıp sandalyenin üzerinde duran ceketini aldı. "Hey bekle! Nereye gittiğini zannediyorsun? Kafayı mı yedin sen?" Harry onu durdurmak için ayağa kalktı. Tam o sırada kapı açıldı ve Gemma içeri girdi. "Hey çocuklar. Ben dışarı çıkıyorum. Annem gelene kadar evde tek başınıza hayatta kalabilecek misiniz?" Harry gözlerini kısarak konuştu. "Bunun sadece bir laf sokma olmasını dilerdim ama Niall sayesinde hayatta kalmak an itibariyle anlamını yitirmiş bulunmakta." Niall kaşlarını havaya kaldırdı. "Tehlike benim göbek adım. Eğer sen Belle için kendini feda etmeye hazır değilsen ben niye senin için kıçımın tekmelenmesini bile göze alıp burda seninleyim şu an?" İkisi de birbiriyle tartışırken Gemma sessizce mırıldandı ama kimse duymadı. "Peki o zaman, ben gitsem iyi olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cԋɾιʂƚɱαʂ Gιϝƚ ☆ Larry Stylinson
Fanfiction"Gidiyorum." Harry'nin sesi titremişti. Louis kaşlarını çattı. "Ne?" "Bu şehirden, senden... gidiyorum." Yayımlanma tarihi ~ 4 Mayıs 2020