*Mükemmel olduğunu iddia ettiğim garip bir bölüm ile karşınızdayım ve bayağı uzun olduuuu bu yüzden ileriki bölümde devam edecekkk, neyse size iyi okumalarrrr*
Elimdeki bira kutusunu sallayıp henüz içinde içebileceğim kadar var mı diye baktım. Seslice nefes verip başımı geriye attıktan sonra konuşmak için dudaklarımı araladım. "Teşekkür ederim. Yeniden." Sesim gerçekten sakin ve yavaş çıkmıştı. Kanımda akan kanın ne kadar hızlı olduğunu hissedebiliyordum ve sarhoş olmadığımı inkar edebilmek için hiçbir kanıt yoktu elimde.
"Gerçekten daha fazla teşekkür etmene gerek yok Harry. Sadece o bok kafalılara karşı kendini savunmayı öğren, bu yeter." Hafifçe dudaklarının kenarı kıvrıldı. Belki şu an diyeceklerime inanmayacaksınız ama tam da şu an evet şu an Belle ile sahilde kayaların üzerine oturmuş bir şeyler içiyorduk. Ve içtiğim şey beni nasıl ele geçirdiyse normalin aksine Belle'nin yanındayken kalbimin salisede zibilyon kere atması gerekirken gayet sakindi... Şu an o kadar rahatım ki, beni beğenmesi için kendimi herhangi bir şekle sokmaya gerek bile duymuyordum.
Ve bu gerçekten güzel hissettiriyordu. İlk defa onun yanında bu kadar rahat ve 'kendim' gibi hissediyordum. Bu gerçekten de benim için çok anlam taşıyor...
Sanırım birkaç saniye önce yanlışlıkla ayyaş olmaya karar verdim.
Sular kayalara hırçın bir şekilde vuruyordu ve ben esen bu soğuk rüzgara daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Henüz güneş batmamıştı ve Belle'nin gün ışığında bile güneşi gölgede bırakan güzelliğiydi beni sarhoş eden. İçtiğim bira değil... Orada daha ne kadar oturduk, sohbet edip gülüştük farkında bile olamadan hava kararmıştı.
Bana karşı samimi tavrı içimdeki tüm tedirginliklerimi alıp götürmüştü, dürüst olmak gerekirse senenin en başından beri benimle sadece Louis söz konusu olduğunda muhattap oluyordu. Ve her ne kadar istemesem de bunu farketmek biraz kırıcıydı. Fakat bugün kendimi daha iyi hissetmeme sebep olmuştu. Göğsümdeki nefes orda tıkılıp kalmıyordu ama yine de zorlandığımı hissedebiliyordum. Karnım onu her gördüğümdeki gibi beni öldürürcesine kasılmamıştı fakat yine de o 'kelebek' dedikleri şeylerin uçuştuğunu hissedebiliyordum.
Hava kararınca eve dönmek için kalktık. Adımlarımı, onunla daha çok zaman geçirmek istermişcesine daha yavaş atıyordum. Çünkü onunla geçirdiğim her saniye değerliydi benim için. Onun yanında olduğum her saniye benim için cennetti. O adımlarını durdurduğu anda bedenimi ondan yana döndürdüm.
"Şimdi bir arkadaşımla buluşmam gerekiyor. Ben... o yüzden bu taraftan gideceğim. Sen de herhalde parkın olduğu taraftan ilerliyorsun, değil mi?" parmağıyla gideceğim yönün tam tersini gösteriyordu. Usulca başımı salladım. Diğer çocuklarla kafeden ayrıldığımız gün Louis ve Zayn de o taraftan gitmişlerdi.
"Peki o zaman. Görüşürüz, kendine iyi bak." Sesi çok sakin ve ılımlı çıkıyordu. Yüzündeki şirin gülüşü hafızama kazımak istercesine elimden geldiğince suratına uzunca baktım. Ona veda etmeye henüz hazır değildim. "Görüşürüz." Elini sallayıp geriye birkaç adım attı. Ben de evime gitmek için sağıma döndüğümde o da arkasını dönüp yoluna devam etti.
O sırada mesaj atan veya arayan var mı, bakmak için telefonu elime aldım.
Manchester'ın Hurileri'nden 153 yeni mesaj
İlk atılan mesajlara bakmaya üşenip sadece en son atılanlara bir göz attım.
Zayn: Tamam o zaman yarım saate kadar Louis'nin mekanında buluşuyoruz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cԋɾιʂƚɱαʂ Gιϝƚ ☆ Larry Stylinson
Hayran Kurgu"Gidiyorum." Harry'nin sesi titremişti. Louis kaşlarını çattı. "Ne?" "Bu şehirden, senden... gidiyorum." Yayımlanma tarihi ~ 4 Mayıs 2020