22. Bölüm

178 23 37
                                    

Ayaklarımı kayalıklardan aşağı uzatarak sallamaya başladım. Esen soğuk rüzgarla beraber üstüme aldığım hırkaya daha da sıkı sarıldım. Belle'ye benimle sahilde buluşması için mesaj atmıştım. O da bana söyleyecek bir şeyleri olduğunu, bunun iyi bir fırsat olduğunu söylemişti.

Normalde olsa bunun üzerine sırıtmama engel olamaz, elim ayağıma dolanırdı. Ne yapacagimi bilemeyip her şeyi batırdım ama... dün olanlar... Daha doğrusu Louis ile 'atışmamız' kafamı kurcalıyordu sürekli.

Onunla böyle konuştuktan sonra daha da sinirlenmiş ve hemen Belle ile konuşmak istemiştim ama bugün, üzerinden biraz zaman geçtikten sonra içimdeki öfke de dinmişti. Ve nedense Belle ile konuşmak için kendimi çok yorgun ve isteksiz buluyordum.

Ama yapacak bir şey yoktu, ayarlamıştım her şeyi işte bu belki de son şansım olacak. İyi kullanmalı ve artık Belle ile konuşmalıydım.

Geri dönüş yok.

Bundan sonra geri dönüş yok Harry.

Ayrıca Belle'nin de benimle konuşacak şeyleri olması içimi biraz kıpırdatmıştı. Merak ediyordum, hatta bir umut benden önce davranıp bana açılmasını istiyordum. Çünkü nedense bunu yapacak gücü kendimde bulamıyordum.

Her neyse ne...

Bana karşı bir şeyler hissettiğine eminim.

"Harry?" Belle'nin sesini duyduğum gibi ayağa kalktım. Sokak lambası altında parıldayan saçlarını omzunun arkasına atıp yanıma geldi.

"Selam." Elimi uzatarak üzerinde durduğum kayalığın üstüne çıkmasına yardım ettim.

"Dün gelemediğim için çok üzgünüm. Oysaki en sevdiğim grubun konseriydi... ah ve seninle beraber zaman geçirmek gerçekten eğlenceli." Dedi dudaklarını büzerek.

"Eh... köpeğin nasıl?" Dedim çekinerek. Adını söylemeye çekiniyordum çünkü aklıma direkt dün Sophia ile konuşmamız geliyordu ve içim bir garip oluyordu. Ah gerçekten aptalım.

"Yani, şimdi daha iyi ama onu öyle görünce gerçekten yüreğim ağzıma gelmişti."

"Zavallı Sophia..."  Ben bunu der demez gülmeye başladı.

"Dün Sophia söyledi. Köpeğimi Sophia zannetmişsin... Harry cidden kötü hissettim." Dedi kahkahalarının ardından. "Seni suçlayamam sonuç olarak söylememiştim köpeğimle aynı adı olduğunu." Bir an duraksadı. "Gerçi onun kedisinin adı da Belle. Ama bir görsen cidden içine canavar kaçmış gibi. Sophia'dan başkası dokunduğu an kafam kadar tırnaklarıyla saldırıyor. Hatta bir keresinde hiç acımadan Sophia'mı da dövmüştü.  İşte bu yüzden kedilerden nefret ediyorum." Dedi yüzünde tiksinmiş bir ifade yaparak. "Sophia da gitti benim adımı verdi o ne olduğu belirsiz uzaylıya."

"Ya demek sen de köpekleri daha çok seviyorsun?" Dedim bir ortak yön bulmanın sevinciyle. Hadi ama, umut fakirin ekmeğidir diye bir söz var sonuç olarak.

"Tabii, neden seveyim ki o kedi denen canavarları." Bunun üzerine küçük bir sessizlik oluştu. Kayalıklara vuran dalgaların sesinden başka bir şey duyulmuyordu.

Ne düşündüğünü merak ederek Belle'ye döndüm. Elleriyle kucağında tuttuğu çantayı sıkıca tutuyor, gözleriyle gökyüzünde parlayan 'ay'ı izliyordu.

Yüzü ay ışığında adeta bir melek gibi parlıyordu.

"Ne güzel değil mi?"

Cԋɾιʂƚɱαʂ Gιϝƚ ☆ Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin