14. Bölüm | Düğün Dernek

49K 1.6K 205
                                    

Zerde 6K oldu hepinize sonsuz teşekkürler 💕💕💕

Oy sınırı 80 oy😘

1 Hafta Sonra

Bugün günlerden düğün günüydü. Tam bir haftadır bütün konak bunun için hazırlanıyordu. Konak aşırı kalabalıktı. Misafir odalarına sığamayan misafirlerden dolayı Naze odasını feda etmiş benim odamda kalıyordu. Urfa'dan ve Mardin'in köylerinden gelen akrabalar dolup taşırmıştı konağı.

Burada adetler böyleydi, bir hafta önceden hazırlıklara başlanır, iki öncesinden yemekler pişirilirdi tencerelerde. Düğün gününe kadar her gün kazan kazan yemekler pişer fakir fukaraya, gelen misafirlere yemekler dağıtılırdı.

Gerçekten artık ne et görmek ne de kokusunu duymak istemiyordum. O kadar çok görmüş ve yedirilmiştim ki kusacaktım.

Dün gece Mihribanın kınası vardı. Ben çok fazla eğlenceye katılmamış masada oturmuştum. Pek fazla oynamayı beceremediğim ve sevmediğim içindi bu. Dilşa yenge ile sık sık sohbet etmiştim. Dilşa yenge komik komik şeyler anlatıp durmuş gülmekten karnıma ağrılar girmişti.

Lorin Hanım kına boyunca bir kez olsun gülmemiş, kös kös bir köşede oturmuştu. Kına yakılıp Mihribanın avucuna altın koymaya sıra geldiğinde ayaklanmıştı oturduğu yerden. Onun dışında hep oturmuş gelen misafirler ile konuşmuştu.

Güldar babaanne kına yakıldıktan sonra daha fazla bu baş ağrıtan müzikli ortamda duramamış Ömer ile konağa dönmüştü. Ömer, Rezan, Adar, Mihribanın ağabeyleri ve bir kaç erkek daha kına salonunun kapısında durmuşlardı tüm gece.

Hatta bir ara onlara çerez dahi kaçırmıştım. Evet bunu yapmıştım. Naze tüm gece ortadan çıkmayıp Mihriban ile kurtlarını bir güzel döker iken bende kuru yemiş aşırmıştım.

Kına yakıldığı ve kına türküsü söylendiği zaman ağlamamak için kendim ile büyük savaş vermiştim. Bir kaç damla göz yaşı akıtmıştım ancak hemen toparlamıştım. Annemi hatırlayıp acı ile dolmuştu yüreğim. Bunların hiçbirini yaşayamayacak olmam yüreğimi dağlıyor, kor alevler salıyordu. Öyle bir histi ki bu her şey boş geliyordu.

Acı gerçek ile yüzleşmek gecenin en kötü anıydı benim için. Hiçkimsemin olmadığı bu şehirde yapayalnızdım. Kaybettiklerimden geriye hiçbir şeyim kalmamıştı. Ellerim bomboştu. Acı ile doluydu yüreğim.

"Güzelim." Kapının aralığından başını uzatmış bana bakan ve bana seslenen Ömer ile düşüncelerimden sıyrıldım. O kadar seviyordum ki Güzelim demesini. Anında yüzümde güller açıyordu. Ona doğru döndüm.

"Efendim." Elinde tuttuğu neydi onun beyaz gömlek mi? Elinde tuttuğu gömleği havaya kaldırıp bir iki kere salladı.

"Gömleğimi ütüler misin? Kızlar unutmuş sanırım." Bu benim için bir zevkti. Bir kaç adım atarak yanına vardım.

"Ver sen bana ben odana bırakırım." Elindeki gömleği vermesi için elimi uzattım. Elindeki gömleği bana vermeden önce etrafı kolaçan etti ve hızla beni belimden tutarak odaya soktu ardından kapıyı kapattı.

"Ömer ne yapıyorsun?" Naz yaptım biraz. Sırtımı kapıya yaslayıp biraz üzerime eğildi. Sorduğum soruya cevap vermeden dudaklarıma bir öpücük kondurdu. O sıcak dudakları benim kurumuş dudaklarıma dokunduğunda yanıyorum zannettim. Allahım, Allahım bu nasıl bir ateşti. Yüzüm alev alev yanıyordu ama utançtan. Dudaklarımdan ayrılıp bir nefes bıraktı dudaklarımın üzerine.

ZerdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin