"Acılarımızda güller açar belki bir gün."
"Ya açmazsa?"
"Umut etmekten başka çaremiz mi var?"
İlk yayınlanma tarihi(11.08.2017)
Tekrar yazılma tarihi(06.2023)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MFÖ, Yaşın Hep 19
🌹
Bahar, Isparta sokaklarını kırmızı, beyaz, pembe güllerle donatmıştı. İnsanlar kapı önlerine, bahçelerine, balkonlarına çıkmış; çay, kahve, limonata içip sohbet ediyordu. Cumartesi öğlen vakti olduğundan çoğu çalışmıyordu.
Arabadaydık, minik kediyi veterinere götürüyorduk. Zübeyr Anıl onun için bir seyahat çantası getirmişti. Onu içeri sokmak için epey uğraşınca en son içeri biraz mama koymuş, öyle içeri sokabilmiştik.
"İsim düşündün mü?"
"Bilmem. İsimler konusunda pek iyi değilim." Kavşağı dönerken bakışları kısıldı düşünceli bir ifadeyle.
"Kakao mu olsa?" Seçtiği isim komik gelince parmaklarımı dudaklarıma bastırdım, kırmızı ışıkta durup bileğimi kavradı, yüzümden indirdi.
"Gülüşünü saklama." dedi tebessüm ederken. Bileğimi avucundan çekip kafamı salladım.
"Kakao olmaz. Kara olsun."
"Çok klişe." dedi, yeşil ışık yanınca arabayı hareket ettirirken.
"Karan koyacağım o zaman ismini." Güldüğünü duydum. Araba kavşaktan dönerken kısa bir an baktım. Dudakları kıvrılmıştı.
"Bana sormayacak mısın?" Kaşlarımı çattım.
"Ben buldum." Arabayı durdurup, el frenini çekerken bedenini bana döndürdü. Gözlerimi kaçırdım.
"Sen bulunca, senin mi oluyor?"
Benden alacak mıydı Karan'ı? Ama kimsesizdi. Annesi yoktu, minikti. Ona ben bakacaktım.
"Evet. Karan benim. Ben bakacağım ona. Büyüyünce kendi karar verir."
Saçmaladığımı fark edince sustum. Telaşlanmış ve bocalamıştım. Burnunu kaşıyarak gülüşünü durdurmaya çalıştığını fark ettiğimde kemerimi açarak arabadan indim. Arka kapıyı açıp çantayı aldım, kapıyı kapattım. Ardımdan inerek kapıyı kapattı. Arabayı kilitleyerek yanıma yaklaştı.
Bir şey söyleyecekti. Gözleri parlıyordu. Parmakları bana uzandı. Saçımı kulağımın ardına itekledi. Kaçtım bir adım geri. "Beni de böyle sahiplenir misin?"
Utançla bakışlarımı etrafta gezdirdim. Birkaç araba yanımızdan geçerken sıyrıldım andan.
Ne diyordu Allah aşkına? Nasıl yapardım ki? Hakkım var mıydı? Cevap vermediğimde ellerini ceplerine soktu. Muzır bakışlarıyla çakıştı gözlerim. "Gerçi kıskandığına göre çoktan sahiplenmişsin demektir."
Çok şey oluyordu hayatımda. Güzel şeyler oluyordu. Yalnız ruhum gittikçe sıkışıyordu bedenime. Ne desem, nasıl hareket etsem bilmiyordum. Bu yabancı, garip duygular, bu adam, bu mutluluk bana iyi geliyordu. Ama fazlası? Ne zamana kadar böyle devam edecekti? Zübeyr Anıl fazlasını isteyecekti. Şimdiden istiyordu. Ona karşılık vermemi, sahiplenmemi, yanaşmamı istiyordu.