"Acılarımızda güller açar belki bir gün."
"Ya açmazsa?"
"Umut etmekten başka çaremiz mi var?"
İlk yayınlanma tarihi(11.08.2017)
Tekrar yazılma tarihi(06.2023)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Deniz Tekin, Sezenler Olmuş
🌹
Yaşadığım on dokuz yıl boyunca sahip olduklarımın hep kıymetini bilmeye çalıştım. Aklım erdiğinde hayata küskün bir kız çocuğuydum. Yaşadıklarım birer yaralı güvercin olarak konmuşlardı kalbime. Suskundum ama konuştuğumda yaraladığımın farkındaydım. Gülmezdim ama küçük şeylerle tatmin olmayı öğrenmiştim. Sakindim ama geçmişime dair ufak bir hatıra çıldırmama yetiyordu.
O geceden sonra hatırlayacak güzel bir şeyim olmamıştı. Beş yılımı hastane ve psikolog odalarında geçirmek hatırlanmaya değer değildi. Bunlar yine sineye çekilebilecek şeylerdi ama annemin yanımda olmaması... Kırgındım. Öfkeliydim. Kendime saygımı, annemin ben yaralıyken yanıma uğramaması ve değersizmişim gibi başkalarının kollarına bırakmasıyla kaybetmiştim. Sadece düşünüyordum işte. O beni bırakmasaydı belki çok daha farklı bir hayatım olacaktı. Her genç kız gibi evlilik hayalleri kuracak, bir adam hayal edecektim. Güzel bir yuva ya da güzel çocuklar... Her genç kız gibi güzelce meslek sahibi olmak isteyecektim veya olmamak benim tercihim olacaktı.
Acıyla gülümsemek kalmıştı bana. Yalnızlığımın, yaşantımın tercihlerimle değil de mecburiyetten olması acıdan bir dudak kıvırması bırakıyordu sadece.
Sonra yıllar önce gönlümün köşesine kıvrılmış adama denk gelmiştim. Onu hak etmediğimi biliyordum. Daha iyilerine layık olduğunu da biliyordum. Sadece hayatımda ilk defa bencillik yapmıştım. İyileşmek istiyordum . Bencilce yamacımda, yanımda olsun istiyordum. Yanlış mı doğru mu sorgulamıyordum.
Yardımcı olabilirdi bana. Yara bandı olarak değil, merhem olarak...
Yanımda sessizce oturuyordu baharın serin akşamında. Benim ayaklarım havada olduğundan bazen ayaklarını ileri atıyor, koltuğun sallanmasına sebep oluyordu. Ondan yana bakmamak için parmaklarımla oynuyordum.
"Üşümüyor musun?"
"Hayır."
"Ben üşüyorum." dediğinde gözlerim yüzünü buldu.
"Odana git o zaman."
"Üşeniyorum." Benimle inatlaşıyordu yine.
"Ben ne yapabilirim o zaman?" dedim sitemle. "Üşüyorsan odana git diyorum, üşeniyorum diyorsun. Isıtayım mı seni, ne bekliyorsun?"
"Evet." dedi gözlerini kapatıp açarken. Gözlerini yüzüme dikip bakışımı ısrarla isterken şimdi dokunuşumu da istiyordu. Biliyordum böyle olacağını. Daha fazlasını da isteyecekti.
Ondan iğrendiğim falan yoktu. Onun iğrenmek sandığı korkuydu aslında. Bana sarıldığında göğsüme bir sıcaklık oturmuştu, saatlerdir orada duruyordu. Bana dokunmasının iyi hissettirmesi korkutuyordu. Çünkü alışkın değildim. Dokunuşlara, sokulmalara, imalara alışkındım değildim. Bunlar hafızamda hep kötü şeyler olarak yer edindiğinden amcamla yengem yanımda el ele bile tutuşmazlardı. Hemen kafamı çevirip terk ederdim çünkü ortamı. Şimdi bunları onun yapıyor olması şaşırıp kalmama sebep olmuştu.