"Acılarımızda güller açar belki bir gün."
"Ya açmazsa?"
"Umut etmekten başka çaremiz mi var?"
İlk yayınlanma tarihi(11.08.2017)
Tekrar yazılma tarihi(06.2023)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Emre Fel, Yar Bensiz
🌹
Bulduğum her gülü yola yola yürüdüm bahçenin içerisinde.
Bahar sabahı sakin ve ılıktı. Yakmayan güneş gökyüzünde bir lamba gibiydi, ısıtıyordu etimi. Günlerden Çarşamba, aylardan nisandı. Annemin doğum gününe iki hafta vardı. İki hafta sonra onu görecektim. Onu o kadar uzun zamandır görmüyordum ki karşıma bir kadın çıkarıp 'Bu senin annen.' deselerdi inanırdım. Ninem bazen laf arasında ona benzediğimi söylerdi. Kara saçlarımız, tenimiz, iri, açık kahve gözlerimiz, burnumuz ve ağzımız... Baştan aşağı ona benziyordum. Ona benzemeyen tek yanım kısa boyumdu. Annemin uzun ve kıvrımlı bir bedeni olduğunu söylerdi. Ama dünyada benzediğim birçok kadın vardı. Annemi onlar arasında nasıl ayırt edebilirdim ki.
Sıkılgan bir nefes verdim zihnime doluşan düşüncelerle.
Köşe bucak Zübeyr Anıl'dan kaçıyordum iki gündür. O işe gidince odamdan çıkıyor, işten gelince odama saklanıyordum. Sanırım utancımın büyük ve kontrolcü olduğunu anladığından çok üzerime varmıyordu. Yine ona gitmemi bekliyordu ama çok beklerdi. Avuç içi kadar atletle ona sokulup durduğumu anımsadıkça utancım ensemden bıçaklarını saplıyordu etime. Beni bir-iki kez uyardığı halde umursamamıştım da. O, benden daha çekingen ve oturaklıydı. Erkekti ama öyleydi. Başıma gelenleri öğrenen birkaç komşu 'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Demek ki kuyruk sallamış.' demişlerdi arkamdan. Belki bu kez de kuyruk sallamıştım ama Zübeyr Anıl geri de durmuştu, onun gibi her kuyruğunu sallayanın peşinden giden bir it değildi.
Birilerine bir şey sormam ve kafamdakileri cevaplandırmam gerekiyordu ama kime sorsam bilmiyordum. Zübeyr Anıl, annesini çağırmıştı. Kafamdakileri ona dökebileceğimi ima ediyordu yanlış anlamadıysam. Ama ben pek yol-yordam bilmezdim. Neyi nasıl soracaktım Allah aşkına?
Saçlarımı geri atıp gülleri daha hırslı yoldum. O gün bir erkeğin elleri, bir deponun zemini, bir gülün dikeni incitmişti beni. O erkeğin ellerini kıramamış, o depoyu yakamamıştım ama beş senedir yolmadığım gül kalmamıştı.
"Meryem, kızım," Betül ablanın sesini duyduğumda elimde olmadan irkildim. Birkaç adım gerimdeydi ve yolduğum güllerden dökülenlere bakıyordu. "Konuşalım mı biraz?"
"Ne istersen yavrum," Çimlerin üzerine oturdu, karşısına vurdu oturmam için. Bahçenin eve en uzak noktasındaydık ama çekiniyordum yine de. "Kimse yok evde, Esma ve annem var sadece. Otur hadi." Karşısına bağdaş kurup ellerimi kucağımda bağladım.
"Bana kırgın olduğunu biliyorum. O gün seni savunmadığımı düşünüyorsun değil mi?"