Rody Dünyada, Türkü
🌹
İnsan bazı kokuları, sözleri, eşyaları ya da başkası için alelade olabilecek bir meyveyi geçmişin en korkunç kabusuyla bağdaştırabilirdi. Benim dünyamda bazı şeyler, bazı kabusların ana konusuydu. Bazen her şey yolunda gidiyorken, iyiyken, geceyken, gündüzken, yazken, kışken yahut çiçekler kokularını sokaklara yayıyorken acı aniden, kıskıvrak yakalayarak, köşeye sıkıştıracak kadar acımasızca nüksedebilirdi. Nüksetttiği an o güne dönüyordum.
Çok kez unutmak istemiştim. Ama unutmak mümkün değildi. Çünkü o gün yaşanıp geçmemişti, hala yaşanmaya devam ediyordu. Sabah kalkıyordum, dayımla hastaneye gidiyordum. Günümüz babamla geçiyordu. Dayım bir arkadaşı için gidiyordu, ben babamla yalnız kalıyordum. Ona baba diyordum, bana kızım diyordu ama aramız pek sıcak değildi. Bu yüzden hiç konuşmuyorduk. Sonra bana canının çilek çektiğini söylüyordu. Benle ninemden utandığından pek bir şey isteyemiyordu. İlk defa bir şey isteyince hayır diyemiyordum. Yanıma biraz para alıp akşamın karanlığında çıkıyordum dışarı. Pazar olduğu için birçok yer kapalı, manav ararken uzaklaşıyordum hastaneden. Sonunda açık bir manav bulup bir kilo çilek alıyordum. Gülümseyen bir yüzle dönerken ara sokağa giriyordum hastaneye erken varmak için. Sonra...
Sonrası sızlayan saç dipleri, acıyan kalp ve hırpalanmaktan göz göz yaralar açılmış küçük bir beden, yaş on dört...
Şimdi yaş on dokuz. Koca bir yangını beş senedir taşıyorum bağrımda.
Güneş yeni yeni doğarken gözlerimi araladım. Hastane odasında yengemle baş başaydık. Camın önündeki koltukta Kur'an okuyordu kısık sesle. Boğazım kupkuruydu, elimi delen iğne seruma bağlıydı. Sızlanmadan, ses etmeden, sessizce onu dinledim. Acı beni susturmuş, dingin biri haline getirmişti.
Yengemle göz göze geldiğimizde doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. "Susadım yenge."
Kur'an'ı kapatarak koltuğun kenarına bıraktı. Dolabın üzerindeki paketli sulardan birini aldı, açarak bana uzattığında kavrayıp birkaç yudum su içtim. Serum bitmek üzereydi, yengem kapatıp iğneyi canımı acıtmadan çıkardı elimin etinden.
"İyi misin yavrum?"
Su içmek rahatlatmıştı beni. Derin bir soluk aldım. Hem yatsıyı hem sabah namazını kaza etmeliydim sanırım. Kaşlarım çatıldı.
"Namazların kazasını yapmam lazım."
"İyi hissediyorsan..." dediğinde kafamı salladım. Kollarımdan kavrayarak kalkmama yardım etti. Beni banyoya yönlendirip abdest almama da yardım etti. Yere hırkasını yerdiğinde kaçırdığım namazların kazasını kıldım ağır hareketlerle. Kazalarım bittiğinde yorgun bedenimi kaldırdım.
Bir doktor gelip iyi olduğuma dair bir şeyler söyledikten sonra taburcu olabileceğimi söyledi. Yengem beni bir çocuk muşum gibi giydirdi. Koluma girdiğinde hastane odasından çıktık. Kapıdaki kalabalığı gördüğümde duraksadım, şaşkınca baktım hepsine. Aralarında bir tek Huzeyfe, Esma ve Hafsa yoktu. Amcam, yaşlı çift, Betül abla, annemin kocası ve Zübeyr Anıl buradaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Devrimi
ChickLit"Acılarımızda güller açar belki bir gün." "Ya açmazsa?" "Umut etmekten başka çaremiz mi var?" İlk yayınlanma tarihi(11.08.2017) Tekrar yazılma tarihi(06.2023)