•3•

1.3K 333 354
                                    

༄༄༄

Rosé'den;

"Çok özledim seni, güzelim..."

Jungkook'un buruk sesini duymak canımı daha da yakarken, gözümde birikmiş yaşları elimin tersiyle hafifçe sildim. O ise dolu gözleriyle ve acı çektiği her halinden belli olan yüz ifadesiyle konuşmaya devam ediyordu.

"Tam 6 ay... 6 aydır yoksun. Bu, çok zor sevgilim. Tahmin edebileceğinden bile daha zor."

Yanımdaki Rita'da benim gibi göz yaşlarına hakim olamazken, Jungkook ise ellerinin tersiyle hafifçe mezar taşını okşuyordu. Şu anda sanki tüm dünyadan kopmuşçasına bir hali vardı.

"Evlenecektik ya biz, çok az kalmıştı. Beni bu kadar erken bırakıp gidebileceğini düşünemedim ben, Mi Ra'm..."

Mi Ra...

Benim biricik kuzenim, can dostum, bu hayatta en çok değer verdiğim insanlardan biriydi. Normalinde bir kardeşim olmasa da onu kardeşim yerine koyardım ben hep. Atarlı ama bir o kadar da sevimli kardeşimdi o benim.

Ama biz onu talihsiz bir trafik kazasında kaybetmiştik...

"Jungkook, hadi gidelim. Başlayacak birazdan dövüş."

Hoseok'un yumuşak sesini duyduğumda kafamı kaldırıp ona baktım. O ise, Jungkook'un omzuna ellerini koymuş ona destek olmaya çalışıyordu. Jungkook, birazcık da olsa kendine gelebildiğinde kafasını usulca aşağı yukarı salladı.

Yürümeye başladığımda göz yaşlarım durmak bilmezken, önümdeki odun parçasını görmeyerek sendelediğimde bir çift elin beni sıkıca tuttuğunu fark etmiştim. Jimin, bana 'iyi misin' dercesine bakarken teşekkür amaçlı hafifçe gülümsedim ve hemen önümde yürüyen Rita'nın yanına gittim.

Mi Ra'dan sonra hayatımda, kız kardeşim gibi görebileceğim bir insan olarak sadece o kalmıştı. Rita ile lisede tanışmış ve arkadaş olmuştuk. Amerika'dan Güney Kore'ye okumak için gelmişti ve o gün bu gündür de burada yaşıyordu işte.

Seksi bir kızdı, oldukça hem de. Sarı saçlarıyla ve keskin yüz hatlarıyla beraber de fazlasıyla güzel görünürdü. Ayrıca, bana nazaran da çok iyi dövüşürdü.

Aynı, Mi Ra gibi...

Mi Ra'da dövüşmeyi çok iyi bilirdi ve bu yüzden de kafes dövüşlerine katılmak için can atardı. İşte tam böyle bir zamanda Jungkook ile tanışmışlardı. Karşı taraftan dövüşeceği kişi Jungkook'tu o gün. O günden sonra da olanlar olmuştu zaten.

Onunla beraber biz de Jimin ve Hoseok'la tanışmış, arkadaş olmuştuk. Gerçi Hoseok'u arkadaş olarak gördüğümü söylemek biraz yanlış olsa da, böyle bir durumdayken bu konuyu da iyice deşip sinirlerimi bozmak istemiyordum.

"Çok dayak yeme!"

Rita'nın, Jimin'e dediği şey hafifçe gülümsememe sebep olurken Jimin ise sinir bozucu bir şekilde gülerek, her ikimize de gözlerini devirmiş ve dövüş pistine doğru ilerlemişti.

Hâlâ kendine gelememiş olan Jungkook ise bir köşeye oturmuş, dövüş sırasının ona gelmesini bekliyordu. Şu anda kafasını dağıtabilecek tek bir şey vardı ki, o da birilerini ölesiye dövmekti.

Gözlerim bu sefer de Jungkook'un yanında oturan Hoseok'a doğru kaydı. Yaklaşık 3 yıldır tanışıyorduk hepimiz. İlk zamanlardan beri içimde ona karşı tuhaf bir duygu vardı. Aşk gibi değildi ama arkadaşlık gibi de değildi bu duygu.

Hayranlık?

Belki de hayranlıktı, bilmiyorum ama benim için çok farklı bir yeri vardı. Çok değerliydi o benim gözümde. Pistten yükselen nidalarla kafamı oraya çevirdiğimde, Jimin'in adamı bir güzel benzettiğini görmüştüm ve bu istemsizce sırıtmama sebep olmuştu.

Endless LoopHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin