2.Bölüm

16 2 0
                                    

Merhaba!😊

İyi okumalar...

Boşluk.. Tek hissettiğim bu, boşluk. Sanki uzayda kaybolmuşum ya da kara deliğe düşmüşüm gibi... Etrafımda kimseyi hissetmiyor ancak karanlığı görüyordum. Ben gibi , siyah gibi, karanlık. Kötü şeyleri göstermeyen ancak orada olduğunun bilincinde olan o asil renk, siyah. Gökyüzünü karşısına alabilecek kadar cesur, yenebilecek kadar yıkılmaz.

Boşluk hissi yavaş yavaş giderken gözlerimi açmam gerektiğinin bilincindeydim. Nitekim öyle de yaptım, usulca gözlerimi açtım. Beni karanlığın karşılamasını beklerken gözümü açmamı engelleyecek kadar fazla ışık ile karşılaşınca afalladım.

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp görüş açımı netleştirince pahalı olduğu her halinden belli olan koca bir avize ile karşı karşıya kaldım. Kafamın arkasında oluşan ince sızı ile, yavaş yavaş son hatırladığım olaylar zihnime düşmeye başlamıştı.

En son hatırladığım sarhoş adamdan kaçtığımdı. Aslında şöyle bir düşünülürse beni buraya getirenin o ayyaş olduğunu hiç sanmıyorum. O ayyaş kendini zor götürmüştür gideceği yere. Pis, keş.

Ellerimden destek alarak yatakta kendimi oturur pozisyona getirdim. Böylelikle etrafı da daha iyi görebilecektim.

Oda genşti ve odada; benim üstünde bulunduğum yatak , beyaz ve üstünde de boy aynası olan bir gardırop , üstünde hiç bir eşya olmayan bir makyaj masası , pencereleri kapatan siyah perdeden ve iki kapıdan başka hiçbir şey yoktu. Bu kapılardan biri banyo diğeri de koridora açılan kapıydı, büyük ihtimalle.

Üzerimde siyah, pantolon ve sweatshirt vardı. Kıyafetler benim kullandığım markalardan olsa da bu kıyafetlerin benim en son giydiklerim olmadığı belliydi. En azından ben anlamıştım. Hem bir kere ben en son kapşonu olan bir sweatshirt giymiştim ancak üstümde bulunan kıyafetin kapşonu yoktu.

Kolumdaki saate gözüm takıldı. Saat 05.08'di. Yavaş bir şekilde ayağa kalkıp makyaj masasının yanına gittim.Etrafı keşfetmenin zararı olmayacağını düşünerek masada bulunan iki çekmeceden ilkini açtım. İçinde benim sweatshirtümün cebine koyduğum eşyalar olduğunu gördüm. Hepsi burada mı diye bakar iken telefonumu da görmem ile hayal kırıklığına uğramam bir oldu.

Hadi ama cidden beni bulmuşlar mıydı? Telefonu elime alıp biraz sosyal medya da gezmenin iyi olacağını düşündüm ancak sim kartının takılı olmadığını görünce bütün hevesim uçup gitmişti. Telefonu masanın üstüne bırakıp , dolabın kapaklarını açtım. Ancak içinde hiç siyah kıyafet bulmamak yine ve yeniden hayal kırıklığına uğramamı sağladı. Hadi ama cidden Ayhan bunu bana yapmış mıydı? Ya da onun 'abi'si?

Dolaptan siyah eşofman altı ve beyaz sweatshit aldım. Tam banyo diye düşündüğüm yere gidiyordum ki iç çamaşırı almadığım aklıma geli . Dönüp onu da rengine bakmadan hızlı bir şekilde alıp banyonun kapısını açtım. Ne olur ne olmaz mantığı ile içeriye girince  kapıyı kinitledim . Maazallah Ayhan falan girer odaya beni göremeyince banyoya dalar , hiç kendimi tehlikeye atmaya gerek yok.

Elimdeki kıyafetleri mermer tezgaha bırakıp duş kabinine girdim. Yavaş bir şekilde duşumu yapıp üstüme kapının arkasındaki beyaz bornozu giydim. Bu evi sevmemiştim çünkü her şey beyazdı. Ben beyaz rengi sevmezdim ki, ben koyu renkleri severdim.

Dışarıdan gelen "Aksoy Hanım?" sesi ile kendime geldim. Bir an telaş yapsam da daha sonra kapının kilitli olduğunu hatırlayarak rahat nefes alabildim.

İç çamaşırını elime alınca, açık pembe ve dantelli olduğunu görmek ile şoka uğramıştım. Rengini geçsem de dantelli olması büyük sorundu. Ancak dışarıdan hala gelmekte olan ayak sesleri nedeniyle hızlı bir biçimde giyindim. Başka bir havlu ile de saçımın fazla suyunu hunharca kurularken "Aksoy! Aksoy nerede lan?" sesi ile işimi daha çabuk bitirmem gerektiğini anlayıp dışarıda böğüren dağ ayısını susturmak için dışarı çıktım.

Y.A.K.M.A.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin