"En karanlık gece bile sona erer ve güneş doğar."
(Birazcık smut var sayılır!)
*
3 hafta geçmişti.Yediğim dayakların, işkencelerin katlanılmaz bir hal bulmasından bedenim bitkin, konuşacak mecalim bile kalmamıştı artık.
Daha önce böylesine dayak yediğimi hatırlamıyordum ama sonunda Taehyung'a bir şey yapmaması karşılığında babamın yerini söylemiş, şimdi ise sessizce gelmelerini bekliyorduk.
"Seni o kadar çok özledim ki.İlk kaybolduğun zamanlar kafayı yiyecek gibiydim Min, sana bir şey oldu diye çok korktum." Arkamdaki dostumun, elini sıkıp mırıldandım.
"Daha ne olsun? Elimi kaldıracak halim dahi yok." Geçen hafta da yediğim dayaklara rağmen yine babamın yerini söylememiştim.
Bunun üzerine Tae, bana saatlerce yerini söylemem için yalvarmış bildiği inadımdan sonunda susmuştu.
Geçen vakitlerin sonunda Tae'ye sallanan bıçakla babamın yerini ötmüştüm.Jeon, Yoongi denen herife bizi emanet etmiş diğerlerinide alıp gitmişti.Emanet etmişti etmesine ama size yemin ederim bu çocuk günün 23 saati uyuyordu.
"Evet ama aptalın tekisin, geldiğin gün söyleseydin her şeyi şu anda bu durum-" gözlerim Yoongi'nin masaya koyduğu silaha iliştiğinde aklıma gelen fikirle konuşmuştum.
"Keste sesini beni dinle.Arka cebimde küçük bir çakı var Tae, onu alıp ipleri kesmen gerekiyor."
"Ne? Siktir! Ne zaman aldın onu?" Jin hyung beni yıkanmak için gönderdiğinde dolapların birisinde bulmuş ve cebime yerleştirmiştim.İşte tam da beklediğim an böyle bir andı.
"Hadi amına koyayım, susta al şunu!" Tıslayışımla hızla ellerini hareket ettirip arka cebime ulaşmaya çalışmıştı.Sandalyede kalçamı kaldırarak ona yardımcı oldum.Biraz zorlansada çakıyı sonunda alabilmişti.
"Aldım aldım!"
"Aç, iplerimi kes çabuk ol." çakıyı açtığını hissettiğimde, yaklaştırarak iplerimi kesmeye başlamıştı.Sonunda ellerim serbest kaldığında hızla çakıyı elinden alıp ayaklarımdaki ipide kesmiştim.
Tae'nin önünde eğilip onunda iplerini kestiğimde sessiz ol işareti yaparak kalkmasına yardımcı olmuştum.Parmak uçlarımda Yoongi'nin yanındaki silaha ilişti elim ama o an Yoongi'nin hareketlenmesiyle donup kalmıştık.
Neyse ki, uyanmamıştı.Silahı sonunda elime alıp deponun kapısını açmak için anahtar arıyordum ama hiçbir yerde yoktu.Gözüm Yoongi'nin cebinde ucu gözüken anahtara kaydığına koca bir siktir çekmiş silahı Tae'ye uzatmıştım.Kafasını almamak için iki yana salladı.
"Tae, siktirme şimdi al şu amına koyduğumu!" Oflayarak silahı eline aldığında bende yaklaşarak yavaş ve sessiz olmaya özen göstererek Yoongi'nin cebindeki anahtarı elime almıştım.Herifin böyle bir uykusu olması işime yaramıştı aslında, silahı Tae'nin elinden alıp hızla kapıya ilişmiştik.
Kapıyı açacaktım ama sikeyim ki burda 5'den fazla anahtar vardı.Hepsini sırayla deneyip sonunda uyanı bulduğumda, kapıyı açmış dönerek kapattıktan sonrada üstüne kilitlemiştim Yoongi'nin kalkma ihtimaline karşı.
"Koş, sakın arkana bile bakma tamam mı? Buradan beraber çıkacağız."kafasını salladığında, elimi eline geçirerek bu koca evin içerisinde zar zor ulaşabildiğim kapıya ilerlemiştik.Kapalı olmasına koca bir siktir çekerek, elimdeki anahtarları denemiştim ama hiçbiri olmamıştı.Taehyung endişeli gözlerle bana bakarken, alttan gelen bağırma sesleriye Yoongi'nin uyandığını anlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
We'r Not Broken ℘ JiKook
Fanfiction"O halde.." diye başladı cümlesine.Daha sonrasında gözlerimiz aynada kesişti. "Neden, bana sevgiyi, değeri.." "Âşkı." her bu kelimeye geldiğinde kulağıma fısıldıyordu. "Vermek ister gibi bakıyorsun gözlerime? Ellerimin altında titriyorsun." Hayır...