Dün ki küçük gösterimden sonra Jungkook her zamanki gibi eve gelmemişti.Ev dediğime bakmayın, onlara ev bana hapisane.Hala daha depoda kaldığım için her yerim ağrıyordu, Jin hyungun ısrarlarını bile göz ardı etmiş ne başımı koyabileceğim bir yastık ne de herhangi bir şey koymuştu.Aylardır, bu siktiğimin iğrenç yerinde duruyordum.En azından arada bir yıkanmama izin veriyordu şerefsiz herif.
Ağzımı açıp bir kere yumuşak bir yer istememiştim çünkü sinirlerini daha çok bozarım artık yıkanmama bile izin vermezdi diye korkuyordum.Neyse ki Jin hyung vardı, en azından benimle hep konuşuyordu.Acıktım demeden acıktığımı anlayıp bana yiyecek bir şeyler getiriyordu ve yıkanmam için kıyafetler ayarlıyordu.Ona bunun için minnettardım bana burada tek iyi davranan o'ydu diyeceğim aslında ama Hoseok denilen herifin de bana herhangi kötü bir şeyini görmemiştim hatta bana oldukça güzel bakıyordu.Ara sıra konuşuyorduk, benim halime acıdığını da anlamıştım.
Yoongi vardı bir de, genelde konuşmazdı.
Onu her görüşümde uyuyor oluyordu ve çok nadir uyumadığında bana bakar, kısa bir selam verirdi.Kısacası, Namjoon denilen o sikik ve Jeon harici hiçbiriyle kötü değildim bir nevi.Hepsi gerçekten Jungkook'a çok bağlıydılar ama yanlış yaptığında bunu söylüyorlardılar en azından.Namjoon ise resmen ona tapıyor gibiydi.Asla dediği hiçbir şeyi eksiksiz bırakmıyor, harfi harfine yerine getiriyordu yanlış bile olsa.
Onun ona karşı neden böyle olduğunu çok merak etsem o iki sikikte sikimde değildi.Tek istediğim bu sikimsonik, sidik kokulu depodan çıkmaktı.
Düşüncelerim demir kapının sertçe duvara vurulmasıyla kesilmişti.Bakışlarım ağır ağır içeri hiddetle giren siyah adama takıldığında, arkasında ki pembe saçlı Jin hyunguda görmüştüm.
''Jungkook! lütfen!'' yerde bacaklarımı kendime çekmiş bir şekilde otururken kesinlikle buraya benimle uğraşmak için girdiğini anlıyordum.
Hızla önümde bitti ve yakamdan tutulup beni kolayca ayağa kaldırırken, sırtımın sert duvara vurmasıyla inlemiştim.
''Sana sadece bir kez soracağım Park.'' dedi adeta yüzüme öfkesini sunarken.
''Baban, nerde?'' gözlerine sadece boş boş bakmakla yetinmiştim.Cevap bile vermedim, şu birkaç aydır Bay Park'dan nefret etmediğim kadar ondan nefret etmeye başlamıştım.
Bedenimi sertçe yere çarptığında derin bir nefes aldım Jin hyung'un bağırmaları dolduruyordu odayı sadece.
''NamJoon!'' diye bağırdı Jungkook.Namjoon hızla yanımıza gelip patronunun yanında dikildiğinde tek kelime bile etmemiştim. Namjoon'a yaklaşıp belindeki silahı eline geçirmişti.Ah, kesinlikle korkacağımı düşünüyordu.
''Jungkook!'' diye bağırdı Jin hyung hızla Jungkook'un önüne geçerken histerik bir gülüş sundum ortama.
Namjoon Jin hyungu önümden aldığında, Jin hyung hızla ellerinden kurtulup önümde çömelmişti.
''Jimin, tatlım söyle lütfen babanın yerini.
Lütfen Jimin.''
''Asla.'' dedim sadece gözlerim Jungkook'tayken.NamJoon, Jin hyungu önümden alırken hala bağrıyordu ama Jungkook onu depodan çıkarmasını söylemişti.Jin hyung zorla çıkartılırken sadece ikimiz kalmıştık.
Sadece gözlerine baktım.Şimdi ikimizde birbirimize alevler içerisinde bakıyorduk.
''Sana artık şans vermeyeceğim.'' dedi, bunun üzerine histerik kahkaham tekrar doldurdu odayı.
''Korkak herif.'' dedim gülmeye devam ederken.
''Sen bana şans vermesen ne olur amına koyayım? oradan baktığında sikimdeymiş gibi mi duruyor?'' kahkahamı duvara çarpan kurşun kestiğinte tekrar ona çevirdim gözlerimi.Oturduğum yerden zorlukla kalkarken, tek bir adımda silahı elimle buluşturdum.Kendime çektiğimde artık ikimizinde elleri silahın üstündeydi ve tetik tam kalbimin üzerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We'r Not Broken ℘ JiKook
Fanfic"O halde.." diye başladı cümlesine.Daha sonrasında gözlerimiz aynada kesişti. "Neden, bana sevgiyi, değeri.." "Âşkı." her bu kelimeye geldiğinde kulağıma fısıldıyordu. "Vermek ister gibi bakıyorsun gözlerime? Ellerimin altında titriyorsun." Hayır...