"Sınırı geçersen,
günahkar olursun."
''Bay Park bunu yemez.'' demiştim sabahtan beri konuştukları konuya dahil olarak.
''Senin kadar gerizekalı değil o Jeon, Bay Park'ı hafife alma sakın.'' Yoongi denilen herifin gülerek kafasını yana çevirdiğini gördüğümde bende gülmeden edememiştim.Bir tokatla kafam tekrar yana dönerken, bu Namjoon denen herifi gerçekten de mahvetmek istediğimi fark etmiştim.
''Ne diye Bay Park deyip duruyorsun?''
''Çünkü baba demem, yasak.'' sorduğu soruya kolayca cevap verip omuz silkerken Jungkook bir sandalye alıp tam karşımın önünde bacaklarını açarak oturmuştu.
Hepsi birbirine şaşkınlıkla bakarken Hoseok konuşmuştu.
''Kaç yaşındayım demiştin?'' benim cevap vermemi beklemeden sikik Namjoon cevap verdi.
''13 ekim 2002.'' gözlerimi sinirle devirirken hiçte doğum günümü bildiği için şaşırmamıştım.Her şeyi beklerdim bu heriflerden.
Jin hyung öne atıldı.
''Ne yani? Tam doğum gününde mi kaçırdık seni?'' kafamı sallamıştım.Bakışlarım habire Jungkook'a kayıyordu.En az bir yarım saat sonra hala babamın yerini söylemem için sertçe yumruklar alıyordum yüzüme.
Bu güzel yüzümü mahvettikleri için söylemem gerekirdi belki ama inat etmiştim.Buradan ölüm çıksa bile sırf Jungkook'tan nefret ettiğim için söylemeyecektim.
Derin bir nefes almıştım, ayakta durmaya çalışırken.
''Patron, söylemeyecek.'' demişti Jin hyung.Buraya geldim geleli sevdiğim tek kişi olmuştu Jin hyung, hatta sırf bana vurmasınlar diye kendini önüme bile atmıştı ama bu Jeon Jungkook denen herif durmuyordu.
Gözlerimi zar zor açık tutmaya çalışırken kafamı kaldıracak gücümün bile olmadığını fark etmiştim.O gün onun yatağında uyuyakaldıktan sonra tekrar bu pis depoya gelmiştim.Üzerimde sadece onun siyah tişörtü ve baksırım vardı.Ellerim iplere bağlı olduğu için tişört biraz da olsa yukarı çekilmişti ve baksırımın bir kısmı ortadaydı.Ne konuşacak ne de, kıpırdayacak halim vardı.Gözlerimdeki yaşlar yavaş yavaş dökülmeye başladığında sinirden kahkaha atmıştım.
Gözlerim onun gözlerindeydi, öfkeyle bakıyordum.Gözlerimle delmek istiyordum, gözlerini ama o sadece gözlerime boş boş bakıyordu.Beni çözmek istiyor gibiydi.
Jeon Jungkook tam tamına 2 haftadır bana işkence uyguluyordu.Yüzümün ne halde olduğundan haberim bile yoktu ama çok berbat olduğunu biliyordum.
''Kes sesini.'' demişti Jungkook oturduğu yerde daha çok gerilirken.Namjoon sikiği gelip suratıma bir yumruk attığında, artık acıdan dayanamayacak hale geldiğimi fark etmiştim.
''H-hadi ama bir bebek bile senden daha iyi yumruk atar.'' onu kışkırttığımdan dolayı yaklaşarak suratıma daha sert bir yumruk atmıştı.Çoktan kanların yavaş yavaş akmaya başladığını hissetmiştim.
Jin hyung tekrar önüme atılıp Namjoon'u tuttuğunda 'yeter.' demişti sinirle.
''Yeter artık Jungkook, küçücük bedeninin ne hale geldiğini görmüyor musunuz? Bu kadar mı kötü insanlarsınız siz?''
Hoseok öne atılıp Jin hyungu tutmaya çalıştığında gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlıyordu.
Her yerim öyle acıdan ve ağrıdan sızlıyordu ki, sırf bunun için bile saatlece ağlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We'r Not Broken ℘ JiKook
Fanfiction"O halde.." diye başladı cümlesine.Daha sonrasında gözlerimiz aynada kesişti. "Neden, bana sevgiyi, değeri.." "Âşkı." her bu kelimeye geldiğinde kulağıma fısıldıyordu. "Vermek ister gibi bakıyorsun gözlerime? Ellerimin altında titriyorsun." Hayır...