Kim Jongin;
Kampüsün içindeki kahve dükkanında karşılıklı olarak oturmuştuk ve her zaman olduğu gibi muhabbet ediyorduk. Kalabalık bir arkadaş grubumuz vardı ve bu bazen sorun olabiliyordu.
Boynumu geriye atarak gözlerimi kapattım ve bir sağa, bir sola çevirerek rahatlatmaya çalıştım.
"Hey," diyen Sehun'un sesini duyduğumda gözlerimi açmış, masaya gelen Sehun'la göz göze gelmiştim. "Oğlum, biriniz bana da kahve alsanıza ya... Uykusuzluktan gözlerim kapanıyor, daha iki saatlik dersim var."
Kendime aldığım ancak bir yudum içip bıraktığım acı kahveyi onun önüne iteklerden gözlerim biraz arkasında duran, dik omuzlarıyla yürüyen Kim Jennie'deydi.
"Sehun," diyerek Sehun'un odağını kendisine çekti. Sadece Sehun'un değil, masadaki, pardon, etraftaki herkesin dikkatini çekmişti. Sehun'a yüksek bir sesle seslenmemişti. O, her zaman herkesin ilgisini çekerdi. İsteyerek mi yapıyordu bilmiyordum ancak girdiği her ortamda ilgiyi üzerine çekmeyi başarıyordu.
Sehun kaşlarını kaldırdığında Jennie parlatıcı sürdüğü dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Benim bugün bir dersim daha var, bekleme beni. Sen git."
"Benim de bir dersim daha var, bekleyebilirim-"
Jennie'nin çatılan kaşlarını gördüğünde gözlerini devirdi. Masadaki kimsenin sesi çıkmıyordu, kimse yorum yapmıyor ya da kimse Jennie'ye selam vermiyordu.
Sehun'un başka bir şey söylemesini beklemeden masanın yanından ayrılmış, kendisine kahve sipariş etmek için tezgaha ilerlemeye başlamıştı.
"Buz gibi," diyerek gözlerini irice açtı, Joy. "Tanrım."
"Jennie işte," diyerek karton bardaktan bir yudum aldı, Sehun. Aynı zamanda umursamazca omuz silkmeyi de ihmal etmemişti.
Başım inanılmaz ağrıyordu ve bir an önce eve gidip uyumak istiyordum ancak son bir dersim kalmıtı. Girmem gereken önemli bir dersti ve devamsızlığım zaten yeterince fazlaydı. Birkaç saatliğine bu ağrıya katlanabilirdim.
Masada farklı bir muhabbet dönmeye başladığını duyduğum sırada gözlerim hâlâ onun üzerindeydi. Üzerinde kot, yırtık bir şort ve açık pembe, bol bir gömlek vardı. Uzun saçları omuzlarından dalga dalga dökülüyordu ve altına beyaz spor ayakkabılarıyla kısa, bileklerine kadar gelen çoraplar giymeyi tercih etmişti. Kahvesini beklerken parmakları ritmik bir şekilde tezgahta ritim tutuyordu ve dik duruşunu hiçbir zaman bozmuyordu.
Kim Jennie, kampüsün gözbebeğiydi.
Soylu bir aileden geliyordu ve bunu kanıtlar nitelikte marka kıyafetler giyerdi. Pahalı kıyafetleri içinde parıldardı ve sürekli bakımlı, her zaman dik duruşlu olurdu. Suratsızdı, bütün kampüs arkasından iceberg diye seslenirdi ancak herkes ona imrenirdi. İlgisiz bakışları sizin üzerinizde birkaç saniyeden daha uzun süre durmazdı. Kendisine kurduğu o kapkalın duvarlarını senelerdir yanında olan kuzeni Oh Sehun bile tamamen yıkabilmiş değildi. Konuşurken sizi dinlemezdi, umursamazdı ve öyle çok samimi olduğu bir arkadaş grubu yoktu. Var olan üç tane arkadaşı vardı ve onlara karşı da duvarlarını kırdığını düşünmüyordum.
Bunun yanında küçüklüğünden beri ciddi eğitimler aldığından kendi bölümünün de birincisiydi ancak Sehun bunun ona yetmediğini, her zaman her şeyin çok daha iyisini istediğini söylerdi.
Zaten her şeyi vardı, daha neyin çokluğundan bahsediyordu?
"Pişt," diyerek koluma dokunan Sehun'la gözlerimi Jennie'nin üzerinden çekerek ona bakmaya başladım. "Daldın gittin."
"Farkında değilim," diye mırıldanarak saçlarımı karıştırdım. Başım gerçekten çatlayacak gibi ağrıyordu. "Yanınızda ağrı kesici var mı?"
Seulgi "Bende var," diyerek çantasına uzandı ve çantasının içinden ilaç çıkartarak bana uzattı. Uzattığı hapı alarak dilimin üzerine yerleştirdim ve masanın üzerindeki suya uzanarak küçük bir yudum içtim. Su sanırım Seulgi'nindi, sorun olmazdı.
Şişeyi bırakarak gözlerimi telefonumun ekranından görünen saate çevirdim. Yirmi dakika sonra dersim başlayacaktı ve artık kalksam iyi olacaktı.
"Benim dersim başlayacak birazdan," diyerek telefonumu alarak cebime sıkıştırdım. Ardından işaret ve orta parmağımı birleştirerek alnımın yanında baştan savma bir selam vermiştim.
Çıkışa ilerlemeye başladığım sırada yanımdan geçen Kim Jennie, bir elinde tuttuğu kahve bardağı ve omzundaki çantasıyla önümden ilerlemeye başlamıştı. Aceleci davranmıyordu, kendinden emin bir şekilde yürüyordu ve yine ilgi odağı oluyordu.
"Bu kız nasıl bu kadar soğuk ama bir o kadar da güzel olabiliyor?"
Kenardan erkeklerden birinin söylediği şeyi duyduğumda şaşırmamıştım. Onun hakkında zaten herkes böyle şeyler söylerdi.
Elinde tuttuğu telefonu çalmaya başladığında kısaca ekrana bakmış, kısık sesle küfür etmiş ve aramayı reddederek sert bir nefes vermişti.
Aptal gibi onu izlemeyi bırakarak kampüse yöneldim ve dersimin olduğu amfiye ilerlemeye başladım.
Bazen kendimi gerçekten aptal gibi hissediyordum.
•
helllllo, yine ve yeni bir jenkai kurgusu ve yine ben
#1: kai hakkında ne düşünüyorsunuz? ilk izleniminiz ne?
#2: sizce burası ne kadar sürecek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want to do bad things with you • [jenkai]
FanfictionKim Jennie, herkes için kampüsün gözbebeği... Herkesin gözü ondaydı ve bu durum onu oldukça tatmin ediyordu.