Kim Jongin;
Japonya'dan döneli iki gün oluyordu ve pazar günü, yani döneceğimiz gün ikimiz için de tamamen facia gibi geçmişti. Yaptığımız planların hiçbirisini gerçekleştirmemiş, kiraladığımız rezidansta kalma kararı almıştık. Bütün gün iki kelime etmemiş, öğle ve akşam yemeği bile yememiş, saat yedi buçukta çıkmış ve havaalanına gitmiştik.
Sehun, hafta sonu nerede olduğumu sorup durmuştu. Tek başıma Japonya'ya, kuzenlerimi görmeye gittiğimi söylemiştim. Zaten en başta oraya gitme sebebim buydu. Jennie de ona bir şey söylememiş olmalıydı, bilmesini istemiyor olabilirdi, bozmamıştım.
Masada Sehun'un telefonu çalmaya başladığında gözlerimi ona çevirerek telefonunda yazan jennie ismiyle dudaklarımı yaladım. İki gündür kampüste de hiç karşı karşıya gelmemiştik. Neden bir anda böyle olmuştu, neden benden eskisinden bile daha çok uzaklaşmıştı, anlamıyordum.
"Efendim, Jennie?" dedikten sonra birkaç saniye durdu ve etrafta gözlerini gezdirdi, Sehun. "Uğraştırma beni, sen gelsene masaya..." Jennie ne söylediyse Sehun gözlerini kısaca bana değdirmişti. "İyi," dedi. "Bekle, geliyorum." Ardından ayağa kalkarak masadakilere kısaca seslendi. "Geliyorum ben beş dakikaya."
Sehun gittiğinde karşımda Chanyeol'ün yanında oturan Seulgi gözlerini bana çevirmişti. "Ne o?" dedi, gözlerini kısarak. "Aranıza kara kedi girdi mi sizin?"
Ben ters ters ona bakmaya başladığımda Seulgi umursamazca omuz silkmişti.
"Kiminle? Sehun'la mı?" diyerek araya giren Chanyeol, gözlerini bir bende, bir Seulgi'nin üzerinde gezdiriyordu. "Anlamadım."
"Bilmiyordun sanki böyle olacağını," diyerek güldü, Seulgi. "İki gün tuttu elinde, sonra da attı, değil mi? Bile bile kullandırdın kendini. Ee, değdi mi bari onun için benimle aranı bozmana?"
"Lan," dedi, Chanyeol. "Seulgi kimden bahsediyor? Zannetmiyorum ki Sehun seni iki gün elinde tutsun sonra da atsın."
"Seulgi sadece boş yapıyor," dedim, sinirle. "Bir bok olduğu falan yok."
"Tabii," dedi, Seulgi. "Boş yapıyorum." Ardından ayağa kalktı. "Neyse, ben gideyim. Dersim başlayacak." Chanyeol'e öpücük atarak sırıttı. "Görüşürüz sonra."
Haklı olduğunu bilmek sinirimi bozuyordu. Savunabileceğim bir şey de yoktu. Ağzımı açıp jennie beni iki gün elinde tutup sonra da postalamadı diyemiyordum. Masaya bile gelmemişti ve ben aptal değildim. Masada ben varım diye gelmediğini tahmin etmek için dahi olmaya gerek yoktu.
"Seulgi neyden bahsediyor?"
"Yok bir şey," dedim, saçlarımı karıştırarak. Chanyeol birkaç saniye suratıma bakmış, sinirli olduğumu anladığı için başka bir şey söylememişti.
"Kahveme dokunmadınız lan, değil mi?" diyerek masaya gelen Sehun, kalktığı yerine geri oturarak bir bana bir Chanyeol'a bakmaya başladı. "Size ne oldu?" Ardından bana döndü. "Aslında sana ne oldu?"
"Bir bok olduğu yok," diye çıkıştığımda Sehun kaşlarını çatmıştı.
"Emin misin? Bana bir şeyler olmuş gibi geldi."
"Ben hiçbir şey anlamadım," dedi, Chanyeol. "Sen gittikten Seulgi bir şeyler söylemeye başladı, bu da sinirlendi." Ardından fısıldar gibi söyledi. "Kız mevzusu herhalde."
Sehun çatılan kaşlarıyla bana döndüğünde sert bir nefes verdi. Birkaç saniye bekledi, gözlerini sıkıca kapatmıştı. "Lütfen bana tahmin ettiğim şey olmadığını söyle."
"Tahmin ettiğin şeye göre değişir."
"Sen benim tahmin ettiğim şeyi çok iyi biliyorsun," diyerek sinirle inledi. "Şaka gibi bir durumun içindeyim. Ne oldu?"
"Suratıma bakmıyor."
"Kim?"
"Ben seni uyarmadım mı?" diye çıkıştı, Sehun. "Aptal. Ben seni uyardım."
"Hiçbir sebep yok. Hatta-" Sustum. Hafta sonu beraberdik ve güzel zaman geçirmiştik, çokça da sohbet etmiştik diyecektim ancak demedim. "Bilmiyorum. Neyse."
"Kim?" diye tekrar etti, Chanyeol. "Siz kimden bahsediyorsunuz? Aklıma birisi geliyor gibi ama..."
"Boşver," dedim. "Önemli bir şey değil zaten."
"Biraz önemliye benziyor," diyerek omuz silkti, Chanyeol. "Sen birine bir şeyler mi hissetmeye başladın? Bizim Kai, birisinden mi hoşlanıyor?"
"Lan, sussana," diyerek uzandım ve Chanyeol'ün ağzını kapattım. "Yok öyle bir şey."
Chanyeol kahkaha atmaya başladığı sırada Sehun öylece suratıma bakıyordu. Ne tepki vermesi gerektiğini düşünüyor gibiydi.
"Sana söyledi mi?"
"Ne?" dedim. "Neyi?"
"Hastalığını," dedi. "Sana söyledi mi?
"Hayır," dedim. "Hayır, söylemedi. Neyden bahsediyorsun?"
Sehun elleriyle suratını sıvazladı. Bu konu onu fazlasıyla germişti. "Bunu sana ben söylemem," dedi. "Onun söylemesi gerekiyor ama seni ondan uzak tutmaya çalışmamın tek sebebi kuzenimi kıskanmam değil, Kai. Sana bunu anlatmaya çalışmıştım-"
"Dur, dur, dur," diyerek bağıran Chanyeol, şok içinde bana bakmaya başladı. "Bahsettiğimiz kişi bizim bildiğimiz iceberg mi?"
"Bağır amına koyayım," dedim, sinirle. "Biraz daha bağır. Bütün kampüse duyur hatta. Bak, oradakiler duymadı sesini. Biraz daha bağır."
•
#1: bu bölüm söyleyecek hiçbir şeyim yok, nasılsınız diyeyim bari¿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want to do bad things with you • [jenkai]
FanfictionKim Jennie, herkes için kampüsün gözbebeği... Herkesin gözü ondaydı ve bu durum onu oldukça tatmin ediyordu.