iki

1.1K 69 34
                                    

Kim Jennie;

Aynadaki yansımama bakmayı yaklaşık beş dakikadır bırakamıyordum çünkü ben Kim Jennie'ydim. Her şeyimin mükemmel olması gerekiyordu.

Rimel sürerek uzattığım kirpiklerim, eyeliner çektiğim ve zaten kediyi andıran gözlerim, pek kalın olmayan ince dudaklarım ve küçük bir burnum vardı. Bunun yanında yanaklarım oldukça dolgundu ve bu sinirimi bozuyordu.

Yanaklarımı içime çekerek aynadaki yansımama bakmaya başladım. Böyle daha mı güzel görünüyordum?

Ya da, ben güzel görünüyor muydum?

Hayır, diye mırıldandı, içimden bir ses. Sen güzel görünmüyorsun.

Çantamdan çıkarttığım ve sürekli yanımda taşıdığım tarakla rüzgardan dolaşmış saçlarımı taradım ve jilet gibi dümdüz saçlarımı omuzlarımdan geriye iteledim.

Bugün bir dersim kalmıştı ve sonra eve gidecektim. Aslında Sehun, uzun zamandır sosyal pek fazla bir şey yapmadığım için bana bugün dersim bittikten sonra bir şeyler yapmayı teklif etmişti ancak ben grup içinde bulunmaktan hoşlanmazdım. Yine de Sehun sürekli laf ettiği için bugünlük gidebilirdim.

"Özgüvensiz," diye fısıldadım, aynadaki yansımama, son bir kez kendime bakarken.

Son dersime de girdikten sonra Sehun'a mesaj atmış ve çıkışta bir şeyler yapabileceğimizi söylemiştim. Genelde grupça kafelerde oturduklarından bahsetmişti, sanırım yine kampüsün dışında bir kafede oturacaklardı.

Bu durum pek hoşnut olduğum bir durum değildi ancak zaten her gün bomboş evde tek başıma oturuyordum, bugünlük bir farklılık yapabilirdim.

"Jennie," diyerek bana seslenen Sehun'la arkamı döndüm ve Sehun'a bakmaya başladım. "Geliyorsun, değil mi?"

Başımı sallayarak onu onayladım. "Kendi arabamla geldim, sizi takip ederim."

Başını sallayarak beni onayladığında arabama binmiş, çantamı yan koltuğa bırakmıştım ve dikiz aynasından kendimle göz göze gelmiştim.

Aynalardan nefret ediyordum.

Otoparktan çıkan Sehun'un arabasını gördüğümde onu takip etmeye başlayarak dilimi dudaklarımda gezdirdim.

Sosyal birisi değildim. Arkadaşım yok denecek kadar azdı ve aslını isterseniz bu pek umrumda da değildi. Kalabalık arkadaş gruplarını değil, yalnızlığı tercih ediyordum.

Etrafımda herkese karşı örülmüş kalın duvarlarım vardı ve ben o duvarların arkasında saklanırdım. Ben ne kadarını göstermek istersem, karşımdaki kişiler beni o kadar görürlerdi. Eksik veya fazla değil, sadece benim istediğim kadar.

Birkaç dakika sonra Sehun'un arabası biraz salaş görünen bir kafenin önünde durduğunda kaşlarımı kaldırmıştım. Sehun'un böyle salaş yerlere geldiğinden haberim yoktu.

Arabadan inerek anahtarları valeye bıraktım ve Sehun'un yanına ilerlemeye başladım. "Gel," diyerek sırıttı ve beni kolunun altına çekerek ilerlemeye başladı.

"Böyle yerlere geldiğini bilmiyordum," dediğimde kaşlarını çatarak bana bakmaya başlamıştı, sanırım anlamamıştı. "Salaş yerlere işte."

"İnan bana," diyerek gözlerini kısaca etrafta gezdirdi. "O kasıntı yerlerden çok daha iyi."

Tercih meselesiydi tabii. Ben böyle yerleri tercih etmezdim. Fazla lüks içinde doğmuş, öyle büyümüştüm ve bildiğim yerler sadece öyle yerlerdi. Bunun için kimse bana kızamazdı ya.

i want to do bad things with you • [jenkai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin