"Yolun sonunu görmeden , ayağına batan dikenleri lanetleme." 🖤
"Bahşedilen son umut yoncası kül oldu. Nefes alan bütün varlıklar toprağın üzerinde korkuyla gökyüzünden yağan alev toplarını seyrettiler. Bir ses duyuldu , toprağın altından gelen bir ses... Ölüm marşını duyuyor musun ademoğlu ? İblisin intikamı yıkım getirecek." 🖤
《Cehenneme ilk adım.》
Hemen hemen on günümü vererek hazırlandığım sınavda yine bir yüzünü zar zor doldurabildiğim kağıdı hocanın önüne bırakıp sınıfı derince çektiğim nefesi oflayarak çıktım. Amfinin kapısından çıktığımda tüm hayatımın alt üst olacağı o ânâ adım adım çekiliyordum.
Büyük kolonların arasında kalan turuncu , üçlü , deri koltuğun ortasına çökmüş , sağımda ve solumda kalan iki koltuğu yalnızlığımla doldurmuştum. Dördüncü senenin bana kazandırdığı koca bir yalnızlık olmuş , tek arkadaşım giden senenin sonunda yatay geçiş yaparak beni bir başıma İstanbul'da bırakmıştı. Arkadaşım mıydı hakikaten ? Sanmıyorum , öyle olsaydı en azından yatay geçiş sürecini benimle paylaşabilirdi , yapmadı. Bir rakip olarak görmüş beni , ben onu dost bilirken. Koynumda sinsi bir sürüngen beslemişim meğer.
Neyse ki benden küçük ikiz kardeşlerimden erkek olanı imdadıma hızır gibi yetişmiş , yalnızlığımın yerini yoldaşlığıyla doldurmuştu. Her ne kadar farklı yakalarda yaşıyor olsak ve yalnızca ayda bir görüşüyor olsak da buradaydı.
Benim çekirdek ailemin fırlamasıydı Nazım. Bu yaz İstanbul'da inşaat mühendisliği bölümünü kazanmıştı ve İstanbul'daki ilk senesiydi. İkizlerden diğeri Nazlı'ydı. Nazlı Mersin'de hemşirelik bölümünü kazanmıştı. Puanı Ankara'ya rahatça yerlerine rağmen Mersin'den ayrılmak istememişti. Erkek arkadaşının Mersin'de diş hekimliği ikinci sınıf öğrencisi olmasının da büyük etkisi olmuştu.
Çantamın ön , küçük cebinden açık mavi kılıflı telefonumu çıkardım. Anneme son sınavımın eh işte geçtiği haberini verecek ve ödevlerim olduğu için gelemeyeceğim yalanını söyleyecektim. Böylelikle akşamleyin geçen hafta kestirdiğim biletle Mersin'e , burnumda tüten memleketime yola koyulacaktım , henüz geleli 3 hafta olmamış gibi. Annemleri görme arzusuyla yanıp tutuşuyorum.
Heyecanla rehbere girip annemi aradım. Telefonun açılmasını beklerken sağ ayağımı bilinçsizce sallamaya başlamıştım, nihayet telefon dördüncü çalışta açıldı.
"Annem !" Son sınıf olmama rağmen eve geleceğim zaman hâlâ aynı telaşa sahip oluyordum. Ben hiç büyümeyecek koca bir çocuk olarak kalacaktım.
"Kızım , sınavın nasıl geçti ?" Annemin bozuk gelen sesiyle neşem sönüvermişti.
"Anne iyi misin sen ? Sesin kötü geliyor ?" Annem sıkıntıyla nefesini üfleyerek konuştu. "Nazım'la iki gündür konuşmadım."
Göz kapaklarımı sükunetle yummuş , burun deliklerimi havalandırarak sakin bir nefes çektim içime.
"Küstürdün mü paşamı ?"
"Hayır bir şey yapmadım ben ne yapacağım. Baban da merak ediyor." Babam iki sene önce Bypass ameliyatı geçirmiş , bir damarı değiştirilmişti. Herkesin gerçek yüzünü gösterdiği o en berbat zamanlar gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti , içim ürpermiş , omurgam istemsiz dikleşmişti. Babam , sen olmazsan bizi bir dakika sığdırmazlardı yuvamızda.
"Ben dün gece konuştum Nazım'la. Telefonu arızalanmış onu servise götürecekti." Bir anda yalan söyleyivermiştim. Annem hayıflanarak elini bir yerine vurmuş olacak , telefonun ucundan pat sesi geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General Fiction~YOLUN SONUNU GÖRMEDEN AYAĞINA BATAN DİKENLERİ LANETLEME.~ Kardeşiniz için ne kadar ileri gidebilirsiniz ? #ŞeytanlaAnlaşma# 2 gündür haber alamadığı kardeşini bulabilmek için peşine düşen bir kadın. RANA. Kardeşinin en son Azazel isimli bir mekâ...