DREAM ALBATROS

93 62 39
                                    

Sergilediğimiz bazı davranışlar çevremizdeki insanlar tarafından yanlış anlaşılmaya neden olabiliyor.

İnsanlar sorgulamak yerine önyargılarını kullanarak sergilediğimiz davranışlar hakkında yorumlar yapar.

Bizleri istedikleri gibi kılıflara sokabilirler bu onlar için nefes almak kadar normal bir davranış.

Lâkin bu önyargı ile yaklaşımları zamanla bize zarar verecek bir boyuta geleceğinden onlara dur demenin bir yolunu bulmamız gerekir.

Güven ve zekâ.

İnsanlar karşısında sergilediğimiz davranışlar ne kadar güven verici ve ne kadar ileri düzey bir zekâ unsuru sonucu oluşan davranışlar olursa insanların bize olan karşı tutumları o kadar değişir.

Kısacası tam olarak bu iki seçeneği insanlara aşılarsak bizlere önyargı ile yaklaşmaktan vazgeçeceklerdir.

Yaptığımız veya ileride yapacağımız her türlü davranışı alacağımız her türlü karar karşısında çevremizdeki insanlardan önyargı yerine saygı görürüz.

Dakikalar önce tam anlamıyla böyle bir davranış sergiledim. Amacım beni tehditkâr bir şekilde bu grubun içine dâhil eden insandan intikam almak değildi. Bu kadar basit işlerle uğraşmak yerine daha önce girdiğimiz bir sisteme tekrar güvenli ve gizli bir şekilde girmek adına bir davranış sergilemiştim.

Sergilediğim bu davranış karşısında öncellikle önyargı ile karşılaşsam da biraz sonra olacaklardan habersiz bir şekilde gönderdiğim e-posta sonrasında parmaklarımı klavye üzerinden çekerek huzur bulabildiğim nadir yerlerden biri olan çiçeklerle döşediğim balkonuma gitmek için ayağa kalkarak oraya doğru yönelmişken arkadan gelen bir sesleniş ile beraber duraksadım.

Duyduğum sesin tanıdık gelmemesine rağmen arkamı dönüp veya dönmemek arasında verdiğim savaşı bu sefer ben kazanmıştım. İçimde verdiğim birçok savaşı merak arzum kazanmış olsa da bu sefer bu savaşı ben kazanmıştım. Kazandığım zaferin verdiği rahatlama ile beraber balkonuma bir iki adım daha attıktan sonra giriş sağlamıştım.

Dakikalar önce alnımdan akan ter, beynimin içini yiyen stres, her biri içime çektiğim çiçek kokularıyla beraber birer birer yok oluyordu.

Balkonumun böylesine çiçeklerle donatılmış olması annemin isteğiydi. Annem, çiçeklerin verdiği pozitif enerjiye daima inanırdı. Sadece çiçeklerin verdiği pozitif enerjiye inandığı için balkonumu böylesine çiçeklerle donattığını söylemem kısmen eksik olabilirdi. Öyle ki bana kalırsa annemin burayı böylesine çiçeklerle güzelleştirmesinin asıl nedeni babamın, annemi "Çiçeğim" diyerek sevmesiydi. Duyduğumuzda kulağımıza ilk olarak sıradan bir sevme şekli olarak gelse de üstünde durdukça ne kadar ince bir sevme şekli olduğunu anlayabiliriz. Öyle ki hayatının büyük bir kısmını okyanuslar da askerleri ile beraber savaşarak geçiren babam. Annemi, tek bir çiçek ismiyle sevecek kadar da aptal değildi.

Annem, kırmızı gül gibi aşk dolu, laleler gibi hoşgörü ve incelik abidesi, papatyalar kadar masum, zambaklar gibi narin ve en önemlisi orkide gibi güçlü bir yapıya sahipti. Bu yüzden babam annemi tek bir çiçek ismiyle sevmek yerime onu "Çiçeğim" diyerek sevmeyi tercih ediyordu. Babam, aramızdan ayrıldıktan sonra annem onu yaşatmak için böyle çözüm bulmuş. Ne zaman zora, bir çıkmaza düştüğünü düşünürse hemen buraya gelerek çiçekleriyle dertleşirdi, onlardan cevaplar alır huzur bulurdu.

Annem gibiydim.

Hayatımın birçok zaman diliminde balkonumu düştüğüm kuyulardan kurtulmak için kullanmıştım. Burası benim için babamın kollarının altında ki güvenli bir yerdi. Birçok kez burası sayesinde hayata tutunmuştum ama bu sefer buraya bir cevap aramak için gelmemiştim. Kaçtığım herhangi bir şey de yoktu.

ADIM ADIM 48 SAATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin