1.BÖLÜM

44 3 3
                                    

Gözlerimi acı bir şekilde açtım. Bebeğim ağlıyordu. Sonunda güneşim doğdu. Çok mutlu olmuştum. Birden ağlamaya başlayınca, Annem bebeğimi yanıma getirdi ve yüzünü gösterdi.  Aynı bana benziyordu. Biraz doğrulup "bebeğim" diye seslendim.

Annem:Çok güzel bir kızın oldu. Allah mesut etsin. Maşallah güneşimize

"Güneşim, bebeğim benim, çok tatlısın. Anne baksana minik ellerine, bebeğimi almak istiyorum" Dediğimde annem, bir an suratını astı.  Nedense odada tanımadığım biri daha vardı.

"Anne bebeğimi bana verir misin? Ve bu kadın kim? Anne cevap versene annee" dedim. Ama annem susuyordu. Neden susuyordu, anlamıyordum. Şuan burda garip bir olay oluyordu.
Kadın, yanıma gelip saçlarımı sevmeye başladı. Kulağıma yaklaşıp "Bak güzel kız. Evet senin dünyalar kadar tatlı bir kızın oldu. Fakat bebeğini almak zorundayım. Kusura bakma." Diyerek annemden Bebeğimi almıştı. "Nasıl ya bırak bebeğimi bıraksana" diyip kadını engellemek için tişörtünden tuttum.
Tekrar "Ya bırak kızımı, ya bıraksana" dedim fakat babamla annem beni tutuyorlardı.

Kadın o kapıdan çıkınca sadece elimde bebeğimin pembe çorabı kaldı. Ağlayarak "Güneş" diye seslendim ve Sinirli bir şekilde annemle babama bakarken. Onlar suratlarını çeviriyorlardı. Daha bebeğime, dokunamadan, öpemeden, koklayamadan elimden almışlardı.

"Anne, bebeğim"

Annem:kızım üzgünüm.

"Ne üzgünü ya. Bebeğimi elimden alındı. Siz ne engellediniz ne de sesinizi çıkarttınız. Yazıklar olsun."

Faruk: Ayşe, kızın yanında kal. Bende o kadından paramızı alalım. Diyince o anda kopmuştum. Ne yani! Babam para almak için bebeğimi mi sattı? İnanamıyorum. Kaşlarımı çatıp babamın kolundan tuttum.

"Baba sen para uğruna bebeğimi mi saattın? Bir para uğruna... bebeğimi geri getir bana, geri getirrr" dedim. Fakat bir fayda etmemişti. Bebeğim artık yoktu.

-5 YIL SONRA-

Tam 5 yıl olmuştu. Ben, artık köyde yaşamaya dayanamayıp istanbula geldim. Belki  kızımı bulurum diye gelmiştim. Babamın eski büskü evine taşındım ve her sabah, her gece karakola gidip "bebeğimden bir haber var mı?" Diye soruyordum. Artık bıkmıştım ama dimdik durmam gerektiğini biliyordum. O yüzden kendimi yavaş yavaş toparlamaya başladım.

.....

Sıcak ve güneşin altında eve doğru yürüyordum.  Evden gazete almak için çıkmıştım, iş ilanlarına bakmam gerekiyordu.

Bir iş bulmam gerekiyordu. İki gün önce işten kovulmuştum. Neden mi? Cafe'nin sahibi paramı vermiyordu. Bende dayanamayıp onun sağ gözüne yumruk attım. Sahibi de beni güzelce kovmuştu.

Sonunda eve vardığımda babamdan kalmış olan biraz eski ama yine ayakta duran eve, anahtarım ile girdim.

Babam mı? Bebeğimi bir para uğruna satan. Evet ondan çok nefret ediyorum. Bir insan kendi kanından olan birisinden nefret edebilir mi? Bunu çok iyi biliyorum. Ölmesini diledim ben, babam olsada. Ondan ölesiye nefret ediyorum.

Aklımda dolaşan kötü anılardan sıla'nın sesi ile sıyrıldım. Bu arada sıla benim mahalleden arkadaşımdı. Bana bir arkadaş değilde kardeş, abla gibi davranıyor. Onu çok seviyorum.

Sıla:Melis sen mi geldin? Diye seslendi içeriden, çantamı askıya asıp "evet sıla, ben geldim." Dedim ve elimde ki poşetle salona girdim.

Poşeti masaya koyup sılanın yanına oturdum. Sıla, Ünlü kişilerin dergilerini hep alıp okuyordu. Bende okumak istedim ve hatta gözüme bir adam çarpmıştı.

ALIŞIYORUM SİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin