Hoseok'la barışmak biraz efor istedi.
Sadece bir gün başbaşa oyun salonuna gidelim diye hem kendi annemlere hem onunkilere yalvardım, saatlerce oyun oynadık ve sonra ona taco ısmarladım. Sonunda mutlu olmuştu, "Artık siktir git diyecek misin, Hoseok?" "Yok, gayet keyfim yerinde şu an." Hava karardıktan sonra evlerinin önündeki tek pota sahada basketbol oynuyorduk. Ben bankta oturup onun top sürmesini izliyordum. "Ama," dedi potaya ilerlerken, sonra topu attı "Bir daha böyle saçmalıklar yaparken bana söylemelisin, Namjoon." İsabetli bir atış değildi, top potaya çarpıp Hoseok'a geri döndü "Çünkü bana söylemezsen, benden saklarsan, birbirimizin arkasında duramayız." Topu bir kenara sallayıp bankın yanına geldi, önümde çömelip gözümün içine baktı "Biz 14 yaşındayız, kanunlar bizi çocuk sayıyor, dolayısıyla sen benim çocukluk arkadaşımsın. Çocukluk arkadaşları ne demek biliyor musun?" "Bayağı sıkı dostlar demek mi?" "Hayır, Namjoon. Kardeş sayılırlar demek. Sen benim kardeşim gibisin. Sen çok kötü şeyler yapsan da sonuçta insanlar kardeşlerini kardeşlikten reddedemez, değil mi?" "Sanırım." "Asla reddedemezler. Ben de seni hiç ekmem, kardeşim."
Hoseok'la barıştıktan sonra ikimiz, artık daha sıkı ve tazelenmiş bir dostlukla göğsümüzü gere gere herkesin sülalesini ağlatmaya geliyormuş gibi döndük hastaneye. Kesinlikle iki balon gibi duruyorduk ama tabii bize sorarsanız bizim bu "her şey kardeşim için" havamızı kimse söndüremezdi.
Chang rektörlükten kınama cezası aldı, Yoongi'yi yarım saat geç uyandırmak yerine acildeki küçük işiyle ilgilenirken asıl işten kurtulmak için bunu bizim gibi iki çocuğa verdiği için. Ama bize kızmıyordu, sonuçta nereden bilecektik Yoongi'nin derdinin ne olduğunu?
Yoongi ise, çok ilginçtir, o günden sonra bulduğumuz ilk fırsatta yanına gittiğimizde Hoseok'a karşı eski sinirini korurken beni hiç düşmanca karşılamadı. O gün Yoongi'yle uğraşırken etajyerin üstünde Hoseok'un tanışma hediyesini unutmuştuk, ve tabii ki biz yokken Yoongi onun ne olduğunu merak edip açmıştı. Şimdi Hoseok'un ona anlatması gerekiyordu, ama Hoseok hâlâ Yoongi'yle vakit geçirmekten hoşlanmıyordu. Hatrım için yapıyordu her şeyi, sağolsun. Vicdan ve zihin yaşı benden çok büyük biridir Hoseok. Küçükken bile birinin hatrı için bir şeylere katlanmayı çok asil bulurdu.
"Bu şey ne biliyor musun çocuk?" dedi. Yoongi elindekine baktı, Hoseok'a bakmadan tersledi onu "Namjoon bana dedi ki, Hoseok, sen 14 yaşına yeni girmişsin. Bazı hesaplamalar yapmışlar bir şeylere bakıp ve şunu bulmuşlar: Benim 15 yaşına girmeme de 1 hafta kalmış." Kafasını kaldırıp Hoseok'a baktı "Ben senden büyüğüm, Hoseok. Bana çocuk deme. Çocuk sensin. Bu da bir kağıt tomarı." Hoseok suratını büzüştürdü "Ne kadar kabasın be! Ne kadar güzel bir defter o farkında mısın? Eğer beğenmediysen bana ver, çok meraklıydım sana hediye beğendirmeye." Sertçe ona döndüm, ne yapıyordu bu böyle? "Hoseok!" "Tamam da Namjoon, görmüyor musun hediyeme ne diyor?" "Belki adını bilmediğindendir ya Hoseok." Hoseok ona döndü "Bilmiyor musun sen bunun adını?" "Bir sürü kağıt, önünde arkasında iki tane de odun parçası. Şu bana ilaç verdikleri uzun şeylerden var yanında bir de." Hoseok elini alnının çatısına vurdu "Şırınga almış olabilir miyim sence sana, aptal? Kalem o kalem. Diğeri de defter. Sana günlük aldım sıkılma burda diye." "Ne yapacağım ben bunları?" "Ya ne bileyim işte heykel kankanın anılarını filan yazarsın, şiir miir yazarsın, kedi köpek çizersin... of ben mi karar vereyim ona da?" Yoongi Hoseok'un üslubundan büsbütün rahatsız olmuştu, Hoseok'a 'cidden ayıp ediyorsun' der gibi baktım, o da Yoongi'ye dönüp dedi ki "Tamam, bu benim sana hoşgeldin hediyem, tamam mı? Hediye. Ben senin için aldım. Bunu da anlamışsındır herhalde." "Sağol, Hoseok... Güzelmiş."
Hoseok yapay bir gülücük attı, sonra koridora çıktı, sonra hemen tekrar açtı kapıyı. Yüzünde kendine 'aptalsın sen' diyen bir ifade vardı "Namjoon biz buna defter aldık da... Yoongi yazmayı bilmez ki!" Yoongi güldü, hevesliydi, bana bir şeyler göstermek ister gibi kolumu çekiştirdi "Biliyorum! Bak! Hoseok gel sen de bak! Ama önce bu kalemi çalıştırın, bu benim kalemime benzemiyor." "Seninki nasıldı?" "Benimki böyle sadece ağaçtı, yontuyordum ucunu, meyve boyalarım vardı, onlara batırıp batırıp yazı yazıyordum." "Cidden mi?! Bize de ağaç kalem yapar mısın?" "Çok kolay, yaparım, yapmayı da öğretirim." Hoseok kapının eşiğinden kendini tamamen içeri sokup tekrar yanımıza geldi "Niye öğretesin ki, ağaç kalem yapıp satarsan zengin olursun Yoongi, bunu dünyada yapan tek kişi sen olursun." Yoongi güldü "Saçmalama canım, ağaçtan bol ne var, herkes yapıyordur öyle şeyler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sculptures " namgi
Fanfiction2320 / insanların yanı günlüğüm bitti. ağlama, doktor. çok savaştın. boşluğuma iyi bak. boşluğumu doldurma. boşluğumun hayalini kur ve onu yaşat. hoşçakal. [past, present & future perfect series / future ver.]