Sabah çok erken uyandım. Günün bu sefer benden önce doğmasına izin vermedim. Bugün o güzel gündü. Ben herkesten önce uyanmış olmalıydım. Çünkü evet, bugün benim yeniden doğabileceğim gündü.
O kaybettiğim çocukluğu bugün bulabilirdim.
Bugün Unicum'a ilk kez koruyucu giysi giymeden girecektim. Eldiven takmayacaktım. Maske takmayacaktım. İlk kez saf, müdahale edilmemiş yerküreye dokunacaktım. Açıkçası çok heyecanlıydım. Yoongi'den sonra koca gezegende bunu yapan tek kişi ben olacaktım. İçim içime sığmıyordu. Küçükken hayal ettiğimiz bir şeydi bu, şimdi bir gün de olsa gerçek oluyordu. Kimse sorgulamadan, kimseden kaçmadan, sadece ikimiz oraya girecektik, ne istiyorsak yapabilirdik.
Hoseok, ben ve Yoongi olarak üçümüz gittiğimizde de yapabilirdik. Ama bir fark vardı. Bizi orada özgür olmaktan alıkoyan tek şey kafamızın içindeki şeydi, o beyin bizi baltalıyordu. Önce zihnimi özgür bıraktım, şimdi orada bedenen de özgür olacaktım. Kendimi asla kasmayacaktım. En azından deneyecektim.
Orada rahat hareket edebileceğim şekilde giyindim, büyük bir lütuftu bu. Gezmeye gider gibi. İşe gider gibi değil. Yıllardır para biriktirerek aldığım eski model pikabın yüzüne baktım sonra garaja inip. İşe tek kişi gidip geliyordum, bisiklet ya da otobüs işimi görüyor diye pikabıma binmiyordum. Bugün lazım olabilirdi. O yüzden ilk kez hastaneye şahsi arabamla gittim. Sonra hastaneye gidip numune almama yarayacak aletleri aldım, gitmişken dereden örnek de alacaktım sonuçta, hepsini pikabın arkasına attım.
Geriye sadece ona sürpriz yapmak kalıyordu.
Yoongi'nin kapısını açmadan önce koridor penceresinden içeri baktım uyanmış mı diye. Günlük karalıyordu refakatçi koltuğunda oturup. İçeri girip "Günaydın." dedim "Planın var mı bugün?" Gülümsedi "Altı yıldır benim planımı sen şekillendiriyorsun. İlk kez bana sordun bunu." Karşısındaki koltuğa oturup bağdaş kurdum. Kılığıma bir göz gezdirdi "Önlüğün nerede?" "Giymedim." "Niye? Yoksa izinli misin?" "İzinliyim. Bir günlük." Kalemini günlüğün arasına sıkıştırıp günlüğünü kapattı ve sehpanın üstüne düzgünce bıraktı. "İzin gününü yanımda mı geçireceksin? Burada?" "Yanında geçireceğim, ama burada değil." "O yüzden mi bana plan soruyorsun?" Keyifle gülümsedim, biraz gerindim "Sana soruyorum, sence izin günümde nereye gitmeliyiz? Benim yerimde olsan beni nereye götürürdün sen?" Ellerine bakıp umutsuz bir tebessüm etti "Eve." Sonra yüzüme baktı "Özür dilerim, benim hayal gücümün sınırları evime kadar genişliyor." Sessizleştik, rol kesip onu şaşırtmak istiyordum. Biraz düşünür gibi yaptım. Sonra dizlerime vurup "E tamam o zaman, ne yapalım," diyerek ayağa kalktım "Eve gideriz biz de." Daha da umutsuz bir suratla bana baktı, sonra başını iki yana salladı "Yine o kat kat şeyleri giyeceğiz değil mi?" Kollarımı iki yana açtım, kendime şöyle bir baktım "Ben böyle geleceğim. Sen onlardan giymek istiyorsan sana bir takım bulurum." Yavaşça genişleyen bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Şaka yapıp yapmadığımı sordu. Tabii ki yapmıyordum. "Bugün bir günlüğüne de olsa eve gidiyoruz, Yoongi." dedim "Sen işaretlerinin yerini hatırlıyorsun değil mi?" Açıkça mutlu olduğu yüzünden okunurken "Her sabah kalktığımda ve her gün yatmadan önce kendi kendime işaretlerimi nereye sakladığımı fısıldıyorum." dedi "Bir gün gelir de gideriz diye. O gün bugünmüş."
***
Bize verilen, bir gündü. O yanımdaydı. Onunla geçirmek için 24 saat. Unicum'un verimli topraklarına geldiğimizde, Yoongi "Ayakkabılarını eline al." dedi "Dışarının pisliğini evime taşıyamazsın." Utana sıkıla önce sağ teki, sonra solu elime alırken "Çorapla mı gezeceğim burada?" dedim, "Aptallaşma. Yere basmaktan korkacağın hiçbir şey yok." diye yanıtladı. Ayaklarım toprağa temas ettiğinde ürperdim. Biz... Biz toprağı sadece deneylerimizde ellerdik. Onun dışında toprağa sadece çiftçiler ve hayvancılar dokunurdu. Toprak minerallerin yanında hastalık taşır derlerdi. Bu yüzden tarım ve hayvancılık toprağı ayrıydı, dezenfekte edilmeden kullanılamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sculptures " namgi
Fiksi Penggemar2320 / insanların yanı günlüğüm bitti. ağlama, doktor. çok savaştın. boşluğuma iyi bak. boşluğumu doldurma. boşluğumun hayalini kur ve onu yaşat. hoşçakal. [past, present & future perfect series / future ver.]