Günlük, evim kurtuldu.
Namjoon bütün sözlerini tuttu. Hoseok da öyle. Kimse dokunmayacak bize. İşte bu kadar.
Bense kimsenin aslında tanımadığı, herkesin parmağının ucunda bir uğur böceği gibi sadece yakalamak ve seyretmek için uğraştığı biriyken şimdi herkesin gülümseyerek baktığı, odasını ziyaret ettiği biri haline geldim.
Yataktan kalkmakta zorlanıyorum. Ama buna gerek olmuyor. Gün içinde bir sürü insan odama geliyor, genç yaşlı, gelip elimi tutuyorlar. Yüzüme umutla bakıyorlar, sanki onları ben kurtarmışım gibi. Yaşlı bir amca geldi geçenlerde, kırışmış cildiyle kaplı elleri benimkine dokunmaktan korktu. Sanki bana dokunursa benim de gençliğimi benden almaya korkar gibi. Yeltenip amcanın elini tuttum "Merak etmeyin," dedim "İkimiz de göçebeyiz. Benimle rahatça konuşun." Duygulandı yaşlı adam, "Güzel çocuk," diye hitap etti bana "Benim gibi milyonlarca insanın çukurdaki ayağını çektin çıkardın, farkında bile değilsin." Elim avuçlarının içindeydi, adamcağız mutluluktan ağlıyordu. Beni ne yerine koyuyorlar bilmiyorum, bir kurtarıcı, bir kılavuz, bir peygamber belki de. Ne olduğumu ben biliyorum oysa, ben bu toprağın bir mahsulüyüm.
Fakat herkes bir mahsulüdür toprağın, gördüm ki. Herkesin hasat zamanı farklı, herkes herkesten verim almak zorunda. Ben inatla kabuğunu yırtıp başını dışarı çıkarmış bir buğday başağıyım. Ederim bu işte. Çok farklı gördükleri, dünya üstünde kimsenin elinin değmediği o son yerdeki son insan olsam bile; ederim bir buğday başağıdır. Bir asma yaprağıdır. Bir meşe ağacıdır, bir su yosunudur, bir somon balığıdır, bir kelebektir, bir güzel dişi ala geyiktir.
Beni biçip geçmek istediler. Yordam bilen biri gerekti. Aslında Namjoon'a sormak lazım, "Sen buğday eğirmeyi nereden öğrendin?" diye. Asla ne demek istediğimi anlamayacak ama buraya yazıyorum işte. O biliyordu. O bir insanın vermeye potansiyeli olan şeyleri yüzünden anlayabilen biri olduğu için, ne yapıp edip o insanı işe yarar kılmayı biliyordu.
İnsanların bazıları bunu doğuştan bilerek mi doğuyor, bir fikrim yok. Ama biliyorum ki, Namjoon'la hiç karşılaşmamış olsaydım bu dünyaya hiçbir katkım olmayacaktı. Hırçın biri olarak geldim, kimseyi yanıma yanaştırmadım, herkesten korktum, herkes de benden korktu.
Ama o bir şey gördü. Yüzümde sevilesi bir şey gördü.
Bana inanmak istedi, alışık olmadığı şeylerime alışmaktaki güzelliği fark etti. Aslında herkesin ziyaret edip tanımak görmek istediği, kurtarıcı kabul ettiği ben değilim bilge olan. Sevgiyi bilgelik, bilgeliği sevgi kılan onu görmeye gelmeliler. Onun eline sarılmalılar.
Ben sadece hasta ve hırçın bir çam ağacıyım. Sonsuza kadar yeşil kalacağım, ama öldüğümü kimse bilmeyecek. Çünkü ölüp ölmemem sadece bir kişinin hayatında onarması güç bir delik açacak.
Kimse bilmiyor. Herkes beni çok değerli sanıyor. Bilmiyorlar gerçekten. Ben sadece bir kişi için çok değerliyim. Tanrı'ya sadece o kişi için dua ettim, sadece onun için içimde katıksız bir şefkat ve sevgi besledim. Sadece onun için unutulmaz biri oldum ben ve bilmiyorlar.
Ama farkına varacaklar. Ben ölünce beni unuttuklarında bir kısmı asıl kurtarıcının ben olmadığımı anlayacak. Geri kalanıysa Namjoon yaşlanıp öldüğünde anlayacak.
Bu onca yolu benim elimi tutmaya, beni ne kadar sevdiğini söylemeye gelen insanlar şimdi görmüyorlar. Gözleri sadece beni görüyor.
İşin kötüsü, Namjoon da görmüyor. O da beni çok yüce bir insan sanıyor. Değilim işte. İsterseniz binlerce buğday başağını bir araya toplayabilirsiniz. Sayamayacağınız kadar başak oluruz bir tarlada, ben ilk yeşeren tohum olurum. Siz bizden faydalanan milyonlarca insan olursunuz. Ama bir çiftçi gerek size. Sadece bir çiftçi. Bendekini alıp size verecek sadece bir iki insan, uzun ve korkunca bana sığınanının adı Namjoon, beni sinir eden ama konu bana sahip çıkmaya gelince bir horoz gibi herkese kabaranının adı da Hoseok.
Günlük, görecekler bir gün. Aslında bunca yüzyıl ihtiyaç duydukları o özel insanın ben değil, Namjoon olduğunu görecekler. Asıl boşluğa, o ikisi ortadan kaybolunca düşecekler.
O günler geldiğinde, ben nerede olacağım çok merak ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sculptures " namgi
Fanfic2320 / insanların yanı günlüğüm bitti. ağlama, doktor. çok savaştın. boşluğuma iyi bak. boşluğumu doldurma. boşluğumun hayalini kur ve onu yaşat. hoşçakal. [past, present & future perfect series / future ver.]