Yoongi'yle Unicum'da geçirdiğimiz muhteşem günden sonra, beni bekleyen bir ton işe geri dönmem gerekiyordu. Doğrusu, Unicum'dan sürünerek çıktık çünkü orada bir parçamız kalmış gibi hissediyorduk.
Geri dönüp su örnekleriyle ilgilenmemiz lazımdı. Kalan son araştırmamız buydu. Sonra sadece çevremizde devasa bir kalabalık oluşturmakla ilgilenecektık, buna odaklanacaktık.
Hastaneye döndüğümüz zaman bizi kapıda Hoseok karşıladı. Suratında kocaman ve pervasız bir sırıtışla bekliyordu. Arabadan inip yanından geçerken ona selam veren Yoongi'ye karşılık verdikten sonra pikabın arkasındakileri almama yardım etmek için yanıma geldi. "Gerçek erkek de buradaymış. Nasıldı? İyi miydi?" Suratına baktım, aptal aptal gülüyordu. Bir tane geçirdim omzuna. "Tamam yahu, günün nasıl geçti diye de mi sormayayım?" "Soracaksan, pişmiş kelle gibi sırıtmayacaksın, Hoseok. Günüm çok güzel geçti." Ellerimizde ekipmanlarla hastaneye girerken "Nasıl güzel mesela?" diye sordu, bu herif neden böyleydi? "Hiç utanman yok değil mi Hoseok?" "Yok. Yok. Yookkk!"
Sevdiğim kişiyle yatmış olmama benden çok seviniyor gibi görünüyordu. "Gerçekten sapıksın." "Haydaa... Kalbimi kırma benim. Sadece mutlu ol istedik, ne var?" "Ne mi var? Çok mutluyum zaten, hayatımın en güzel dakikalarıydı, ama resmen detay soruyorsun!" Bıyık altından güldü "Ne münasebet..." "Boş konuşma." elimdekileri Hoseok'un eline tutuşturdum "Al bunları, labları hazırla. Eve gidip üstümü değiştireceğim." Bir anda zaten tutuyor olduğu yüklere yenisi eklenince dengesi bozuldu, sendeledi. Ben tekrar arabaya dönerken arkamdan söylendiğini duydum "Kabasın Namjoon! Çok kaba birisin!"
Sonra yine bir ay kadar laboratuvara kapandık. Son araştırmamızı yaparken yakalanmamak için çok gizleniyorduk, Riordan'ın dediği doğruydu, seneye mezun oluyorduk ve yakalanırsak diplomalarımız yanacaktı, hapse girecektik, bütün emeklerimiz boşa gidecekti ve Yoongi yalnız kalacaktı. O yüzden çok dikkatli çalıştık.
Yine bir gece laboratuvarda dışarıdan belli olmasın diye çok loş bir ışıkta çalışırken, birisi dank diye içeri daldı. Çok korkmuştuk, bizi suçüstü yakalıyorlar sanmıştık. Fakat sonra gelen kişi ışığı arttırınca gelenin Riordan olduğunu gördük. Onu görmeye alışık olduğumuz kalem etek ve ceketinden farklı olarak kot pantolon ve bir sweatshirtle gelmiş, kafasındaki şapkaya rağmen bir de üstüne kapüşon kapatmıştı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Ancak tüm bu sürprizi beklemiyor olan biz biraz afalladığımız için donakalmıştık. Öylece kadının suratına bakıyorduk. "Çıkarın önlüklerinizi." dedi, sırt çantasından iki şişe şampanya çıkardı "Yoongi'nin odasına gidiyoruz." Hoseok elindekileri bıraktı, eldivenlerini çıkarıp çöpe atarken "Niye, ne oluyor yine?" diye sordu. Riordan bana da toparlanmamı işaret ederken "Bugün ilk hareketimizi kutlayacağız." dedi "Birazdan üç farklı kanalda haberimizi yayınlayacaklar!"
Yavruağzı duvarlı odada yerlere oturup sinema filmi izler gibi ilk haberimizi izledik. Ekrana kilitlenmiştik. Spiker haberi elleri titreyerek okuyordu, heyecanlıydı, korku dolu değildi. Yoongi hiçbir şey anlamamıştı tabii, "Ne oluyor şimdi?" diye sorup duruyordu. "Fabrika dünyanın kepenklerini açıyoruz hep beraber." dedim, çok iyi anlamış gibi kafasını salladı. Olup biten her şeyi idrak etmek zorunda değildi, sadece iyi şeyler olduğunu anlaması yeterliydi. Bundan sonra olacak her ne varsa, hepsinin ilk önce onun için yapıldığını bilse yeterdi.
Spiker haberi sunmaya başladı, adete 89. dakikasındaki bir maçı izliyorduk.
"... Bir sonraki haberimizse büyük yankı uyandıracak cinsten, her ne kadar kokain ve esrar üretiminin belli bir miktarı yasallaştırılmış olsa da, hala daha fazlasını isteyen insanlar kendilerini ölüme sürüklüyorlar. Bazen herkes başını yastığa koyduğunda, her şeyin çözümünün küçük bir paket tozda olduğunu düşünüyor, buna meyilli bir ırk haline geldik. Büyük binalar diktik, büyük taşıtlar yaptık, bir gezegenden diğerine gidiyoruz ve orada yaşamı mümkün kılıyoruz. Ancak ne komiktir ki, mutluluğu bir paket tozda arıyoruz, buna bağımlı yaşıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sculptures " namgi
Fanfiction2320 / insanların yanı günlüğüm bitti. ağlama, doktor. çok savaştın. boşluğuma iyi bak. boşluğumu doldurma. boşluğumun hayalini kur ve onu yaşat. hoşçakal. [past, present & future perfect series / future ver.]